Unutulmaması adına 12 Eylül değil de farklı tarihlerde yazıp anlatabilme…
Tarihte yerini alan kanlı 12 Eylül 1980 darbesi, 35 yıl sonra tekrar hatırlandı, Gerçi 12 Eylül 1980i yaşayanlar hiç unutmadılar zaten, nasıl unutsunlar ki; acıyı, işkenceyi, sürgünü, zulmü, baskıyı, korkuyu, kaygıyı, belirsizliği ve ne olacağı belli olmayan yarınları…
Kısacası yaşanabilecek ne kadar olumsuzluklar varsa hepsinin yaşandığı kötü bir dönemdi. Ülkemizi o sürece getirmek için yapılanlar ve bugün gün yüzüne çıkan, darbe yapmak için gerekçeler yaratan zihniyet maalesef ülkemizi bir türlü terk etmiyor.
Dün 'sağ-sol kavgası adı altında dökülen kanlar bugün de 'Kürt-Türk ' kavgası yaratmak isteği ile dökülüyor.
Ve ülkemiz, huzur ve istikrarı yakalamasın diye çabalayanlar başarı sağlıyor.
Kürtü Türkten ayrı düşünmek ya da ayırmak mümkün mü acaba?!
Yüzyıllardır birlikte yaşamış, yaşam mücadelesi vermiş, yaşamı bütünleştirmiş bu toplumu ayırmak mümkün değil. Fakat bu senaryoları üretenler, uygulayanlar başarı sağlamasalar da olan onlarca cana oluyor, kaybedilen canların acısı düştüğü yeri yakıyor.
12 Eylül 1980 darbesi ile yüzlerce genç işkencede öldü ya da sakat kaldı, binlerce genç cezaevlerinde yıllarca kaldı, binlercesi bunları yaşamamak adına yurt dışına çıktı. Sayıları yüz binlere varan ve yaşları 15-25 arasında olan gençler yani bir kuşak yok edildi. Acaba kazanan kim oldu? Darbeyi yapanlar mı, yaptıranlar mı? Ya da bu ülkenin insanları mı?
Halen bile o süreci yaşayıp travmayı atlatamayan ve belirsizlik içerisinde hayatını idame ettirmeye çalışan insanların -sağcı ya da solcu olsun- varlığından bahsedebiliriz.
O dönem acımasızca birbirine kurşun sıkan, sıkmaya çalışan insanların beklentileri, hedefleri ve düşünceleri de ne hikmetse aynı, ama ülke için ölümler, acılar yaşandı. Şimdi ise koskoca 'bizler neler yapmışız kaldı.
Gençler cezaevlerinde işkence ve zulüm görürken asıl onları bekleyen anneler, babalar, kardeşler, eşler, çocuklar acının büyüğünü yaşadı. Tüm bunların bedeli var mı? Koskoca bir hiç Kenan Efendi 12 Eylülden yargılanmadan ve ceza almadan ölüme gitti.
12 Eylül 1980li dönemde yaşanan bu acılar ve en önemlilerinden biri de korkunun hakim olduğu süreçlerin yaşanmasıydı. Korkulu süreç, insanların yaşama amacı olamamasına ve kaygılı süreçler yaşamasına neden oluyor, bunların yanında işsizlik başta olmak üzere hayatın her alanında çok çeşitli zorluklar yaşanıyordu.
İşte 35 yıl sonra bir 12 eylül ve askeri darbe olmadan insanlarımızda yine korku, endişe, kaygı var.Her gün ölümler, acılar, öfkeler yaşanıyor;kutuplaşmalar artıyor; siyasi belirsizlik, ekonomik sıkıntı var.Sanayici tedirgin, esnaf perişan, işçi geçinemiyor, memur ne yapacağını bilmiyor, emekli geçinemiyor, döviz sürekli artıyor, paramız değer kaybediyor, basının özgürlüğü tartışılıyor, hukukta sıkıntı var, adalete güven duygusu zedelenmiş durumda,Düşünce özgürlüğü kaybolmuş durumda , rant uğruna ormanlar ve yeşil alanlar talan oluyor, hava dengesi bozulmuş durumda,Doğal yaşam yok ediliyor. hala bir eğitim sistemi oluşmamış durumda, dış politikada etki oranımız yok ,dünyada itibar kaybımız artıyor, komşu ülkelerle diyalogumuz sıfır..!
Tüm bu sıkıntıların ve acıların yaşanmaması adına insanlar düşünerek üzerine düşeni yapabilmelidir. Vatandaş olabilme bilinci de buradan geçer.
Ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan dünya çapında Oscar ödülüne layık görüldüğünde, 'Ödülümü yalnız ve güzel ülkeme adıyorum cümlesi hafızalara kazındı. Bu yalnız ve güzel ülke hep egemenler tarafından zulme uğruyor, acıyı yaşayanlar çekiyor.
Bu acıların yaşanmaması için tüm insanlarımıza görev düşüyor. Düşüncesi, dili, dini ne olursa olsun; bu ülke için, geleceğimiz için, huzur için; barış, sağduyu şart. Her vatandaş bu konuda mücadele etmelidir.