Oda olarak deprem gerçeğini unutmadıklarını belirten Çeliktürk, "Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yoktur. Bu gerçekten hareketle geleceğimizi kadere ve rantçılara bağlamanın çıkar yol olmadığı acıda olsa anlaşılmıştır" dedi. Oda olarak Deprem Master Planı Yol Haritası Çalıştayı yaptıklarını ve bu konuda gerekli adımların atılması gerektiğini vurgulayan Çeliktürk, " Özellikle Gaziantep’te deprem sonrası insanların dışarı çıktıktan sonra gidebilecekleri ve toplanıp ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri boş alan kalmamıştır. Deprem toplanma alanlarımız Metro market arkası imar değişiklikleriyle yüksek katlı binalara dönüştürülüp kentin temiz hava koridoru kapatılmıştır. Gaziantep’te sel ve su baskınları doğal bir hal almış, Isı adaları oluşmuş iklim değişmiştir" dedi.

Çeliktürk, "İmar barışı nedeniyle kaçak ve mühendislik hizmeti almayan veya eksik alan yapılar Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin arşivinde toplanmış bulunuyor. Öncelikle kaçak olarak yapılan veya ruhsatlı olup da üzerine yeni kaçak katlar yapılan yapıların yaşanacak bir depremde ayakta kalma şansları yoktur. Bu yapılar öncelikle yıkılmalıdır. Bir doğa olayı olan depremin ülkemizde afete dönüştüğü yaşanarak görüldü ve öğrenildi. Artık ülkemiz de bilinmeyen bir fay hattı yoktur. Bu faylar biriktirdikleri enerjilerini bir gün mutlaka açığa çıkaracaklar. Sorun açığa çıkan enerjinin yaratacağı depreme karşı dayanıklı yapı üretilmesinin koşullarını yaratmaktır. Durmadan fayları ve depremi konuşmak insanları depremin yıkıcı etkisinden korumaz. Geniş bir seferberliğe, geniş bir işbirliğine ihtiyaç vardır"

DEPREM YÖNETMELİĞİ ÖNMELİ

Yeni yapılacak olan yapıların, "Bina Deprem Yönetmeliği" dikkate alınarak bilim, teknoloji ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapılması can ve mal güvenliğinin sağlanması bakımından büyük bir önem taşıdığını söyleyen Çeliktürk, "Var olan yapı stokumuz güvenli olmaktan uzaktır. Üretilecek olan yapılarla ilgili olarak yer seçim kararlarından zemin- yapı ilişkisine, doğru bir tasarımdan, yapı üretim evrelerinin bilgiye dayalı bir anlayışla denetlenmesine kadar bütünlüklü bir yapı üretim sisteminin kurulmasına ihtiyaç var. 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli Depremden bugüne kadar geçen 21 yıl içinde zaman zaman doğru çalışmalar da yapılmıştır. Fakat yapılmış olan bu çalışmalar ya uygulama alanı bulmamış veya bir süre uygulanarak daha sonra ortadan kaldırılmıştır.Yaşamış olduğumuz orta büyüklükteki bir depremde bile yapıların yıkılması yapı stokumuzun büyük bir riskle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ayrıca kendi kendisine yıkılan yapıların varlığı ve tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların af kapsamına alınmış olmaları da kentlerimizin büyük bir risk altında olduğunun önemli bir işaretidir" diye konuştu.

RİSK YÖNETİMİ ÖNEMLİ

"Daha güvenli ve yaşanabilir yerleşim yerlerinde yapıların üretilmesi deprem risk yönetiminin temel amaçlarındandır" diyen Çeliktürk, "Bunu sağlamanın en etkili yolu; yerleşim planlarında ana riskleri göz önüne alarak, gerekli düzenlemeleri yapmak ve " Deprem Yönetmeliklerini" ödünsüz bir şekilde uygulamaktır. Deprem yönetmeliğinin ve depreme dayanıklı yapı üretilmesinin ana unsuru inşaat mühendisleridir. Bu nedenle inşaat mühendislerinin iyi yetişmiş olmaları gerekir. Bu duruma rağmen Fiziki şartları yetersiz, öğretim kadroları son derece zayıf, laboratuvarı olmayan ve oldukça fazla kontenjana sahip okulların inşaat mühendisliği diploması veren okullara dönüşmüş olması kabul edilemez. Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışından kurtulup; bilimin, tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerekir. Bunun için "risk yönetimini" hayata geçirmek zorunludur. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader" gibi değerlendiren yaklaşımlar terk edilmelidir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymuştur. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek yol; deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır. Bu kapsamda Mesleki Yetkinliğin önünü açacak olan ve ciddi bir sorun oluşturan 3458 sayılı yasa mutlaka değiştirilmelidir.

Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yoktur. Bu gerçekten hareketle geleceğimizi kadere ve rantçılara bağlamanın çıkar yol olmadığı acıda olsa anlaşılmıştır. Bilime, bilgiye, mühendisliğe, akla ve insana önem veren uygulamalar sorunun değil çözümün yoludur. 17 Ağustos yıkımının 21.yıldönümünde yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz" HABER MERKEZİ