Bazen yakınlarının bile yaklaşamadığı ölüleri son yolculuklarına hazırlayan gassallar, son günlerde merak konusu olan mesleklerinin zorluklarını anlattı. Gassal Celal Ulaşlı, “En zorlandığımız cenazeler genelde yanan, kimsesiz, evde kalmış, mesela 10 gün kalmış kimsesi olmayan o tür cenazeler. Onun dışında genelde bizleri bebek cenazeleri etkiliyor” dedi. Zorlu mesleğin kadın kahramanlarından olan gassal Selvi Yağmur, mesleklerini yalnızca bir iş olarak değil aynı zamanda büyük bir insanlık görevi olarak gördüklerini söyledi. Yağmur, "12 yılda unutamadığım tek olay deprem döneminde oldu. Yıkadığım bir kız çocuğunun saçlarından tokalarını çıkartıp annesinin avucuna vermiştim. Çocuk tokaları daha bir önceki gün istemiş annesi saçlarına takmış” dedi.
HER TÜRLÜ CENAZE GELİYOR
Gassal Celal Ulaşlı, "Burada her türlü cenaze gelebiliyor. Yaralı gelebiliyor. Kokmuş evde terk edilmiş cenazeler oluyor. Cenazelerde kurtlanma falan olabiliyor. Bunun için de boy naylonu dediğimiz naylonla tedbir alıyoruz. Naylonla sarıldıktan sonra yine 3 adet 3 kat kefenle sarılıp ona göre defin hazırlığı yapılıyor. Pandemide cenazeler yıkanmadan defnedildi. Daha sonra tekrardan hani bu hastalığın geçici bir şey olduğu anlaşıldığından tekrardan yıkandıktan sonra kefenlendi. Deprem sürecinde burası bayağı yoğundu. Ona göre zaten cenazeleri bekletmeden bir an evvel hazırlayıp kefenledik, defnettik” dedi.
BEBEK CENAZELER ETKİLİYOR
Karşılaştıkları cenazeler içerisinde en çok etkilendiği cenazelerin bebek ve şehit cenazesi olduğunu söyleyen Ulaşlı, “En zorlandığımız cenazeler genelde yanan, kimsesiz, evde kalmış, mesela 10 gün kalmış kimsesi olmayan o tür cenazeler. Onun dışında genelde bizleri bebek cenazeleri etkiliyor. Çünkü sabidir. Ondan dolayı da insan biraz daha hüzünleniyor. Şehit olan cenazeler biraz etkiliyor bizi. Onun dışında da cenazelerden genelde çok etkilenmiyoruz” ifadelerini kullandı.
MANEVİ YÖNÜ GÜÇLÜ
Yaptığı işten memnun olduğunu ve işi layıkıyla yerine getirmeye çalıştığını aktaran Gassal Yavuz Akçaba, "Birilerinin bu mesleği üstlenmesi gerekirdi. Biz de camia olarak bu mesleğe en uygun insanlarız. Okuma bakımından, okuduğumuz ilimler, medrese vs. Arapça, imam hatip bakımından. Şu an yaptığım işten gayet memnunum. Manevi duygu yüklü bir iştir, bir görevdir. Biz de bunu en güzel şekilde layıkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
EN ACI ANLAR
Yaşadığı bir olayın etkisinde kaldığını anlatan Akçaba, ailelerin yaşadığı duygu dolu anları kendilerinin de aynı şekilde yaşadıklarını söyledi. Yavuz Akçaba, "Geçen hafta bir genç kardeşimiz, 4 aylık evli bir kardeşimizin eşinin bir sözüne tanık oldum. Kocası trafik kazasında vefat etti. Eşinin ayağını öperken şunu ifadeyi kullandı, 'ben her sabah işe senin ayaklarını öperek uyandırıyordum, bundan sonra seni işe nasıl uyandıracağım' ifadesinin çok etkisi altında kaldım. Onun dışında mesleğimizi dışarı hayata taşımadan, evimize, akrabalarımıza taşımadan sadece iş niyetiyle yapıyoruz. Her insan bunu yapamaz. Cenazelerin öncelikle çok hassasiyetli bir şekilde tertemiz yıkanması gerekiyor. Öncelikle gusül abdesti ve namaz abdesti olmak üzere üç defa cenazenin hiçbir yerinde necaset kalmaması için temiz bir şekilde en son gusül abdesti alınıp, üç tane kefene sarılıp ve de yakasız gömlek giydirilip, bağlanıp tabuta koyulması. Bundan oluşmaktadır. Cenazeleri yıkarken iş niyetiyle baktığımızdan dolayı asla o ölünün yüzüne bile bakmıyoruz. Çünkü zihnimizde kalmasını istemiyoruz. O da mesleğin bizi alıştırdığı bir şeydir” ifadelerine yer verdi.
KORKANLAR OLUYOR
Zorlu mesleğin kadın kahramanlarından olan gassal Selvi Yağmur, mesleklerini yalnızca bir iş olarak değil aynı zamanda büyük bir insanlık görevi olarak gördüklerini söyledi. Yağmur, “Her cenazede, son bir görev bilinciyle hareket ediyoruz, Mesleğimizi duyanlar arasında ürperen oluyor, hayranlıkla karşılayan oluyor, korkan oluyor. İşte sen benim annemi yıkamıştın veya çocuğumu yıkamıştın, bebeğimi yıkamıştın diyen oluyor. Merakla karşılıyorlar bu konuyu. İşte ben aynı odada oturamam diyen oluyor, pişirdiğimiz yemeği yemeyen bile oluyor” dedi.
MERHAMETLE YAPIYORUZ
Yağmur, "Mesleğimize manevi olarak bakacak olursak, ölüyü kendi annen gibi, ablan gibi, kardeşin gibi, çocuğun gibi görürsen büyük bir merhametle yapıyorsun bu işi. Benim hayatımı negatif anlamda değiştirmiyor. Pozitif anlamda değiştiriyor. Yani anneme karşı, aileme karşı, çocuklarıma karşı daha merhametli ve duygusal bakıyorum. Çünkü her an kaybedebilecekmişim gibi geliyor. Yani bugün bir çocuk cenazesi yıkadığımda eve gittiğimde çocuğumu sarmam sarmalamam tabii ki daha başka oluyor. Mesela annesinin üzerine kapanıp da işte özür dilerim diye ağlayanları çok görüyoruz. Annene karşı bakışın değişiyor, çevrene karşı bakışın değişiyor. Biz her gün ölümle yüzleşiyoruz. Her nefis ölümü tadacaktır ve sen bu ölümü her gün dokunuyorsun. Yani ölüme temas ediyorsun. Bu hakikatle yüzleşmek insanı iman anlamında tabii ki kuvvetlendiriyor. Mesela alıştınız mı diye soruyorlar bize. Ben şey diyorum Allah alıştırmasın. Yani ölüme de alışırsak artık bizden arsızı kalmaz değil mi dünyada. Yani insanı durduran bir ölüm var, korkutan bir ölüm var. Ben kendi nefsime böyle bakmaya çalışıyorum" şeklinde konuştu.