Anksiyete olarak da bilinen kaygı bozukluğu toplumda yaygın olarak görülüyor. Yaşamın bir parçası olan kaygı, uygun şiddette olduğunda hedeflerimize ulaşmamızı sağlayabilirken, aşırı olduğunda iş ve sosyal yaşamı zorlaştırabiliyor. Kadınlarda ve yoğun stres altında olanlarda kaygı bozukluğunun daha sık izlendiği görülürken, ilaç ve psikoterapinin yanı sıra düzenli spor ve aktiviteler de kaygı belirtilerinin azalmasına katkı sağlıyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Esengül Ekici, kaygı bozukluğu ve tedavisi ile ilgili bilgi verdi. Kaygının şiddeti önem taşırGünlük hayatta herkes farklı konularla ilgili kaygı duyabilir. Sınav, bitirilmesi gereken bir proje, bir sağlık sorunu, maddi zorluk, çocuklar veya diğer aile bireyleri ile ilgili sorunlar kaygıya neden olabilir. Uygun şiddette bir kaygı, sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamıza, hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olur. Bu tür kaygılar genellikle hafif şiddetli ve geçicidir. Günlük yaşamda kaygı duymak her ne kadar normal olsa da, şiddetinde bir aşırılık varsa o zaman tıbbi bir hastalıktan söz edilebilir. Anormal kaygı ile kaygı bozukluğunun birbirinden ayırt edilmesi ise kişinin yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi açısından önem taşımaktadır. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı bile yoğun, sürekli devam eden bir endişe hali ve korku yaşanabilir. Normal kaygı ile kaygı bozukluğu ayırt edilmeli“Şimdi”ye ve “denetlenebilir alan”a odaklanan kaygılar sağlıklı ve işlevsel olan kaygılardır. Örneğin üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin “Ders programıma göre şimdi televizyon izlemeyi bırakıp ders çalışmam lazım. Televizyonu bırakmazsam bugün ders çalışmamış olacağım” kaygısı şimdiye odaklı ve denetleyebildiği bir durumla ilgili sağlıklı bir kaygıdır. Ancak “Ya Haziran ayında üniversite sınavını kazanamazsam. İstediğim bölüme yerleşemezsem, ne yaparım?” şeklindeki “sonuç” odaklı ve kişinin “denetiminin kısıtlı olduğu alan” ile ilişkili kaygılar sağlıksız aynı zamanda işlevsel olmayan kaygılardır. Kaygı bozukluklarında çoğunlukla işlevsel olmayan tipte, sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe veya ortaya çıkan bedensel belirtileri yoğun bir korku etmeni olarak algılama şeklinde kaygılar gözlenmektedir. Birden fazla neden kaygı bozukluğuna yol açabilir“Yaygın Kaygı Bozukluğu”, “Panik Bozukluğu”, “Sosyal Fobi”, “Özgül Fobiler” ve “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” alt başlıklarında incelenen kaygı bozukluklarının oluşmasında genetik etmenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve stresli yaşam olayları rol oynamaktadır. Kaygı bozukluklarında genellikle tek bir neden gösterilemez. Birden çok faktörün bir araya gelmesi kaygı bozukluklarının gelişimine neden olabilir.