“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” diyen Meriç, halkın yaşam tarzına müdahale eden astronomik vergi politikalarının sahte içkiyi bir halk sağlığı krizine dönüştürdüğünü belirtti.
Meriç, sahte içkinin bir tercih değil, çaresizlik olduğunu vurguladı. “Ekonomik krizle boğuşan vatandaş, maaşının yarısıyla bir şişe içki alamaz hale geldi. Devlet eliyle yaratılan bu fahiş fiyatlar, insanları ya kaçak içkiye ya da sahte içkiye yönlendiriyor. Sonuç? Ölümler!" dedi. Hükümetin, yüksek vergilerle ‘alkolle mücadele’ adı altında yürüttüğü politikanın, halkı doğrudan ölüm tuzağına ittiğini belirten Meriç, “Eğer gerçekten alkol bağımlılığıyla mücadele edilmek isteniyorsa, bunun yolu aşırı vergilendirme ve yasaklarla değil; eğitim, tedavi, rehabilitasyon ve etkin denetimle mümkündür” diye konuştu.
Denetimsizlik, Kaçakçılığa Davetiye Çıkartıyor
Ölümlerin tek nedeni yüksek vergiler de değil. Kaçak üretim yapanların üzerine gidilmediğini, denetimlerin yetersiz kaldığını belirten Meriç, “Sahte içki piyasasını büyüten en büyük etken, iktidarın bu konuyu görmezden gelmesi. Denetim yok, cezalar caydırıcı değil! Sahte alkol üretimi yapan çeteler, devletin göz yummasıyla adeta serbestçe faaliyet gösteriyor. Sonuç? 103 can kaybı ve sayısı artmaya devam eden ölümler” dedi.
Bu Ölümler Önlenebilirdi
Meriç, iktidarın halkın sağlığını umursamadığını belirterek, “Biz kaç insanı kaybettiğimizle ilgileniyoruz, onlar ise ne kadar vergi topladıklarıyla! İnsan hayatı, iktidarın hırsları ve yanlış politikalarının kurbanı olamaz. Hükümet, derhal sorumluluk almalı ve sahte içki ölümlerine neden olan bu sistematik ihmale son vermelidir. Ancak görünen o ki, iktidar yine sessiz! Ölümler devam ederken, sahte içki çeteleri serbestçe dolaşırken, vatandaşa ise ya astronomik fiyatlarla alkol almak ya da ölümcül içkilere yönelmek dışında bir seçenek bırakılmıyor. Bir ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın! İşte iktidarın halka reva gördüğü yaşam: Ya yoksulluk, ya çaresizlik, ya da ölüm” dedi.