Cumhurbaşkanlığı seçimi için anayasa değiştirildi. Türban için anayasa değiştirildi. Şimdi sıra
siyasi partilerin kapatılmasını önlemeye yönelik değişim hazırlığında. Sırada 301 değişikliği var.
Ortaya atılan düşünce partilerin kapatılmasını önlemeye yönelik değil de, kapatılmasını zorlaştırmaya yönelik olacak diye söylentiler dolaşıyor.
Mevcut iktidar da aynı düşüncede gibi ama aslında aynı düşüncede değil.
Atatürk'ün yüce Meclisinin içinden devlete ve cumhuriyete kasteden, salyalı haykırışlar yükselten DTP için de kapatılma davası açılmıştı. Bu davaya ilk tepki verenlerden biri de Sayın Başbakandı.
DTP'nin kapatılma davasını demokraside pürüz, yanlış ve leke olarak yorumlaşmıştı.
Oysa ki, PKK temsilcisi olarak Meclise giren DTP demokrasiyi içinden bombardımana tutan, yasalara uydurulmuş, yasal terör estiren bir grup görünümünde.
Başbakanın böyle bir partinin kapatılması davasını eleştirmesi de demokratik bir pürüz değil midir?
Demokrasi sözü sınırsız özgürlükler kavramı mı?
Özgürlük diğer bir özgürlüğün başladığı sınırda biter.
Tıpkı PKK'nın özgürlüğünün TC Devleti sınırlarında bittiği gibi.
Partilerin kapatılmasını zorlaştıran anayasa değişiklik teklifinin biri MHP den geldi. MHP partiler kapatılmasın, parti içindeki suçlular cezalandırılsın demekte.
MHP kurmayları ya çok zekiler ve AKP Hükümetini saf görmekteler. Ya da Hükümetle dalga geçiyorlar.
Bizdeki sistem partilerin kapatılmasına ve milletvekillerinin dokunulmazlığının devam etmesine yöneliktir. Bu da öncekiler tarafından kendilerini korumaya yönelik bir yasa.
Durum tersine dönerse ne olur? Yani partiler kapatılmaz da, parti içindeki suçlular cezalandırılırsa ne olur?
İlkin Sayın Başbakanın dokunulmazlığının kaldırılması ve başbakanlığının düşürülmesi gerekir. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bekleyen ve adalete intikal etmiş mahkeme dosyaları var.
Yalnız Başbakanın mı var? Şimdiki hükümette sayıyı bilmiyorum ama 59. Hükümette 110 milletvekilinin davası dokunulmazlık nedeniyle askıya alınmıştı. Şimdiki Meclis'te mahkeme kaçağı kaç vekil olduğunu bilmiyorum ama terörden yargılanırken cezaevinden alınıp Meclis'e taşınan vekil olduğunu hepimiz biliyoruz.
Demek ki, suçlunun saklanacağı en emin, en güvenilir yer Meclis'miş….
Dönelim anayasa değişikliğine.
Değişsin mi, değişmesin mi? Değişirse ne olur, değişmezse ne olur?
Değişmezse ilgili mahkemenin yargıçlarının çaresine bakılır. Değişirse, zaten süngere dönen yasalar istediğiniz yöne çekilip sündürülecek şekilde daha da yumuşar.
Son bir iki yıl içinde anayasaya birkaç yama yapıldı. 301 yaması da hazırlanmakta.
Anasaya partilerin elbisesine benzedi. İçine giriyorlar ama sığmayınca dar gelen yerlerini yırtıyorlar. Yırtık şekliyle giyilemeyeceği için de yama yapıyorlar.
Bu noktada bir türlü anlayamadığımız bir konu var.
Partiler anayasaya mı, anayasa partilere mi, uymak zorunda?..
Göründüğü kadarıyla anayasa partilere uydurulmaya çalışılıyor.
Peki bunun başka bir yolu yok mu?
Var…!
Madem ki, anayasa sık sık sorun yaratıyor, kaldırın gitsin… Davalar bitsin…