İki okur mektubu elimize ulaştı. Birinci mektup madde bağımlılığında tedavi umudu ile ilgili. Okuyucumuzun bir yakını bağımlı. ‘Tedavi şansı nedir’ diye merak ediyor.
Bağımlılık tedavisi uzun süreli bir yöntemdir. Kişinin tedavide kaldığı süre arttıkça, tedavinin başarılı olma ihtimali artar. Tedavinin süresi kişiden kişiye değişebilir.
Kişinin 6 ay uyuşturucu madde kullanmasına tıbbi literatürde “kısmi düzelme” adı verilmektedir. Bu nedenle tedavinin aralıklı da olsa en az 6 ay sürmesinde yarar vardır.
Ancak tedavi süreci bir yıl kadar devam etmelidir. Bir yılın sonunda da gerekli durumlarda tedaviye devam edilmesi gerektiği bildirilmektedir. Bağımlılıkta tedavinin ömür boyu sürmesi gerektiğini ileri süren çalışmalarda vardır.
Bağımlılık tedavisindeki başarı kişiye, çevreye ve yönteme göre değişkenlik gösterir. Tedavide başarıyı artıran faktörlerden en önemlisi kişinin istekli ve kararlı olmasıdır. Bağımlı kendini değiştirmeye çalışırken, ailesi de değişimlere uğramayı kabul etmelidir. Bu noktada ailenin desteği önemlidir.
Uzun süreli tedavide olmak, başarı şansını artırmaktadır. Bağımlılığın tedavisi her tip uyuşturucu madde kullanımı için benzerdir. Eğer kişi kendisinin bağımlı olduğunu unutmaz, tedaviye uyum gösterir ve yarıda bırakmazsa başarılı olma şansı yüksek
Bağımlılıkta terapi;
· Kişinin kendini tanıması, anlaması ve kendini değerlendirme yetisini kazanmasını,
· Uyuşturucu madde kullanmaya başlama nedenlerinin araştırılmasını ve bununla ilgili etkenlerin ortadan kaldırılmaya çalışılmasını (kişilik sorunları, güvensizlik vb),
· Söz konusu uyuşturucu maddelerin kendisinde yarattığı etkileri tanımasını,
· Tekrar kullanmaya başlamasının engellenmesi için gerekli bilgileri ve yetileri kazanmasını,
· Altta yatan veya eşlik eden ruhsal sorunların tedavisini,
· Dış dünyaya karşı kendisini hazırlamasını sağlamaya yöneliktir.
Bu amaçla uygulanan bireysel ve grup terapilerinin bağımlılığın tedavisinde yeri büyük olmaktadır. Okulların açılmasıyla beraber bazı veliler duydukları bazı şüpheleri içeren mail göndermişler. Başta kokulu silgilerin bağımlılık yapıp yapmadığı şeklinde tereddütleri var. Aslında bu konu yıllardır gündemde. Her sene okullar açıldığında gündeme gelir.
Özellikle Uzakdoğu kökenli olan ucuz ve kalitesiz boya, oyun hamuru, kokulu silgi gibi kırtasiye malzemeleri, abartılmış “albeni” özellikleri nedeniyle bilinçsizce tüketiliyor. Gıdalarının konduğu plastik çantalar ve suluklar da eğer kalitesiz ise bu anlamda risk taşımaktadır. Okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocuklar, kullandıkları kırtasiye malzemelerini kontrolsüzce ağızlarına götürebilmekte, kullandıktan sonra ellerini ağızlarına veya gözlerine sürebilmektedir. Oysaki bu ürünlerde yer alan boyar ve uçucu kimyasal maddeler, çocukların sağlığı için büyük bir risk oluşturmaktadır.
Hangi maddeden üretildiği belli olmayan ve güvenlik sınırlarını aşan kimyasal madde katkılı bazı ürünlerin uzun vadede sonuçlarının daha net ortaya çıkacak olması, maalesef bunların günlük kullanımını özensiz kılmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Bölümü’nden Biyokimya Uzmanı Dr. Nilgün Tekkeşin’in “Kalitesiz kırtasiye malzemelerinin zararları” hakkında bize ulaşan bir bilgi notu var. Bu konuda ailelere öneriler sunuyor: Son derece toksik etkileri olduğu bilinmesine karşın, aşırı dozda bu kimyasallara (fitalatlar, azor, kanserojen, alerjen boya maddeleri, ağır metaller, formaldehit) maruz kalmanın sonuçları da üzücü olabilir. Bünyesi hassas bazı çocuklarda deride döküntüleri tarzında alerjik reaksiyonlar gelişebilir ve solunum sıkıntısı oluşabilir. Şüphelenilen bu ürünün uzaklaştırması sonucu bulguların ortadan kaybolmaktadır.
Özellikle azor boya maddelerinin bu ürünlerde kullanılması sonucu kansorejen etkiler ortaya çıkabilir. Bu tür boyalar suda kolayca çözüldüğü için terlemiş bir elle bile tutulduğunda kolayca ele geçer. Bebek veya çocuk bu oyuncakları ağzına götürdüğünde, boyalar da bir şekilde vücuduna geçmiş olur. Vücuda giren bu maddelerin zararlı etkilerinin ortadan kaldırılması karaciğerde olur ve ardından idrarla süzülerek atılır.
Eğer yeterli atılım gerçekleşemezse, vücutta birikimi söz konusu olacaktır. Kokulu kırtasiye ürünlerini koklamak, çocuklarda koklamaya dayalı bağımlılıkları pekiştirebilir. Kokunun gün boyu sindiği kalem kutusunu keyifle koklayan çocuklar görülmektedir. Söz konusu maddelerin kanserojen etkisi uzun dönemde ortaya çıkabildiğinden, hayvansal deneylerde, özellikle mesane kanseri gelişiminde azor boyar türevlerini etkili olduğu bilinmektedir.
Endişe duyulan durumlarda; hem bu ürünlerin satışını yapan kişilerin hem de velilerin gerekli incelemeleri yaptırması için doğru adreslere ulaşmaları yönünde bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Bunun için her türlü harcamanın yapılması gerekliliğine inanmalı ve bu kalite sorgulamalarını yürüten merkezlerce onanmış ürünler kullanılmalıdır. Bu sayede basit ve ucuz ürünlere olan talebin de azalması sağlanarak, çocukların sağlığı ile oynanmasının önüne geçilebilir. Kırtasiye malzemesi alırken mutlaka TSE damgalı ve yaş grubuna uygun ürünler tercih edilmelidir.