BEYAZ ÖLÜM..
Ebru Kont
"Korkunç bir o kadar da köhne bir karanlıkta alev alev yanan bir yürek evladını aramaya başlar. Düşünmesi bile insanın içini ürperten tehlikeli bir orman misali o koca şehir en korkunç yanlarıyla tuzaklarını sinsice kurmuştur masumiyetinin üzerine. Caddelerde o dar sokaklarda insana ürkütücü gelen binalar bir bir yükselir ağaç misali yolunun üzerinde.. O buz gibi soğuk hava ve kurum kokan sisin arasında bir başına hatta yapayalnız olduğunu anlar. Sonra bir an duraksar ve düşünmeye başlar, en tehlikeli şeytanın, beyaz ölümün karşısında nasıl duracaktı bir başına? Evladı şeytanın esiri olmuştu artık. Evladının her gün şeytanın elinde çektiği işkencede biraz daha tükendiğini görmesiyle, o da hergün evladıyla eriyordu için için.. Sessizce süzülen gözyaşlarının ve feryatlarının yankılarında." Kendi iç dünyalarının karanlığında kaybolan insanların kendilerince yarattığı, kendi tarzlarını insanlara pazarlama şeklinin en tehlikeli yanıdır beyaz ölüm aslında.. Kendi acılarında, yalnızlıklarında, boşluklarında kaybolan korkak insanların sığındığı bir acizliktir. Bu acizlikleri daha sonraları kendilerince bir tarz halini alır ve başlarlar bu tarzı başka canlara pazarlamaya, uyuşturucu batağında kirlenen ruhlarını diğer masum ruhlara bir virüs gibi bulaştırmaya.. Bu virüs, cehennem ateşi gibi düşer masumiyetin, güzelliğin, mutluluğun, umudun evlerin üzerine. Ama en önce bir annenin yüreğine düşer.. Bu ateş yüreğe düştükten sonra başlar savrulmaya ruhunun her bir zerresi evrene feryat olarak ve kayboluşları defalarca çaresizliklerde..En tehlikeli uçurumlarda bile yüreğiyle evladını yakalamaya ve yüreğinde ilmek ilmek büyüttüğü o ruha sevgisiyle son bir defa ışık tutmaya çalışıp evladının ruhundaki karanlıklarda gizli bir kılavuzluk yapmak ister sonra.. ÇÜNKÜ O BİR ANNEDİR.."ÖLÜMÜN TİCARETİ OLUR MU?Şehir hayatının bizlere getirdiği en büyük tehlike unsurlarından biride maalesef ki uyuşturucu sorunu. Ve ne yazıkki zaman ilerledikçe uyuşturucu bağımlısı olmuş insanlarla gündelik yaşamımızda iç içe yaşamaya başladık. Ailelerin bir anlık dalgınlığı, gençlerimizin hayatında geri dönüşü olmayan hazin bir sona doğru gizlice ilerlemesini sağlıyor.. O gençlerin bir anlık boşluğa düşmesini fırsat bilen, gözlerini para hırsı bürümüş, yüreğinde vurdumduymazlığın arsızlığı olan ve bu işi artık ticarete dökmüş bu insanlar başlıyorlar gencecik beyinleri yıkamaya. Aslında geçmişe baktığımızda sadece belirli kulvarlarda ilerlemeye çalışan bu ölüm simsarları, şimdilerde ise en küçük ücra köşelere kadar inip, okul önlerinde yaşı küçük olan çocuklara kadar satmaya başladılar. Hoş yapılan o kadar operasyonlara rağmen 10 yaşındaki bir çocuğa uyuşturucu satılmasını önleyemedik ve bu durum da insanların kendi zorbalıklarıyla açtığı bir ticaret alanı üzerinden devam etmekte.. Utanmadan, vicdanları sızlamadan para karşılığında ölüm satıyorlar.. "Ölümün ticareti olur mu?" derdi insanlık kendine yılların içerisinde. "Kim ölümün ticaretini yapmaya cüret edebilir?" soruları zaman zaman sorulmadı mı? Tarih içerisinde çok soruldu bu sorular. Yasakların en büyüğüydü, insanlığa aykırı bir yasaktı uyuşturucu tüccarlığı..İNSAN RUHU ÜZERİNDEN MELEĞİN VE ŞEYTANIN SAVAŞIFakat şeytanın Havva annemizi kandırmasıyla başlamadı mı dünya yaşamı? Şeytan bizlerleydi yaşam boyunca tarihin her anında. İnsan yaşamı da şeytan ve meleğin savaşıydı aslında bir nevi. Yaşam, insan ruhu üzerinden meleğin mi yoksa şeytanın mı kazanacağına dair ayarlanmış bir kronometre değil miydi? Şeytana hizmet eden ruhlar karşısında meleğin hizmetkar ruhları, evrende işlenen kader altında ki yazgı, kazananın sadece yaşamın son bulacağı kıyamet denen noktada belli olacağı bir savaş değil miydi? Bu durumları bildiğimden insanların üzerine giderken, onların canını acıtırken, ben hep şunu düşünürüm; "ya bir derdi varsa, bir dertte ben olmayayım yüreğine, ruhuna" derim kendime hep. Ve susarım, iyi niyetimin belki de tavan yaptığı tek yerdir. Ama öfkemle de bir insanın ölümünün tetiğine basmam. Çünkü O ölmeden ben ölürüm o noktada, sebebiyet verdiğim için. Birbirimize karşı daha duyarlı davrandığımız insani yaklaşımların çoğunlukta olduğu güzelliğin ağırlığı altında mutlu anlar olsun insanlıkta..KİM BİR ANNENİN KATİLİ OLMAK İSTER..Ve bu işi yapanlara seslenmek istiyorum buradan.. Bir anneden nefesini çalmaktır, evladını çalmak. Kim bir annenin katili olmak ister? İşte bu soruyu sorun bugün kendinize. Ve sonra usulca kendinizle baş başa kalın, biraz düşünün. Değiştireceğim neler var hayatımda diye. Mutlaka vardır bir şeyler. Ve bu soru size değiştirmeniz gerekenleri değiştirme gücü verecektir. Öfkelendiğinizde bu soruyu hatırlayın. O zaman öfkenizin karşısında daha güçlü durmaya başlayacaksınız. Melekler kazansın insanlık savaşını. Öfkenizle şeytana prim vermeyin. Bu işi yapacağınız an aklınıza hep bir anne gelsin. Annenizin gözünde bir damla gözyaşına tahammülünüz var mı? Ve soruyorum size; Annelerin ağlamadığı bir dünya istemez misiniz...??
Yorumlar