Pandemi dönemi yalnızlığı nasıl etkiledi?“Pandemi döneminde kendinizi yalnız hissetme durumunda bir değişiklik oldu mu?’’ sorusuna katılımcıların yüzde 24’ü kendini o dönemde daha çok yalnız hissettiğini belirtirken, yüzde 15’i ise pandemi sürecinde yalnızlık hissiyatının azaldığını belirtti. Pandemi öncesi yurtta kalan gençlerin evine dönüş yaptığında yalnızlığı azalırken, arkadaşlarına özlem duyan gençlerin kendini daha çok yalnız hissettiği görüldü. Özellikle normal zamanda dışarıda arkadaşları ile etkileşime geçen yüksek eğitimliler, bekarlar pandemide kendini daha fazla yalnız hissetmeye başladı. Erkekler, 55 yaş üstü kişiler, emekliler, profesyoneller, dul / boşanmış kişiler ise diğer gruplara nazaran daha fazla pandemi ile birlikte yalnızlık hissiyatlarında bir değişiklik olmadığını belirtti.

Yalnız kaldığımızda evde vakit geçiriyoruzKatılımcıların önemli bir bölümü yani yüzde 70’i yalnız kaldığında yoğun olarak evde vakit geçirirken; yüzde 56 oranındaki katılımcılar internette zaman geçiriyor. Katılımcıların yüzde 37’si uyuduğunu, yüzde 36’sı kendisini temizliğe ve yemek hazırlığına verdiğini, yüzde 30’u ise kitap okuduğunu kaydetti. Araştırmada daha az yalnız hissetmek için, kendisini dışarı atıp AVM/Çarşı-pazara ya da yürüyüşe arkadaşları ile gidenlerin, STK/dernek ziyaretleri yapanların, maç izlemeye / stadyuma gidenlerin, sevdiği insanları ziyaret edenlerin, misafir ağırlayanların istatistiki olarak yalnızlığının daha düşük seviyede olduğu görüldü.

Dertleşecek birilerine ihtiyacımız varGörüşülen kişilerin yüzde 23’ü sık sık dertleşecek birini bulamadıklarını belirtti. Katılımcıların yüzde 61’i arkadaşları ile yüzde 33’ü kardeşleri ile yüzde 29’u ise eşleri ile dertleştiğini söyledi. Arkadaş çevresinin ve kardeş sahipliğinin önemi burada da görüldü. Araştırma sonuçları evli çiftlerin yarısının bir arkadaşı, yarısının ise eşi ile dertleştiğini ortaya koydu. Böylece evlilikte eşlerin birbirini anlamasının ve birbirinin dert ortağı, arkadaşı olmasının gerekliliği ortaya çıktı. Zira dertleşecek birini bulamayan kişilerin yüzde 68’i kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. Ayrıca kişilerin yüzde 21’i annesi, yüzde 6’sı babası ve yüzde 13’ü çocukları ile dertleştiğini söyledi. Sonuçlar aile içi iletişimin de geliştirilmesi gerektiğini ortaya koydu.

Kalabalıklar içinde yalnızızKatılımcıların ne sıklıkta yalnız kaldıkları da soruldu. Kişilerin yüzde 38’i hiç (hiç+nadiren), yüzde 23’ü ara sıra, yüzde 40’ı ise sık (sık sık+her zaman) yalnız kaldığını belirtti. Hiç yalnız kalmadığını belirten, çevresinde hep insan olduğunu dile getiren katılımcıların bile yüzde 13’ü sık sık yalnız hissettiğini, yüzde 28’i de ara sıra yalnız hissettiğini dile getirdi. Sonuçlar insanlarla çevrili olsak da yalnızlık hissi yaşandığını gösterdi.

Sanal ortamda sosyalleşme isteği daha çok yalnızlaştırıyorÜsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı ve Method Research Company Pazarlama Direktörü Hale Aslı Kılıç, araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde aile yaşamında yalnızlık kavramının günümüzde önemli bir durum olarak karşımıza çıktığını belirterek şunları söyledi: “Kentleşmenin getirdiği yaşam biçimi, modern yaşamın insanı bireysel sınırlara hapsetmesi, dijitalleşme, paylaşma ve dayanışmanın azalması aile içi güvenli sosyal bağların zayıflamasına ve zamanla yalnızlık yaşantılarının oluşmasına neden olmaktadır. Ailede bireylerin birbirinden mesafeli olması, pandemi ile birlikte arkadaş ve akraba ilişkilerinin azalması da yalnızlık hissiyatını güçlendirmiştir. Aile dışındaki sosyalleşme araçları bireyin sevgi, güven, bağlılık ve ait olma gibi duygusal ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalmakta, bireyin yalnızlık hissi artmaktadır. Hatta bir aileyle birlikte aynı çatı altında bulunan bireyler bile diğer aile üyeleriyle güçlü ve güvenli sosyal bağlar kuramadıkları zaman kendilerini daha yalnız hissetmektedirler. Ayrıca bu duruma çare aramak amacıyla akıllı telefonlara kilitlenerek sosyal ağların yarattığı yeni sosyallikler içinde yalnızlığı gidermeye çalışan birey daha da yalnızlaşabilmektedir. Ailenin birey üzerindeki etkisi üye sayısının fazlalığı açısından değil, üyeler arası ilişkilerin yoğunluğu açısından önem taşımakta ve aile grubundaki zayıflayan ilişkiler bireyi etkilemektedir. Aile içi iletişimin sağlıklı olma oranı aile ortamındaki güven duygusunun yoğunluğu, kişinin hayata tutunabilmesini ve yalnızlık duygusunun üstesinden gelmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda aile içi güven duygusunun ve ilişkilerin kuvvetlenmesi önem arz eden bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.”