Mimar Erden Güven, çevre ve kadın dostu bir projeyi hayata geçirmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Burası tüketim çılgınlığına karşı tasarlanmış bir manifestodur” dedi. 

Mimar Erden Güven, Ekin Güven ve Heykeltıraş Necmi Özgür’ün, Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in desteğiyle hayata geçirdiği kitap kafe ve yemek evi de ileri dönüşüm herkesin dikkatini çekiyor. 25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık ve Panorama Müzesi’nin içinde yer alan mekan adını, Gaziantep yapılarında kullanılan beyaz kireç taşı Havara’dan alıyor. Kitap kafe ve yemek evi olarak hizmet veren mekan, şaşırtıcı donanımlarıyla ilgi odağı

DURUŞ SERGİLENDİ 

Mimar Erden Güven, Havara’nın çok önemli bir mekan olduğunu belirterek, “Bir duruş sergilemektir. Bu manifesto çağımızın temel sorunlarından biri olan atık problemine ve çevre kirliliğine karşı hareketin ilk nesnel adımlarından biridir. Sürdürebilir mimarlık ve karbon ayak izine karşı gösterdiğimiz hassasiyetten kaynaklanmaktadır. Bu projeyle herkese örnek olmayı umuyoruz" dedi.

ATIK ŞİŞELERDEN PENCERE

Mekanda pencere yerine 54 bin adet maden suyu şişesi kullanılmış. Vitrayı andıran bu pencerelerdeki şişeler sadece ortama renk katmıyor, mekanın yazın serin kışın sıcak kalmasına destek sağlıyor. Tavanlar ise 20 ton hurdaya ve erimeye giden CNC atığıyla oluşturulmuş.

ÜNLÜ YAZARLARDAN DESTEK

Mekandaki masalar, sandalyeler, aydınlatmalar ve kitaplıklar şehrin endüstri atıklarından üretilmiş. Kitaplıklarda, Antep’in ünlü yazar ve sanat insanlarının kendi kütüphanelerinden bağışladığı birçok kitap var… Usta yazarlar Zeynep Göğüş ve Ahmet Ümit de bu bağışçılar arasında yer alıyor. Ziyaretçiler, mekanda istedikleri kitapları okuyarak zaman geçirebiliyor.

TAHTADAN HİTİT STELLERİ

Mekanda sanayide kullanılan elektrik kablosu bobinlerinin tahta kısımları masalara ve aydınlatmalara dönüşmüş. Marangoz atölyelerinden toplanan kereste atıkları ise duvarlara, Hitit stelleri şeklinde işlenmiş. Pet şişe kapaklarıyla da sanatçılar bar bankolarının önleri Zeugma mozaiklerine dönüşmüş. Böylelikle hepsi birer sanat eseri haline gelmiş.

BORULARDAN SANDALYE

Araban Sarımsağı için hamle Araban Sarımsağı için hamle

Kalorifer borularından üretilen sandalyelerin minderleri de giysi kumbaralarına atılan pantolonlardan oluşuyor. Dezenfekte edilen bu giysiler içleri tekstil atıklarıyla doldurularak minder haline getirilmiş. Bitmedi… Yine tonlarca temperli cam kırığı, döşemelerde geleneksel döküm tekniğiyle hayat bulmuş. Tasarımda hayat bulan atık yönetimi mekanın mutfağında da devam ediyor. Sıfır atık mutfak kriterlerinin yanı sıra mekanda kadınlara yönelik sosyal sorumluluk projesi de hayata geçirilmiş. Mutfakta ev hanımları geleneksel yemekler pişirip, bütçelerine katkı sağlarken; diğer personeller de de turizm ve otelcilik okullarında okuyan kız öğrencilerden oluşuyor.

KADINLAR DA UNUTULMADI

Tasarımda hayat bulan atık yönetimi mutfakta da devam ediyor. Mekanın yemek evi ‘sıfır atık’ kriterlerine uygun bir biçimde işletiliyor. Üstelik mekanda dikkat çeken bir başka önemli nokta kadın istihdamına önem verilmesi.Mutfakta ve servis hizmetlerinde sadece kadınlar çalışıyor. Gaziantep’in kadim unutulmaya yüz tutmuş yemeklerini eski lezzetleriyle yapan kadınların hepsi ev hanımlarından oluşuyor. Bu kadınlar, onlarca kadın içinden özel bir jüri tarafından seçilmiş. Kimi okula gidememiş, kimi hiç sosyalleşememiş, kimi de eşinden ayrılmış. Çoğu ilk kez çalışıyor ve hepsi bu projede yer almaktan çok mutlu. "Çünkü kendi ayaklarımız üzerinde durabiliyoruz, kadınlarımıza da örnek olmak istiyoruz. Bize bu imkanı sağladıkları için Başkanımız Fatma Şahin’e ve mimar Erden Güven’e çok teşekkür ediyoruz" diyorlar.

KENDİMİZİ GELİŞTİRİYORUZ

Şef Esra Göğüs, "Başarmaya alışınca başarıyı istiyorsunuz. Workshoplara katılıyoruz. Belgeler alıyoruz. Enerji tasarrufu, karbon ayak izi belgesi alarak, bu mekana da katkıda bulunuyoruz" derken; ekipte yer alan Hatice Ökke, Hatice Daşkın Açoğlu, Nurgül Başar, Feride Aydoğan ve Dilek Güllübaşa, "Hemcinslerimiz evde oturmasın, kadın programlarına dalmasın. Üretsin, çalışsınlar. Böylelikle güçlenerek, ayaklarının üzerinde durabilirler" dediler.