Kaba insan, yontulmamış, dallı budaklı, eğri büğrü, göze kötü görünen odun gibidir. Üstelik her tarafı dikenlerle doludur. Ne ele, avuca sığar, ne taşınır, ne istif edilir. Yakılmak için sobaya bile sığmaz. Binlerce defa yontulması gerekir. Hatta bazı kütüklerin, yontulması mümkün değildir. Bu tip insanlardan, onları tanıyan herkes, zarar görür, yüzünü görmekten bile bıkar…
Nazik, kibar, zarif, centilmen insan ise, her bakımdan eğitilmiş, göz alıcı, kalpleri fetheden, bir muhterem kişidir. En güzel çiçeklere, en şık kalemlere benzer. Tüm değerli insanlar ve gerçek sanatçılar, ilim ve irfan sahipleri, iyi aile terbiyesi almış görgülü insanlar, aşık şairler, sevmesini bilenler, kaba insanlar arasından değil, kibar, centilmen insanlar arasından çıkar.
Kızdığı zaman masayı, devirip gidenler, küstüğü zaman, yıllarca kaçıp kaybolanlar, tenkidi, sitemi, kurşun gibi olanlar, asla kibar ve centilmen olamazlar. Ölmek ve öldürmek, onları korkutmaz. Herkesin restini, anında görürler. Aslında herkese kendileri rest çekerler. Hangi kaba koysanız, bir türlü sığmazlar. Dünya bile onlara, her an dar gelir. Siz ona hak ettiği için kızsanız bile, hem suçlu hem güçlü bir tavırla size dönerek iki kat fazlasıyla kızarlar. Onu tenkit ederseniz, misliyle cevap verirler. Acımasızlık, merhametsizlik ve hakaret, onların üzerinde elbise gibidir.
Kaba ve egoist insan, olmayan bir şeyi, kafaya takar. Dolduruşa gelir, her şeyi yıkar. Gururu incinse, her şeyden bıkar. Kaba insanları da sevenler çıkar. Fakat kabına sığmayan başka birisi, onu bitirir. Kabalığın olduğu yerde dostluk ve sevgi sınıfta kalır. Nezaketin olduğu her yer ise güllük ve gülistanlıktır. Bu gülistanda neşe, sevgi, saygı ve dostluk, tertemiz suyu ile şırıl şırıl akan bir nehir gibidir. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım…