Burdur’un Yeşilova ilçesi Belediye Başkanı Mümtaz Şenel ve eşine mafya tarzı bir silahlı saldırı düzenlendi.

Organize suç örgütleri, korkutmak ve yıldırmak istedikleri kişileri ayaktan vururlar.

Bunu biliyoruz.

Belediye Başkanı’nın “yeter artık, tamam, mesaj anlaşıldı” diye bağırdığı ifade ediliyor.

Bu anlaşılan mesaj neydi?

Gerçekten saldırı başkanın anlattığı gibi, Yeşilova Belediyesi’ne ait bir otelin ruhsat iptali miydi?

Kamuoyu bu anlatımla tatmin olmadı.

Perde arkasında başka birileri de var mı?
Bildiğiniz üzere, Salda Gölü’nde bir proje yürütülüyor. Bu projeye, muhalefet ve çevreciler, gölün ekolojik dengesinin bozulacağı gerekçesi ile karşılar.

Yeşilova Belediye Başkanı CHP’li Mümtaz Şenel ’in de bu protesto gösterilerine öncülük yaptığını biliyoruz.

Bu nedenle söz konusu olay olur olmaz, saldırıyı Salda Gölü’ne bağlayanlar çoğunlukta idi.

Sosyal medya paylaşımları da öyle…

Devlet, bu olayı tüm ayrıntıları ile araştırmalı ve kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapmalıdır.

Sadece tetikçilerin yakalanmaları da yetmez, gerçek hikâyenin tamamı kamuoyu tarafından okunması sağlanmalıdır.

Farklı bir süreç, vatandaşı korku ve endişeye sürükler.

Hukuk devleti gereğini yapar.

Gereği yapılmazsa ne olur?

Son infaz yasası ile salıverilen mafya üyelerinin de içerisinde yer aldığı bu tür saldırılara hazır olun!
Deli taylarım bunu söylüyor.

Olay kişisel ya da otel ile ilgili de olabilir.

Amacımız, kimseyi zan altında bırakmak değil, gerçeği aramaktır.

Salda Gölü niçin önemlidir?
Burdur Gölleri Havzası içinde bulunan Salda Gölü, Türkiye’nin en derin göllerinden olup, bir dünya harikasıdır.

Uluslararası turizm camiasında iddialı bir şekilde,“Türkiye’nin Maldivleri” olarak tanınır.

Bu göl, yer yer seyrelmiş çam ve meşe ormanlarının kapladığı kireçtaşı ve serpantin yamaçlarla çevrilidir.

Bildiğimiz kadarı ile endemik türleri, önemli bitkileri, kuşları ve iç su balıklarını barındıran, uluslararası öneme sahip bir sulak alandır.

Bir turizm cennetidir.

Salda Gölü alt havzasında bulunan araziler kime aittir?

Öğrendiğimize göre; % 70 civarında hazine, diğerleri özel mülkiyet ve köy tüzel kişiliği mülkiyetindedir.

Gölü besleyen su kaynakları üzerinde yapılan çalışmalar, yerleşim birimlerinin ve turistik tesislerin baskısı, göl kıyısındaki yapılaşma, gölün doğal yapısını bozmaktadır.

Burası yerleşim yeri, halkın kullanımına açık park ya da bahçe haline gelirse, yakın zamanda kirli bir Salda Gölü ile karşılaşmaya hazır olun.

İnsanoğlu el attığı nereyi kirletmedi ki?

İnsanın girdiği yerde ne önemli bitki türü kalır ne de farklı hayvan çeşitleri…

Bu dünya harikası yere yapılması gereken, iyi bir yönetim planı ile etkin yönetimini ve korunmasını sağlamak olmalıdır.

Bahçeleri kullanılmayan kıraç bölgelere yapın ki, oralar da şenlensin.

Salda Gölü’nde neler oluyor?

Biliyorsunuz ki, benim yazılarım araştırmaya dayanır, o nedenle uzun olduğundan, okuyucuyu da sıkar.

Ne yapayım, tarzım bu.

Araştırdım,

İddialara göre, “Millet Bahçesi” adı altında TOKİ tarafından proje yapılıyor ve 31 Temmuz 2019’da ihaleye çıkıyor.

Ancak şu ana kadar projenin içeriği, niteliği, doğaya ve çevreye zararı, betonlaşma var mı yok mu, yapılacak binaların özelliği ve işletmelerin kimler tarafından işletileceği konusunda en ufak bir bilgi yok.

Bulamadım.

Yetkililer de böyle bir projenin olmadığını ifade ediyor.

Bekleyelim, görelim.

Bir arkadaşımdan aldığım bilgilere göre, “göl suları günün her saatinde, her mevsimde, havanın açık ya da kapalı oluşuna göre ayrı bir renk alıyor.”

Turkuaz yeşilin, mavinin ve lacivertin her tonu dalga dalga uzanıyor.”

Ayrıca suyunun berrak, kıyıdaki kumsalının beyaz olduğunu da söyledi. Bununla birlikte, yüklenici firmanın hafta sonu kıyıdan kum alarak başka bir yere taşımasının görüntülerine tepkiler sürüyor.

“Yüklenici firmaya ceza kesildi, sorumlular görevden alındı.” Bildik uygulama, günah keçisi bulma yöntemi.

Bu ne cüret, yüklenici firma bu cesareti nereden alıyorlar.

O açıklanmalı..

“Evde Kal Türkiye’m” projesi biter bitmez ilk oraya gideceğim.

Göl, Cumhurbaşkanlığı kararıyla “Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak belirlenmiş.

Yerinde bir karar.

Öyle de kalmalı.

Akıllı, paralı, zevkine düşkün dostların göz boyayan, çevreci ve yararlı görünen ışıklı sunumlarına aldanılmasın.

Gölün en gözde yerlerine çok yıldızlı oteller yapılmasın.

Bedeli ağır olur.

Salda Gölü’nün geleceği nasıl olmalıdır?
Göl doğal haliyle korunmalı ve geleceğe taşınmalıdır.

Güzellikler tüm insanlığın ortak malıdır. O halde, doğanın yarattığı eşsiz güzellikler bitirilmesin, korunsun.

Dünya alternatif turizme yönelirken, biz kitle turizmi peşinde olmayalım.

Akdeniz sahillerinde boy boy dizilen “beton oteller” ile kitle turizmi için yeterince yatak kapasitemiz var zaten.

Burada ki bölge halkı için farklı bir anlayış ile bir proje gerçekleştirilerek, onların yaşam alanları kolaylaştırılabilir.

Örneğin, bendeniz beş yıldızlı otel yerine, doğal alanlara gitmek istiyorum.

Benim gibi düşünen milyonlar gibi…

Araba ile çevrede turlamak, kumsala inip yürümek, yüksekçe bir yere çıkıp muhteşem güzelliği tüm yalınlığı ile gözlemek…

Ne kadar güzel değil mi?

Bu güzellikleri günübirlik olarak görebiliyorsunuz.

Konaklama ihtiyacı basit bir yöntemle çözülebilir.

Hemen soracaksınız, nerede kalacağız?

Çevrenin sahibi olan ve doğayla barışık yaşayan köylülerle birlikte olmak, sabah köy kahvaltısı ile güne merhaba demek ne güzeldir.

Beş yıldızlı otel sahipleriniin bile kendi otelleri dururken, doğal ortamlarda tatil yaptığını biliyorum.

Belli bir yaştan sonra toprak çeker!

Hepimiz köy yaşamını özlemiyor muyuz?

Buradaki köylerde ev pansiyonculuğu ne kadar iyi olur.

Hem gelen insanlara doğal yaşam ortamı sağlanır hem de çevre halkının yaşam tarzı yani ekonomik güçleri geliştirilir.

Atatürk, “Köylü Milletin Efendisidir” demiş.

Hadi köylümüzü geliştirelim!

Köylü, dünya insanlarını tanısın.

Yerel değerlerimizi, kültürümüzü görsünler, daha mutlu olacaklardır.

Üç beş zengin yaratma yerine, köylü kazansın.

En önemlisi de, doğanın güzelliğine ve yapısına hiçbir zarar gelmesin.

Salda Gölüne sahip çıkalım.

Ayder ve Uzungöl gibi olmasın.

Başka bir deyişle, bu saklı cennet rantçılara kurban edilmesin.

***

Günün Sözü: ''Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak''

Kızılderili Atasözü