Bugünlerde TBMM inde grubu bulunan partiler Kürtçenin seçmeli ders olarak okullara alınmasını tartışmaktalar. Konuya tavır koyan ve cephe alan yalnızca MHP…
Doğrusu çok düşünmek gerekiyor. On onbeş yıl önce yazdığım yazıları okuyup düşünmeye başladım. O yıllarda yazdığım iddiaların bugün gerçek olduğunu üzülerek görmekteyim. Mesela ''Devlet teröristlerle masaya oturmaz ve muhatap olmaz'' deniyordu. Bugün için teröristlerin TBMM gibi ulvi ve yüce bir mecliste grupları var. Ülkeyi bölme çalışmalarına mecliste devam etmekteler. Hani devlet teröristlerle masaya oturmazdı.
MİT'e Oslo görevini veren Başbakanın kendisi değil mi?
Geçmişi bir kenara itiyorum. Okullarda seçmeli ders olarak Kürtçenin okutulmasına dönüyorum.
Ülkemizde ve dünyanın diğer ülkelerinde okutulan seçmeli yabancı diller vardır. Ancak seçmeli okutulacak bir yabancı dilin seçimi çok önemli..!
Dünya üzerinde en çok okutulan seçmeli dersler İngilizce, Fransızca, Rusça ve Japonca'dır. Sebebi ise bu dilleri konuşan ülkelerin dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi olmaları. Bir devlet ve bir milletlerinin bulunması. Hiçbir ülke kendi toprakları üzerinde yaşayan bazı aşiretlerin dillerini seçmeli ders olarak okullarında okutmamakta. Bizde neden okutulsun?
Dünya üzerinde bir Kürt devleti var mı? Bir Kürt tarihi var mı? Tarihlere konu olan bir Kürt milleti var mı? Dünya ekonomisinde söz sahibi olan ve anadilleri Kürtçe olan kimler var? Kimse yok…
**
Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulmasının amacı siyasidir. Siyasi amaçların eğitim yuvalarına kadar işlemesi ülkenin geleceği açısından son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Bugün bile BDP Kürtçenin seçmeli ders olmasına karşı çıkmakta. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde devlet dilinin Kürtçe olmasını, eğitim dilinin de tümüyle Kürtçe olmasını savunmakta. Yani yakın geleceği beklemeye bile tahammülleri yok.
Çünkü, Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmaya başlanması bir geçiş ve alıştırma döneminin düğmesine basılması demektir. Bu konu uygulanmaya başlayınca Kütçe konuştuğunu zanneden ama birbirinin dilini anlamayan aşiretler arasında dil birliği sağlanmış olacaktır. Dil birliğinin sağlanmasının ardından gelecek adım da bazı bölgelerde devlet dilinin Kürtçe olmasına kapı açacaktır.
Bu nedenle Kürtçenin seçmeli ders olarak okullarda okutulmaya başlanması yakın gelecekte ülkenin bölünmesi için uygulamaya konulan en önemli adımdır.
Son yıllarda bebek katili Apo'nun ev hapsine alınması konuşulmakta. Ağırlaştırılmış müebbet hapis nasıl olur da ev hapsine çevrilir? Bu gerçekleşirse başta şehitlerimiz olmak üzere Türk halkına en büyük haksızlık ve hakaret yapılmış demektir.
Açılım adı altında peş peşe verilen tavizler, terörden hükümlü teröristlerin cezaları bitmeden hapisten çıkarılmaları ve Meclis'e taşınmaları, Meclis çatısı altında teröristlerin devlete kafa tutmaları gibi benzeri yaşananlar başta BDP olmak üzere teröristleri ve yandaşlarını şımartmıştır.
Yüz verdikçe beşyüz daha isteme ve dayatma dönemlerinde yaşamaktayız.
**
İktidar ve BDP sürekli demokrasiden dem vurmakta. Bir cihan devleti ile tarihi kahramanlıklarıyla yazan Türk milleti sözlükteki demokrasi sözüne feda edilemez. Devlet ve millet demokrasi için değil, demokrasi devlet ve millet için vardır. Devletin geleceği tehlikeye düşüyorsa burada demokrasi kalkanı arkasına saklanmak milli, manevi ve tarihi değerlerimize ihanettir.
Kendi toprakları üzerinde güvenliği sağlamayan, hainleri temizleyemeyen bir devlet sorunun çözümünü teröristlerin baskı ve korkusuyla oy alarak Meclis çatısı altında toplanan bir grubun dayatmalarında aramamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Doğudaki aşiretlerle Batıdaki cemaatler tarafından yönetilecek bir devlet değildir.
Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması bölünmeye açılan en büyük kapıdır.
Verilen bu kadar tavizden sonra terör cephesinde ne değişti? Şehit cenazeleri gelmiyor mu artık? ''Analar ağlamasın'' derken hangi analardan söz edilmekte? Vatan hainlerinin anaları ağlamadığı sürece ihanetin önüne geçilemez…
Sonuçta kol kırılır ama yen içinde kalır. Dam yanarsa içinde fareler de yanar.