Bir önceki yazımda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “PKK eski lideri Abdullah Öcalan’ın tecrit cezasının kaldırılması halinde Meclis’te DEM gurubunda PKK’nın lağvedilmesi için çağrı yapması” mealinde açıklama yapmasının farklı tepkilere neden olduğunu ve TUŞAŞ saldırısını değerlendirmiştim.

Abdullah Öcalan’a gösterilen bu yakınlığın, iltifatın mutlaka gizli bir nedeni vardır. Buna bizim yörelerde; “Düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü…” derler. Aksi bir hal; MHP gibi Türk milliyetçiliğini savunan ve “Türkçülük” iddiasında olan bir parti için siyasi intihar demektir. Ortadoğu’nun senaryosu ATLANTİK ‘de yazılır, İslamcı yönetimlere talimatla uygulatılır. Ve köyün delisine; reklamı düşer. Türkiye’de neler olup bittiğini, dünyada neler olup bittiğini anlamadan çözemezsiniz."

Küresel güçlerin MHP konusunda olumsuz hassasiyetleri, Devlet Bahçeli’nin son açıklaması ile son bulmuştur. Oyun planlarına Türk milliyetçileri dahil olacak mıdır? Yıllardır benimsediğim ve savunduğum Türk milliyetçiliği, hiçbir dönemde bu kadar müşkül duruma düşmemiştir. Ülkücüler, “Ülkücüyüm” demeye utanır hale gelmiş ve “Ülkücü” imajı yerle bir olmuştur. 

Ne için ne uğruna?

Muhtemel senaryolar: 

  • Öcalan’ın PKK’yı ikna etmesi karşılığında PKK, Kuzey Irak’taki ve Türkiye’deki varlığını feshedecek ve Suriye’ye taşınacak. Ve Kuzey Suriye’de ABD ve İsrail’in kontrolünde bir ‘Suriye Kürdistan’ı kurulacak.
  • Öcalan’ın tecrit cezası kaldırılarak ev hapsine dönüştürülecek.
  • Yeni bir Anayasa ile AKP, CHP, MHP ve DEM partilerinin desteği alınarak Erdoğan’ın yeniden adaylık yolu açılarak 2034 yılına kadar başkanlık görevine devamı sağlanacak.
  • Erdoğan, iç politikada 40 yıldır bir türlü çözülemeyen sözde ‘Kürt Sorunu ’nu çözen bir lider olarak yeni bir PİAR çalışması ile hem Türk hem de Kürt seçmeninin desteğini alması sağlanacak.
  • Küresel güçler, Erdoğan iktidarından umudunu kesmemiştir. Ekonominin düzeltilmesi ve enflasyonun dizginlenmesi halinde küresel güçlerin de desteği ile iktidarın yoluna devam etmesi planlanmaktadır.
  • “İsrail, Türkiye’ye saldıracak” söyleminin arka planı korku iklimi yaratarak yeni çözüm sürecine kamuoyuna hazırlamaktır. Bunun adına “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek denir.

Plan budur. Ya muhalefet?

Azeri kökenli Avukat Arzuman AZAFLI yaptığı bir paylaşımda şöyle diyor: 

“Türkiye’de siyasette değişik şeyler oluyor. Son zamanlarda yükselişte olan Ana muhalefet Partisi CHP'nin Genel Başkanı talihsiz bir açıklama yaptı.

Bahçeli'nin açıklamaları üzerine gaza gelip "EL YÜKSELTİYORUM!" diyerek Kürtlere devlet vadettiğini söyledi.

Bu talihsiz açıklama bana 1920 yılındaki Azerbaycan Parlamentosu'ndaki bir konuşmayı hatırlattı: 1920 Yılında Azerbaycan’ı Sovyetler Birliği işgal etti. İşgal sonrası "Zengezur" Ermenistan'a verildi. Aynı dönemde Azerbaycan Parlamentosu MV. Ali Haydar Karayev Nahcivan’ın da Ermenilere verilmesini istedi.  MV. Neriman Nerimanov söz alıp kendisine şu şekilde cevap verdi: "Ali Haydar! Nahcivan senin "g. tün “değildir, her gelene veresin!" 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucu başkanı Atatürk’ün koltuğunda oturan zata bu ifadeler hiç yakışmadı. Devlet senin malın mı, kime ne veriyorsun? Hadi Kürtleri ikna ettiniz! Türkleri nasıl ikna edeceksiniz?  CHP açısından tam bir “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” durumu söz konusudur.   

31 Mart seçim sonuçlarının galibi CHP, muhalefet blokunun lokomotifi pozisyonundadır. Ancak CHP, muhalefette birlik sağlamayı başaramadığı gibi öncülük de yapamıyor. Keyifçi -fıkracı belediye başkanları, festival ve şölen alanı ziyaretleri ve illüzyonist projeler ile Özel’i kandırıyor. 

Yeni çözüm süreci veya yeni anayasa için AKP-MHP-CHP-DEM PARTİ koalisyonunu kurulacak mı? Komplo teorilerini sevmem ama bu birleşmeyi ancak bir ÜST AKIL başarabilir. ABD ve İsrail…Bu güç onların üstünde ve onları da yönetmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) amaçlarından birisi; İran, Irak ve Suriye bölünmesi ve orada yaşayan Kürtlerle Türkiye'de yaşayan Kürtlerin özerk bir Kürdistan'da birleştirilmesidir. Günümüzde bu proje çok boyutlu hale getirilmiştir. İşin içinde İran'ın ve Türkiye'nin bölünmesi planları vardır. 

Yeni çözüm süreci ile PKK’nın eylemlerinin sona ermesi ve örgütün lağvedilmesi Öcalan’ı aşar. Tecrit edilen ve örgütte bir ağırlığı kalmayan Öcalan’ın devreye sokulması bir aldatmacadan ibarettir. Kamuoyu senaryosu önceden yazılmış ve aktörleri belirlenen filmi izlemeye ve beğenmeye zorlanıyor. Zira ÜST AKIL ne karar verirse o uygulanır. 

Amerika Suriye'de herkesin gözü önünde bir ordu ve devlet kuruyor. Bunu ülkeyi yönetenler de biliyor.  PYD’nin silahlı aparatı YPG’ye askeri ve eğitim desteği veren ABD değil midir?  Son sözü ne Kandil ne Edirne ne de Öcalan söyler. Son sözü ABD ve İsrail’de yöneten ÜST AKIL söyler. Türk devleti ve milletinin hayrına olmayan gelişmeler yaşanıyor! Hem de yerli ve milli olduğunu söyleyen bir iktidar eliyle…"

Kadere Bak, kimler kimlerle beraber yan yana geliyor.”