Çok üzgünüm; bir abla olarak..
Çok üzgünüm; bir annenin evladı olarak..
Çok üzgünüm; bir vatandaş olarak..
Vee.. Çok üzgünüm bir insan olarak..
32 genç beden kül olmuş, 103 yaralı...
Dahası bir asker ve iki polis şehidimiz..
Dikkat ettim de bu topraklarda 'Barış' derken savaşan tek canlıyız sanki!
'Seviyorum' derken dövüp söven, 'koruyorum' derken körpecik, yolun başındaki hayatları cehenneme çeviren...
Her ülkede böyle mi sever insanlar birbirlerini, böyle mi korur sevdiklerini, barış naraları atıpta böyle mi savaşır birbirleriyle..
Tabi ki HAYIR..! Kesinlikle yoktur böyle şeyler başkaca coğrafyalarda.. Ama bizim coğrafyamızda tam da böyle... Maalesef...
Aslına bakarsanız, yaşadığımız her olumsuzluğu coğrafyaya bağlamak zorunda olduğumuz için de ayrı bir üzgünlüğüm var.. Coğrafya dediğimiz şey yerkürenin şekilleşmesi değil mi.. Oysa bizim burada atıfta bulunduğumuz coğrafya 'siyasal coğrafya'dır..
O 'siyasal coğrafya' yı oluşturan unsurların başında yönetim biçimi ve inanç sistemi gelir. Halklar da bunun göstergesidir.
Halkın tercihleri önemlidir; sonuçta bireydir halkın en basit birimi; ancak 'ortak payda' diye bir şey de var; vatan da bunlardan biri...
Zira, neresinden bakarsak bakalım, yaşadığımız yerin vatandaşıyız; doğup-büyüdüğümüz farklı ülkeler söz konusu değilse...
Yazımın başında da dedim ya hani vatandaş olarak da çok üzgünüm diye.. Durun bi düşünün;
Doğup büyüdüğümüz yerde yaşıyoruz ama 'vatandaşlık' konusunda bulunduğumuz konumdan emin değiliz.. Mesela vatandaşı olduğumuz ülkede yaşanan bir terör olduğunda, bir çatışma, bir başkaldırı olduğunda kimin parmağı var konusunda hangimizin en ufak bir fikri oluyor.. Hiç birimizin ne yazık ki..
Kendimi 'salak' gibi hissediyorum; sizlere de yansıttığım için üzgünüm!
Ve en fenası da ne biliyor musunuz ki sizde fark etmişsinizdir az önce okuduklarınızdan sonra; bir vatandaş olarak ülkemizi ilgilendiren hiçbir konudan tam olarak emin olamamak!
Nasıl bir içgüdü yerleştiyse; AKP ne derse, tam tersi olacağına inanmak istiyorum. Aslında 'içgüdü' dediğime bakmayın; beyin materyalleri toplar, eler, tarar, mantık örgüsüyle süzer, falan...
Neyse...
Öldürmek ne kadar sıradanlaştı ülkemizde öyle değil mi ! Nedir bu vahşetin açıklaması?
Savaş şartlarını bir yana koyduğumuzda; ki çok da tartışmaya açık bir durumdur, diğer yanda 'Gündelik yaşam' dediğimiz alanda yaşananlar neredeyse bir savaş şartları boyutundadır diyeceğim ama... Vahşet olarak baktığımızda daha vahim bir durumdayız!
Bu kadar ölümle iç-içe bir durumumuz mu yoktu; yoksa haberdar olmadığımız için mi bilmiyorduk işin boyutunu? İnanın bende bilmiyorum..
Durup düşünüyorum, Suruçun suçluları kimler dersek... Adıyamanda çıkan çatışmada şehit olan anasının tek evladı olan o gencecik bedenin, yada daha dün evinde ölü olarak bulunan o iki polisin katili yada katilleri kimler dersek.. Cevabınız ne olurdu peki? Benim kendimce bir iki cevabım var..
Din ile savaşmaya, siyaset ile padişah olmaya heveslenen; paranın kulu olan ve elbette tüm bunları görüp de sesini çıkartmayanlar mıdır acaba diye düşünüyorum kendi kendime... Yada işin içinde başka dönen oyunlar mı var , varda bize mi aksettirilmiyor bilemiyorum..
Ses verenlerin sesleri kesiliyor; 'Gezi Parkı protestoları' durumun en güzel örneği; sesleri kesilse de tavır koyanlara değil dediğim: bal tutup da parmağını yalayanlar var ya... Hah işte onlara bu dediğim..
Çok üzgünüm...
Ne olur, öyle bir boşluktayım ki; nasıl desem... Diyemiyorum... Sözün bittiği yer tam da burası olsa gerek..
Lütfen, affedin; neyin ne olduğunun bile ayırdında değilim artık!
Tek bildiğim bir gerçek var: Bir oyun içindeyiz; ortada bir T.C. var; tabelalardan silinse de bekçileri var!
Çok endişeliyim!
'Kaos ortamı' olmasın diyen pek muteber kişi 'Peygamber' yerine konulduktan sonra müneccimliğe mi soyundu, bilemeyiz; ama 'kaos ortamı'oldu mu? Oldu valla!
Kafalar hepten karıştı mı?
Oooo!...
Otuz iki kayıp can, yüz üç yaralı... Bir askerimiz ve iki şehit polisimiz..
Vatandaşın umurunda olan muktedirin umurunda oldu mu hiç?
Çok üzgünüm; yaşadığı ülke üzerinde yaşananlardan bihaber olmaktan; haberlere güvenememekten, resmi açıklamalardan hiç birine itibar edememekten dolayı....
Aslında; üzülmesi, utanması gereken ben değilim! Bizler değiliz! Adım gibi bunu iyi biliyorum! Bakmayın yumuşak yazıyorum kendimi zar zor tutarak!
Suruçun suçlularını, şehitlerimizin katillerini bulanınız oldu, bulmayanınız! Bulamayanları da yok saymamak gerek!
Bazı kişilerin aynaya bakmasını da tavsiye edemiyoruz maalesef.. Aynaya bakma alışkanlıkları yoksa eğer yapacak bir şey de yok!