Sayın Başbakan diyor ki ; Amerika'nın sınırlı müdahalesi kabul edilemez, tam ve etkili müdahale yapılmalıdır. Başbakan'ın amacı Esad' ın gitmesi. Müdahale niçin yapılacak? Müslüman müslümanı öldürdüğü için, kimyasal silah kullanıldığı için. Peki tam müdahale ile ne olacak? Bu sefer de Suriyeli Müslümanların birbirlerine yaptığı az geldi, Amerika da bizim teşvik ve desteğimizle eksikleri tamamlasın diyoruz. Yani daha çok çocuk, kadın , yaşlı insan ölsün. Buna Müslüman Başbakan niçin destek veriyor? İnsanların ölmesi için niçin bu kadar gayret gösteriyor, anlamak mümkün değil.
MÜDAHALEDEN ÖNCE ORADAKİ SAVAŞIN DURDURULMASI, TARAFLARIN ANLAŞMALARININ SAĞLANMASI, BÜTÜN DÜNYA ÜLKELERİNİN YAPMASI GEREKEN DEĞİL Mİ?
Komşuda bir kavga var. Maalesef taraf olduğumuz için oradaki insanların bize en çok ihtiyaç duyduğu bir anda yanlarında değil karşılarındayız. Ne acıdır ki bir zamanlar dostumuz olan Suriye, Mısır, İran, Irak, İsrail Libya Tunus, hatta Bulgaristan yanlış politikalar yüzünden bize düşman olmuş durumdadır. Hatta Avrupa topluluğu ve Amerika 'ya takındığımız tutum, Dünya' da da bizi yalnızlığa itmiştir. Hep biz mi haklıyız? Biraz düşünmemiz gerekmiyor mu?
Şimdi Başbakan Dünya ülkelerine "Suriye'ye niçin müdahale etmiyorsunuz?" diye tehditler savuruyor Tabii bütün bu tehditler ve muhaliflere verilen destekler Esad tarafından ibretle izleniyor.
Yapılabilecek bir müdahale de köşeye sıkışan Esad'ın, bu sorunlardan sorumlu gördüğü Başbakan Erdoğan'a, dolayısı ile Türkiye'ye karşılık vermesi , hiç te uzak bir ihtimal değil. Her şeyini kaybetmiş bir insanın yapamayacağı şey yoktur.
Şimdiden Suriye'ye ve Mısır'a müdahale gayretlerini takip eden içerideki ve dışarıdaki bütün iş dünyası, atılacak her adımı askıya almış durumdadır. Daha müdahale olmadan ülkeye girecek döviz kesilmiş, bu da dövizin fırlamasına ve yeni bir ekonomik krizin yaşanmasına sebep olmaktadır.
Müdahaleler Dünya ülkelerine ders vermedi mi? Irak'ta, Tunus'ta, Libya'da, Mısır'da, Afganistan'da neyi çözdü? Müdahale ile Esad gitti diyelim. Peki Suriye' yi kim yönetecek? Bu kadar parçalı bir muhalefetin karşısında, Esad taraftarı milyonlarca da insan var. Ülkeyi paramparça edinceye kadar uğraşacaklar.
Olası bir müdahalede en riskli bölge ve şehir olarak bu tablonun neresinde olacağımızı düşünebiliyor muyuz? Olayın içine çekilmemiz için kimyasala ve bombalara maruz kalmamız halinde ne ile karşı karşıya kalacağız. İşin bu boyutunu tahayyül dahi edemiyorum. Ne kadar insan kaybı olur bilebilir miyiz? Maalesef Türkiye 'de, özellikle de Gaziantep te ve bölgede bütün iş hayatı felce uğrar, 100 binlerce insan işinden olur. Borcu olan borcunu ödeyemez, alacağı olan alacağını alamaz.
KARŞI KARŞIYA KALACAĞIMIZ BİR SALDIRI KARŞISINDA, TOPLA TÜFEKLE VERECEĞİMİZ CEVABIN BİR ÖNEMİ VAR MI?
Amerika binlerce kilometre uzaktan Irak' a girdi, yıllarca orada kaldı, sonra çıktı gitti. Şimdi Irak'ta terör de, ekonomik kriz de had safhada. Körfez krizinde yaşadıklarımızı unutmadık. En büyük zararı o gün taraf olmadığımız halde bu bölge ve bölgenin en gelişmiş sanayi ve ticaretine sahip olan Gaziantep yaşamıştır. Bu gün ise özellikle taraf olduğumuz ve de Esad düşmanı olduğumuz için göreceğimiz karşılıkla, bu sefer bizi de bu belaya bulaştırıp öyle gideceklerdir. Bu durum da nasıl bir ekonomik, siyasi, sosyal tablo ile karşı karşıya kalacağız. Bu bölgedeki insanlar, iki seneden beri göçlerle ciddi riskleri yaşamaktadır. Sınır ticaretleri ile ayakta duran bütün esnaf bitmiş, sınır güvenliği tehlikeli boyutlara ulaşmış durumdadır.
Nato genel sekreteri Rasmussen basın toplantısında; Türkiye bu müdahalede bir sorunla karşı karşıya kalırsa NATO olarak Türkiye'nin yanındayız diyor . Biz can kayıpları verdikten sonra, ekonomimiz felç olduktan sonra NATO Suriye'yi ve Esad' ı yok etse bize ne faydası olacak?
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç bu müdahale sonrasında Esad'ın bir çılgınlık yapacağını tahmin etmiyorum diyor. Bunları dinledikçe bizi yöneten insanların, bu ülkeyi nasıl bir felakete doğru sürüklediğini tahmin bile edemiyoruz.
Bölge ateş çemberi. İsrail, Amerika ve Avrupa ve bütün dünya bu ateş sarmalına bizim de katılmamız için can atıyor. Bu arzuya maalesef bizim Başbakanımız da en büyük desteği veriyor.
Biz bütün bu riskleri niçin taşıyoruz? Eski dost Esad, ne oldu da bir anda düşman oldu. Bunu anlayabilen var mı? Bizi bu belaya sürükleyen yöneticilerimiz atacakları adımların sonuçlarını iyi hesap etmelidir.
HİÇ BİR BAHANENİZ BU ÜLKEDE BİR TEK CANIN KAYBI İÇİN MAZERET OLAMAZ. ÜSTELİK YAŞANACAK EKONOMİK KAYIPLARIN VE YAŞANACAK CAN KAYIPLARININ BEDELİNİ, ÜLKEYE 10 YILDAN BERİ YAPTIĞINIZ OLUMLU HİÇ BİR HİZMETLE ÖDEYEMEZSİNİZ.
Bu tablo çok ağır. İngiltere ve Amerika , parlamentolarına sorup tartışıp onay almaya çalışırken, Türkiye geleceğini tartışmıyor. Maalesef geleceğimiz,ne olduğunu anlayamadığımız bir hırs ve inata teslim edilmiş durumdadır.
Ne acıdır ki hiçbir bakan, hiçbir milletvekili, hatta muhalefet, belediyeler, odalar, borsalar, TÜSİAD, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kent konseyleri, basın; " ülke nereye sürükleniyor?" diyemiyor. Toplum sindirilmiş ağzını açamıyor. Bunun adına da demokrasi diyorlar.
Sayın Başbakan diyor ki ; Amerika'nın sınırlı müdahalesi kabul edilemez, tam ve etkili müdahale yapılmalıdır. Başbakan'ın amacı Esad' ın gitmesi. Müdahale niçin yapılacak? Müslüman müslümanı öldürdüğü için, kimyasal silah kullanıldığı için. Peki tam müdahale ile ne olacak? Bu sefer de Suriyeli Müslümanların birbirlerine yaptığı az geldi, Amerika da bizim teşvik ve desteğimizle eksikleri tamamlasın diyoruz. Yani daha çok çocuk, kadın , yaşlı insan ölsün. Buna Müslüman Başbakan niçin destek veriyor? İnsanların ölmesi için niçin bu kadar gayret gösteriyor, anlamak mümkün değil. MÜDAHALEDEN ÖNCE ORADAKİ SAVAŞIN DURDURULMASI, TARAFLARIN ANLAŞMALARININ SAĞLANMASI, BÜTÜN DÜNYA ÜLKELERİNİN YAPMASI GEREKEN DEĞİL Mİ? Komşuda bir kavga var. Maalesef taraf olduğumuz için oradaki insanların bize en çok ihtiyaç duyduğu bir anda yanlarında değil karşılarındayız. Ne acıdır ki bir zamanlar dostumuz olan Suriye, Mısır, İran, Irak, İsrail Libya Tunus, hatta Bulgaristan yanlış politikalar yüzünden bize düşman olmuş durumdadır. Hatta Avrupa topluluğu ve Amerika 'ya takındığımız tutum, Dünya' da da bizi yalnızlığa itmiştir. Hep biz mi haklıyız? Biraz düşünmemiz gerekmiyor mu? Şimdi Başbakan Dünya ülkelerine "Suriye'ye niçin müdahale etmiyorsunuz?" diye tehditler savuruyor Tabii bütün bu tehditler ve muhaliflere verilen destekler Esad tarafından ibretle izleniyor. Yapılabilecek bir müdahale de köşeye sıkışan Esad'ın, bu sorunlardan sorumlu gördüğü Başbakan Erdoğan'a, dolayısı ile Türkiye'ye karşılık vermesi , hiç te uzak bir ihtimal değil. Her şeyini kaybetmiş bir insanın yapamayacağı şey yoktur. Şimdiden Suriye'ye ve Mısır'a müdahale gayretlerini takip eden içerideki ve dışarıdaki bütün iş dünyası, atılacak her adımı askıya almış durumdadır. Daha müdahale olmadan ülkeye girecek döviz kesilmiş, bu da dövizin fırlamasına ve yeni bir ekonomik krizin yaşanmasına sebep olmaktadır. Müdahaleler Dünya ülkelerine ders vermedi mi? Irak'ta, Tunus'ta, Libya'da, Mısır'da, Afganistan'da neyi çözdü? Müdahale ile Esad gitti diyelim. Peki Suriye' yi kim yönetecek? Bu kadar parçalı bir muhalefetin karşısında, Esad taraftarı milyonlarca da insan var. Ülkeyi paramparça edinceye kadar uğraşacaklar. Olası bir müdahalede en riskli bölge ve şehir olarak bu tablonun neresinde olacağımızı düşünebiliyor muyuz? Olayın içine çekilmemiz için kimyasala ve bombalara maruz kalmamız halinde ne ile karşı karşıya kalacağız. İşin bu boyutunu tahayyül dahi edemiyorum. Ne kadar insan kaybı olur bilebilir miyiz? Maalesef Türkiye 'de, özellikle de Gaziantep te ve bölgede bütün iş hayatı felce uğrar, 100 binlerce insan işinden olur. Borcu olan borcunu ödeyemez, alacağı olan alacağını alamaz. KARŞI KARŞIYA KALACAĞIMIZ BİR SALDIRI KARŞISINDA, TOPLA TÜFEKLE VERECEĞİMİZ CEVABIN BİR ÖNEMİ VAR MI? Amerika binlerce kilometre uzaktan Irak' a girdi, yıllarca orada kaldı, sonra çıktı gitti. Şimdi Irak'ta terör de, ekonomik kriz de had safhada. Körfez krizinde yaşadıklarımızı unutmadık. En büyük zararı o gün taraf olmadığımız halde bu bölge ve bölgenin en gelişmiş sanayi ve ticaretine sahip olan Gaziantep yaşamıştır. Bu gün ise özellikle taraf olduğumuz ve de Esad düşmanı olduğumuz için göreceğimiz karşılıkla, bu sefer bizi de bu belaya bulaştırıp öyle gideceklerdir. Bu durum da nasıl bir ekonomik, siyasi, sosyal tablo ile karşı karşıya kalacağız. Bu bölgedeki insanlar, iki seneden beri göçlerle ciddi riskleri yaşamaktadır. Sınır ticaretleri ile ayakta duran bütün esnaf bitmiş, sınır güvenliği tehlikeli boyutlara ulaşmış durumdadır. Nato genel sekreteri Rasmussen basın toplantısında; Türkiye bu müdahalede bir sorunla karşı karşıya kalırsa NATO olarak Türkiye'nin yanındayız diyor . Biz can kayıpları verdikten sonra, ekonomimiz felç olduktan sonra NATO Suriye'yi ve Esad' ı yok etse bize ne faydası olacak? Başbakan yardımcısı Bülent Arınç bu müdahale sonrasında Esad'ın bir çılgınlık yapacağını tahmin etmiyorum diyor. Bunları dinledikçe bizi yöneten insanların, bu ülkeyi nasıl bir felakete doğru sürüklediğini tahmin bile edemiyoruz. Bölge ateş çemberi. İsrail, Amerika ve Avrupa ve bütün dünya bu ateş sarmalına bizim de katılmamız için can atıyor. Bu arzuya maalesef bizim Başbakanımız da en büyük desteği veriyor. Biz bütün bu riskleri niçin taşıyoruz? Eski dost Esad, ne oldu da bir anda düşman oldu. Bunu anlayabilen var mı? Bizi bu belaya sürükleyen yöneticilerimiz atacakları adımların sonuçlarını iyi hesap etmelidir. HİÇ BİR BAHANENİZ BU ÜLKEDE BİR TEK CANIN KAYBI İÇİN MAZERET OLAMAZ. ÜSTELİK YAŞANACAK EKONOMİK KAYIPLARIN VE YAŞANACAK CAN KAYIPLARININ BEDELİNİ, ÜLKEYE 10 YILDAN BERİ YAPTIĞINIZ OLUMLU HİÇ BİR HİZMETLE ÖDEYEMEZSİNİZ. Bu tablo çok ağır. İngiltere ve Amerika , parlamentolarına sorup tartışıp onay almaya çalışırken, Türkiye geleceğini tartışmıyor. Maalesef geleceğimiz,ne olduğunu anlayamadığımız bir hırs ve inata teslim edilmiş durumdadır. Ne acıdır ki hiçbir bakan, hiçbir milletvekili, hatta muhalefet, belediyeler, odalar, borsalar, TÜSİAD, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kent konseyleri, basın; " ülke nereye sürükleniyor?" diyemiyor. Toplum sindirilmiş ağzını açamıyor. Bunun adına da demokrasi diyorlar.