Bilahare Türk Hastanesinde bulunan yıldırım taburu çeteleri iki ateş arasında kaldıklarından hastane boşaltıldı ve geri çekildiler.
Şıh Camii Hastanesi kayıt defterinde 10 Ağustos 1920 tarihinde hastaneye gelen yaralıların (Sıra-699-655-700) Sarı Hastanede yaralandıkları belirtilmiştir. Buradan da anlaşıldığına göre 10 Ağustos 1920’e kadar Sarı Hastanede çatışmalar devam etmiş, sonra hastane tamamen Fransızların eline geçmiştir.(1)
Ayrıca daha Antep kent içi savaşları başlamadan, Maraş harbi ve yol savaşları başladığından bir kısım yaralıların tedavileri gizlice Şehreküstü semtindeki Şıh Camiinde yapılmaya başlanmıştı. 1 Nisan 1920’den itibaren Türk hastanesini kullanma olanağı kalmadığından Şıh Camii ve çevresinde sağlık hizmetleri verilmeye başlanarak savaş sonuna kadar kullanıldı.
Yaralıların ve hastaların tedavisine devam edilen Şıh Camiine başlangıçta Hilal-i Ahmer bayrağı bulunamadığından her dakika yaralıların hayatları Fransız bombardımanı tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Sebebi; “Fransız komutanları, Antep Kuvay-i Milliyesini kendilerine karşı asi bir çete kabul ediyor, devletler hukuku kaidesinin bu hakların uygulanmasını gereksiz görüyordu. Fakat birkaç gün sonra kendi hastanelerine dışarıdaki topçularımızın karşılık vermesinden sonra korkup Hilal-i Ahmer işaretli hastanemize saygı göstereceklerini bildirdiler.”(2)
İlerleyen süreçte yaralıların artması üzerine Şıh Camii yanındaki Hacı Halil ve Hacı Vahap sokaklarındaki evler de hastane haline getirilerek sağlık hizmeti verildi. Şehreküstü semtinde ki Şıh Camii ve avlusundaki okul, hastane olarak kullanılmaya başlandı. Ayrıca Mevlevi Şeyhi Mustafa Efendinin Şıh Camii yanındaki evi de hastane olarak kullanıldı. Şıh Camii bitişiğinde bulunan günümüze ulaşmayan Balli Paşa Medresesi ameliyathane, eczane ve idari büro olarak kullanılmıştır. Şıh Camiinin hastane olarak tercih edilme nedeni; şehrin doğu kesiminde Fransız karargâhına oldukça uzak mesafede olmasıydı.
Şıh Camiine halkımız evlerindeki yatakları getirerek koğuş haline dönüştürmüş, Camii bahçesindeki okul ise idare binası, eczane ve ameliyathane olarak düzenlenmişti. Hastanenin yönetimine Doktor Şahabettin Bey bakıyordu, kendisi aynı zamanda sağlık müdürlüğü görevini de yürütüyordu. Doktor Şahap ( Akın) 1887 doğumlu, aslen Anteplidir, Şam Tıbbiyesi mezunu olup Antep savunması sonrasında çeşitli illerde sağlık müdürlüğü yapmıştır.(7) Hastanenin diğer bir doktoru iç hastalıkları uzmanı ürolog İbrahim Söylemez idi. Bu hastanenin eczanesi, belediye eczanesinin buraya taşınması ile oluşturuldu. Bu görev eczacı Mustafa Nuri Bey ve Mehmet oğlu Şerif Efendi tarafından yürütülmüştür.
Ameliyathane ise 1912 yılından beri İstanbul’da operatörlük yapan Doktor Mecit Bey’in kişisel malzemeleri ile düzenlenmişti. Şıh Caminde ki hastane müdürlüğünü ise Antep Nafia Kondüktörü Mahmut Hilmi Efendi yapmıştır.
Savaş sırasında önceleri yaralı kadın ve erkekler ayrı ayrı koğuşlarda yatırılırken savaş ilerleyip yaralı sayısı olağanüstü boyutlara ulaştığında aynı koğuşlara yatırılmaya başlandı. Ağır kadın yaralılar tedavileri yapılıp yakın evlere gönderiliyordu. Çok ağır yaralılar ise özel bölümlere yatırılıyordu. Hemşire görevini yürütecek eğitimli kadın olmadığından bu görevi eski sıhhiye erleri yerine getiriyordu.(1) SÜRECEK