O günleri yaşayan Lohan’lı Mustafa Nurettin gördüklerini şöyle anlatıyor: “Doktorlar yokluk içinde, canlarından, sağlıklarından feda ederek çalıştılar. Bu kadar yorgunluk içinde bile doktorlardan birinin yüzünde tebessüm eksik olmadı. Mecit Bey adeta bir insan mimarıydı; parçalanmış ayaklar, hurdahaş olmuş omuzlar onun mahir eliyle eski şekline giriyordu, hiç olmazsa yok olmaktan kurtuluyordu. Mecit Bey eli kolu sıvalı, gece gündüz çalışıyordu.(4)
Yaralıların büyük bir kısmı tetanoz kaynaklı humma hastalığı baş gösterdiğinden gerekli serum dahi yoktu. Ermeni mahallesindeki Amerikan Hastanesi Baştabibi Mr. Buyid’den Özdemir Bey bir miktar kloroformla tetanoz serumu istemiş, düşman komutanı tetanoz serumu verilmesine razı olmuş fakat kloroform verilmesine engel olmuştu.(3)
Bilahare savunma esnasında hastaneye Kızılay bayrağı çekilmesine rağmen, Fransız topçuları hastaneyi bombalayınca Özdemir Bey Fransızlara şu mektubu yazmıştır: “Dünden beri ağır toplarla birçok camiyi ve aynı zamanda verdiğiniz çeşitli güvencelere rağmen Kızılay işaretli hastanemizin her tarafını bombardıman ettiniz. Zannedersem Hilal-ı Ahmer bayrağı asıp da altında bataryalar kurup ateş etmiyoruz, yaralıların tedavisinde kullanıyoruz. Bu durumdaki teessüflerinize hayret ediyorum.”(1)
Fransızlar Anteb’in etrafını 10,5 ve 15,5’luk toplarla günde 500 top mermisiyle şehri bombardımana devam ettiği 1920 Aralık ayında yine hastane üzerine top gülleleri düştü. Şarapnel parçaları hastanede yatan yaralıları tekrar vurdu, bunun üzerine Doktor Şahabettin Bey Fransızlara iletilmek üzere Özdemir beye 18 Aralık 1920 günü şu mektubu gönderdi:
“Fransızlar 30 Ağustos, 17 Eylül ve 22 Ekim 1920 tarihli muhtelif mektuplarında Hilal-i Ahmer’imize hürmet edeceklerini taahhüt etmişler ve vaatlerine bir dereceye sağdık kalmışlar ise de 16 Aralık 1920 Perşembe günü 2 nolu hastane üzerinde patlayan şarapnelden bazı koğuşlarımızın camlarını kırıp içeri giren misket parçaları 2 hastamızı tekrar yaralamış ve yine aynı günde 3 numaralı hastanemiz ortasına düşen diğer bir top mermisi hastalarımızı ve bilhassa nisa(=kadınlar) hastanemizi derin bir heyecan ile sarsmıştır”.(1)
17-18 Aralık 1920 günleri Fransızlar bütün toplarını şehre yönlendirerek şiddetli bombardımana başladılar. Hastanenin üzerinde patlayan bombalar, hastanede yatan yaralılar ile hastane de çalışan Ahmet Oğlu Şakir ve Şakir Oğlu Çavuş Abdullah da yaralanmıştır.
19.12.1920 günü Özdemir Bey Fransız kıtalar komutan General Gobo’ya bu konuda insaniyetin en mukaddes ve ulvi ilkelerine bağlı kalınmasını belirten mesajı gönderdi”.(1)
Antep’te başlayan milli harekete sağlık yardımında bulunmak üzere Ankara’da tedbirler aranmakta iken, gönüllü olarak katılma isteğinde bulunan tabip Yüzbaşı Fahri (Can) Bey aldığı emirle Antep’e hareket etti. Maraş mutasarrıfı Remzi Bey Fahri Bey’in takip edeceği yolun tehlikeleri hakkında bilgi vermiş olmasına rağmen yoluna devam arzusu belirten Fahri Bey 9. Tümen Komutanı Hayri (Nakliye müfettişi Hayri Paşa) Bey’in refakatinde Antep yakınlarındaki Beylerbeyi köyüne kadar gelir, burada Hacı Baba tepesinden bir kılavuz ile gizlice şehre girmeyi başarmıştır. Bu sırada General Gourauo birlikleri şehri tamamen muhasaraya almış bulunuyordu. Dr. Fahri Can Antep’te tabiplikten çok cephelerde savaşıp askerlerin, halkın ve çetelerin moralini yükseltmeye çalıştı. Hatta cebinde el bombası taşıdığı Dr. Mecit Bey’in anılarında belirtilmiştir. Savunmasından sonra Doktor Fahri Can Selahaddin Adil Paşa’nın kol ordusunda milli ordu saflarında görevine devam etmiştir.