'Ne içmiş, ne kadar süredir içiyor, ne ölçüde etkilenmiş. Tedaviyi belirlememiz açısından önemli bilgiler bunlar. Çevre analizini mutlaka almamız gerekiyor. Arkadaş çevresine bakmamız gerekiyor. Ve en önemlisi aile. Çocuğun yaşadığı ortam çok önemli. Risk faktörlerini iyi saptamamız gerekiyor. Çocuğu anlamak lazım. Onunla beraber mutlu olmak, derdini anlamak, bu işi beraber başaracağımıza inandırmak lazım. Eğer yolun başındaysa sosyal desteği varsa kendi de bu bağımlılıktan kurtulmak istiyorsa başarılı olma şansı çok yüksek. Bize tedavi olmaya gelen bağımlı bir vatandaşımız şöyle anlatıyordu: 'Kişiliğimi kaybetmiştim. Ailemle, çevremle, toplumla ilişkim kopmuştu. Tüm değerlerim kaybolmuştu. Ancak ders aldım ve insanlık için bir şeyler yapmam gerektiğine inandım. Bu hayatı yaşamayan bilemez. Bağımlılık durdurulabilen bir hastalık. Bağımlılar, emniyete, hastaneye gitmekten korkar. Bir bağımlının, tedavisinin ardından kesinlikle eski çevresine gitmemesi lazım. Ne yazık ki, tedavi gören 100 kişiden 95i eski ortamına dönüyor. Türkiyede, tedaviden sonra bağımlıların rehabilite edilecekleri bir yer yok. Bağımlıların aslında bu tip yerlerle sosyal kucaklamaya ihtiyacı var. Uyuşturucu maddeler, önce bedava veriliyor. İlk olarak esrar köprü olarak kullanılıyor. Esrar kesmedikçe daha tehlikelileri arkadan geliyor. Bu da modern köleliğe neden oluyor. Bağımlı oldukçada o maddenin bulunması için her yol deneniyor. Aslında en büyük başarı, hiç bu maddelere bulaşılmaması. Ailelere çok büyük görev düşüyor, çocuklarına, arkadaş gruplarına çok dikkat etmeleri gerekiyor.Akademisyen mektubunda Biz de, klinik olarak, bastırdığımız, alkol ve madde bağımlılığı aile ve eğitimci el kitaplarını dağıtarak gençlerimizi ve ailelerimizi bilgilendiriyor, bu illetten korumaya çalışıyoruz' diyor.
Kliniğe gelen başka bir dertli baba ise uzman doktora anlattığı ifadeleri bizimle paylaşıyor: Madde kullanıcısı oğlum, geçen gün, 20 TLye çamaşır makinesini sattı, Yine fırını evden çıkarırken komşularımıza yakalanmış. Para yok dediğimiz zaman tehdit ediyor. Camı, çerçeveyi indiriyor. Evde molotofkokteyli bile hazırlamış. Yine geçen gün elinde palayla bize saldırdı. Kaçacak yer aradık. Bu kardeşimiz arkadaş çevresiyle başladı bu illeti kullanmaya. Önce önemsemedim. Günlük 20 lira veriyordum. İhtiyacını görüyordu. Uyuşturucu kullanmaya başladığından beri para yetiştiremiyoruz. Evde olmadığımız zaman eşyaları satmaya başladı. Neredeyse iki senedir uyuyamıyoruz. Maddeyi kullandıktan sonra saldırganlaşıyor. Bizim de can güvenliğimiz yok. Eşim dayanamayıp korkudan evi terk etti, akrabalarına sığındı. Ben de, onun bu hallerinden bıkan mahalleliden dayak yedim. Oğlum şu an uçurumun kenarında, Her türlü kurtaracağım onu. Tedavi olmasını istiyorum ama kimse bizimle ilgilenmiyor. Eğer bundan kurtulacaksa cezaevine bile girmesine razıyım. Yeter ki kurtulsun. Devletin bir şey yapması için bu çocuğun illa birini mi öldürmesi gerekiyor?' Bu tür yakınmalar çoğaldı. Aileler uyuşturucu illetini maalesef en az 2 sene sonra öğreniyorlar. Eğitim ve bilinçlendirme şart.