Ben canlı canlı mezardan çıkmış birisi olarak huzurlu ve sağlıklı bir yaşam sürüyorum.
Biz bağımlılar, hiçbir zaman, neyi kabullenmemiz gerektiğini bilmeyiz, hele bir alkolik, bir madde bağımlısı, bir suçlu, bir kumarbaz ve bu gibi bozuklukları olan birileriyle yakın ilişki içindeysek.Sorunların, kayıpların ve değişimlerin bombardımanı altında eziliriz.
Maddi ve manevi güvenliğimizi; sevdiğimiz insana, Tanrıya ve kendimize olan inancımızı kaybederiz. Fiziksel sağlığımızı, malımızı mülkümüzü, cinsellikten aldığımız zevki, saygınlığımızı, sosyal yaşantımızı, kariyerimizi, kontrolümüzü, kendimize güvenimizi ve kendimizi kaybederiz.
Bazılarımız, sevdiklerimizin duyduğu saygı ve güveni kaybederiz. Eşimize, sevdiğimize duyduğumuz sevgi ve bağlılığımızı bile kaybederiz. Bu çok sık rastlanan durum, hastalığımızın doğal ve normal sonucudur. Alkolik Bir İnsanın Ailesi İçin Rehber adlı el kitabında şöyle yazar : 'Bir ilişkide adalet boyutu yoksa o ilişkide sevgi barınamaz.Sevgi aynı zamanda sabrı da içermelidir.
Sabretmek, başka bir insanın adaletsizliği yüzünden acı çekmek değil, sorunlara onunla birlikte dayanmak veya beraber acı çekmek demektir. Fakat alkolizm sorunu olan ailelerde, adaletsizlik, sonu gelmez acıların birinci nedenidir.
Bağımlıların karşılaştıkları kayıpların en ızdırap verici olanı hiç kuşkusuz hayallerinin, ümit dolu gelecek beklentilerinin yok olmasıdır. Bu kayıpların kabullenmesi en güç olanıdır.
Bütün madde bağımlılarının evlilik ilişkisinin süreci neredeyse aynıdır.
İyilik yerine kötülük, sağlık yerine hastalık, zenginlik yerine yoksulluk vereceğinizi bilseydiniz eğer, sahip olduğunuz sevginin sevgi olduğunu düşünür müydünüz?
Merak ediyorum acaba evet diyenlerimiz var mı?
Eğer romantik olacağınıza, gerçekçi olsaydınız bu yeminleri şöyle yorumlamanız gerekirdi : İyi günde olduğu gibi kötü günde de.Evlilik kötü günlerin geçici, iyilerinse kalıcı olduklarını düşünerek, her şeyin iyi olacağını umarak hazırlanan bir kontrat.
Son pişmanlık fayda etmiyor.
Hepimizin hayalleri vardı.Çoğumuz yıllarca dayandık; bir kayıptan başka bir hayal kırıklığına sürüklenirken bu hayallere sıkı sıkıya sarıldık.
Gerçeklere doğru giderken, hayallerimizin sarsıldığını gördük ama daha azına inanmayı ve kabullenmeyi reddettik.Ama gerçeklerden kaçamadık.Bizim beklediğimiz, umduğumuz,planladığımız, gerçekler bunlar değildi.Böyle olmamalıydı.Hayallerimiz bundan böyle asla dönmemek üzere yok olup gittiler.
Bazılarımızın bütün ümitleri ve hayalleri yıkıldı, bazılarımız da çok değer verdiğimiz evliliğimizin veya ilişkimizin başarısızlığına tanık olduk.Sevgisini ve hayallerini kaybetmek insana sonsuz acı verir.Ne yazık ki bu ızdırabı dindirmek veya hafifletmek için yapabileceğimiz veya söyleyebileceğimiz hiçbir şey yok.Alkolizm probleminin hayallerimizi yıkması daha da acı verici.Bu hastalık o kadar tahrip edicidir ki bizim en asil hayallerimiz dahil olmak üzere etrafındaki her şeyi öldürür.Madde bağımlılığının yavaş ama derin bir tahrip gücü vardırder Janet Woititz.
Ne kadar doğru.Ve maalesef bir hayalden daha yavaş ve acı vererek ölen başka bir şey de yoktur İyileşmek bile bazı kayıplar getirir.Kabullenmemiz için mücadele edeceğimiz daha fazla değişiklik gerektirir.Alkolik düzelip de ayık olmaya başladığında, hayatında bazı şeyler değişecektir.Alkolizmden etkilenmekten kurtulmamız da bir çeşit kayıptır.Olacak olan değişiklikler, faydalı olsa bile bir kayıptır.-istenmeden edinilmiş ama zamanla anlaşılmaz bir şekilde alışkanlığa dönüşmüş davranışlarımızı değiştirmek gibi-Bu davranışlar bizim yaşam tarzımız haline gelmişlerdi ve en azından, hiç bir şeyi kabullenmemek demek de olsa, neyi kabulleneceğimizi biliyorduk.Bağımlıların yaşadıkları her gün karşılaştıkları kayıplar çok fazladır ve ardı ardına gelir.Bunlar, her normal insanın karşılaştığı olağan problemler ve kayıplara benzemez.Bunlar önem verdiğimiz insanlar tarafından yaratılan problemler ve kayıplardır.
Direk olarak bir hastalık, bir koşul veya içgüdüsel bir bozukluğun sebep olduğu bu problemler, aslında öyle olmasa da gözümüze çok acımasızca ve kasti görünebilir.Zehri, güvendiğimiz ve sevdiğimiz insanın elinden içiyoruz gibi gelebilir.Bu değişiklikleri ve problemleri kabullenme mücadelesi verirken dengemizi kaybederiz.Neyi, ne zaman kabullenmemiz gerektiğini de bilemeyiz.Yaşadığımız hayat ve koşullarımız hızlı bir akış içine girmiştir.Yaşamımızın her alanında kayıp verme ve değişim tecrübeleri yaşayabiliriz.Aklımızı oynattığımızı sanırız, çocuklarımız mutsuzdur, arabayı satmamız gerekebilir, haftalar boyu kimse işe gitmez, ev pislenir, paralar suyunu çeker.Kayıpların hepsi üst üste de gelebilir, teker teker de.Kayıplar verildikten sonra bir süre, yeni bir kayıp gelene kadar işler yoluna girer.Yıkılacağını bildiğimiz halde tekrar hayal kurmaya cüret ederiz.Hayallerimizi, problemin mucizevi olarak ortadan kalkması dileği üzerine kurarız.Sonra da yıkılan ümitler, hayal kırıklıkları altında eziliriz.Yıkılan hayaller ölü hayallerdir ve çok ızdırap verirler.
Gerçeği kabullenmek?
Hayatımızın yarısından çoğunu gerçek nedir bilmeden geçiriyoruz.Başkaları bize yalanlar söylüyor, biz kendimize yalanlar söylüyoruz ve sonunda başımız dönüyor.Hayatımızın geriye kalan kısmında ise gerçekleri kabullenebilmek katlanamayacağımız kadar ağır geliyor.Reddetmenin, zincirleme kayıplara neden olan alkolizm veya diğer ciddi bozuklukları tamamlıyor olması çok enteresan değil mi? Kabullenmemiz gerekenler başımızdan aşkın ve hayat şartlarımız bizi bunaltıyor.Başkalarının sorunlarıyla uğraşarak öyle bir karmaşaya düşmüş, krize girmişiz ki, bir şeyleri kabullenmeyi akıl edecek halimiz kalmamış.Eğer bazı şeylerin değişmesini sağlayacaksa, gerçekleri kabullenmekte yarar var.Eğer yıkılan hayallerimizin yerine daha mantıklı olan yenilerini
Yerleştirebileceksek ve kendimizi daha salim ve huzurlu hissedebileceksek gerçekleri kabullenmekte yarar var.Diyor.Şahsım olarak Yavuz Tufan Koçak beyi bu yürekli mücadelesinden ve gençlere gerekli motivasyonu sağladığından dolayı kutlamak istiyorum.