İnsanlar olarak nasıl bencilleştik değil mi? Oysa önceden böyle değildik. Gerek şehir olarak gerekse ülke olarak bambaşka bir konumdaydık. Yani “bu ülkeyi vatan yapan “ BEN “ değil, “ BİZ“ düşüncesiydi. Şehrimizi önce Antep sonra Gaziantep yapan olgunun temelinde de BİZ düşüncesiyle hareket eden insanlar hakimdi. Şimdi o anlayış o sevgi saygı, o inanç ATTAAA oldu gitti. Hep BEN anlayışı hakim oldu. Bencillik ve çıkarcılık en tercih edilen ve kabul gören bir anlayış haline geldi. Bir zamanlar komşum aç diyerek yemeğini aşını paylaşanlar artık mumla aranıyor. Zaten komşuluk ilişkileri bitti sayılır. Yanı başındaki bir ailenin çocuğu askerde şehit olmuş hiç umurlarında değil. Yüksek sesle müziğini de açıyor keyfini sürdürüyor. Sayacak ve söyleyecek o kadar çok şey var ki bu yönde inanın kitaplar dolusu kütüphane kâfigelmez. İşte tam bu düşüncede iken ara sıra gezindiğim Ekşi Sözlüğü açtım. İlginçtir , düşündüğüm ve kendime yönelttiğim sorularda tam da ifade etmek istediğim paylaşımlara rastladım. Yani o kadar güzel izah edilmiş, o kadar harika örnekler verilmiş ki, günümüz realitesinden hareketle bunları sizlerle paylaşmadan edemedim. Tabii Ekşi Sözlük’e de bize böyle ortam yarattığı için teşekkür etmeliyim.
HAYDİ BAŞLAYALIM
Bu sorulu cevaplı bir değerlendirde. Önce soru nitelikli var olan gerçeklerin izahı, sonra ülkemizdeki mevcut gerçekler.
1-Liyakat: Donanımlı hale gelmiş, muhakeme becerisi yüksek, vicdanlı, evrensel ve yerel hukuku öğrenmiş hukukçunun hakim olması.
Türkiyede işleyiş: Parti teşkilatlarından, cemaatlerden torpil ayarlayanların hakim olması.
2-Adalet: Haklı olanın hakkına kavuşması.
Türkiye’deki işleyiş: Hakkını aramanın masraflı olması, aramaya kalktığında bürokrasi ve kurumların seni ıvır zıvırla meşgul etmesi, davaların çok uzun yıllar sürmesi, sonunda absürt kararların çıkması, kanun yollarının da yıllar sürmesi, vergisini ödemeyene af gelmesi, ödeyenin enayi yerine koyulması, kurallarını çiğneyenlerin yaptırım görmemesi, güçlü olana göz yumulması, zayıf olanın ezilmesi vs vs.
3- Nitelik: Başarılı bir fikrin ödüllendirilmesi.
Türkiye'de işleyiş: Dua okunan fasulye projesinin Tübitak’tan ödül alması.
4- Rasyonel akıl: İşleyişin, fikirlerin, eylemlerin mantıksal çıkarımlarla ortaya konulması.
Türkiye'de işleyiş: Hamasetin, demagojinin, manipülasyonun rağbet görmesi. Felsefi açıdan safsatalarla sağlanan fikirlerin yaygın olması. örngin ekonomi iyi yönetilmiyor eleştirisine tüm kafeler dolu, herkesin cebinde son model telefonlar var denilmesi.
5-Etik-Ahlak: Kaynağını dinden, vicdandan, toplumsal öğretilerden vb. Alan kanunla yasaklanmamış olsa da yapılması saydığım nedenlerle uygun bulunmayan şeyler.
Türkiye'de işleyiş: El alem duymayana kadar her haltın yenmesinde sakınca görülmemesi, iki yüzlü bir toplum yaratılması.
HALK FAKİRLEŞTİKÇE SUÇ ORANLARI ARTIYOR
Bu da farklı bir bakış açısı. Okumaya devam…
-Kervan yolda dizilir mantığıyla sürekli değiştirilen eğitim ve öğretim sistemindeki kalitesizlik, yargının bağımsız ve şeffaf olmaması, birileri için kullanılması. Liyakat eksikliği ve torpil, kaç tane vekilin veya bakanın çocuklarını kaymak kadrolara usulsüz bir şekilde yerleştirdiği, ortaya çıkmasına rağmen hiçbir şey olmadı mesela o kişilere. Bu da bizi şuraya götürüyor; halkın sistematik duyarsızlaştırılması, bu ülkede yaşanan olayların yüzde ikisi Fransa'da yaşansa neler olurdu düşünün. Halk burnundan getirirdi sorumluların. Kutuplaştırılmış bir millet olarak anca birbirimizi yiyoruz biz. Daha sonra gelir adaletsizliği ve ekonomik olarak istikrarlı bir ülke olmamızı da ekleyebiliriz bunlara. Halk fakirleştikçe suç oranları doğal olarak artıyor. Son yıllarda artan ahlâksız esnaf sayısı buna en büyük kanıt. Ve son olarak olmazsa olmazımız olan siyasal islam ve sapkın tarikatlar.
KİMSE KİMSEYE GÜVENMİYOR
Bu tespitlere bu günün şartlarında hayır diyen varmıdır acaba?
-Herkes birbirinden nefret ediyor ve kimse birbirine güvenmiyor. Ölsen, hapiste haksız yere çürüsen, köpekler parçalasa bile oh olsun diyen bir kitle oluyor. Bazen bu kitlenin içindeki sen oluyorsun bazen karşıt gördüklerin senin için diyor. Ortada kurumsal hiçbir şey kalmamış gibi. Ortak değerlerimiz nerede ? O bile yok gibi…
Bence budur ana sorun. Maalesef sorun çözmek yerine, gelecek kurmak yerine nefretle cezalandırmak istiyoruz karşımızdakileri. Hep en doğru biziz. Hep en iyi biziz. Şu bizi dinlese diğerleri. Mükemmel olacak her şey. Ama dinlemiyorlar işte. Ölsünler bitsinler.
HAMURLA BESLENEN SİGARA İLE RAHATLAYAN BİR TOPLUM
Bakın bu daha çok önem taşıyor. Haydi okumaya devam;
-Öğrencisinden işçisine, memurundan amirine kadar herkes hamurla beslenip sigara içiyor.
-Sabah otobüs durakları hamur ısırıp, üstüne keyif sigarası yakan yığınlarla dolu.
-Toplum beslenme (aslında beslenememe) konusunda bir fasid daireye girdi ve çıkamıyor. İnsanlar az kazanıyor ve iyi besine ulaşamıyor. Böylece sonraki nesil daha az kazanıp daha kötü şekilde beslenecek bir zekâ ile dünyaya geliyor.
Buradaki “az kazanç” kıstasını kullanma sebebim bunu “zeka” ile ilişkilendiriyor olmam. Çünkü tecrübelerim şunu gösterdi ki zeki insanlar ekstrem bir aksilik olmadıkça bir şekilde iyi kazanmayı başarıyorlar.
ORTADOĞU’NUN HAVASINI SOLUMAK, BATILI OLAMAMAK
Bunu da kayda değer gördüğüm için paylaşıyorum:
-Ben kendimi bildim bileli, gelişmekte olan ülkeyiz. Benden on yıllar önce bu böyleydi, benden on yıllar sonra da böyle olacak. Hatta bu bence büyük bir palavra, aldatmacadır. Biz “gelişemeyen” bir ülkeyiz. Çünkü Ortadoğu'nun havasını soluyoruz. Mayamız sağlam olsa da kimyamızda bir kusur var. Biz batılı ülke falan değiliz, batının bizi gördüğü gibi Ortadoğu'nun Avrupa'ya, Amerika'ya bakan güzel manzaralı balkonuyuz. Ancak manzaraya bakıp iç çekeriz. İnsan hakları bizde yok, insana saygı bizde yok, hukuk yok, adalet yok, liyakat yok, eşit gelir dağılımı yok, ahlak yok, empati yok, özveri yok, çalışmak yok, okumak yok, kendini geliştirmek yok.
SON SÖZ; Bu ülke zengine, ahlaksıza, vergi kaçırana, adam kayırana göre çok güzel bir ülke ve bunlara göre ülkenin düzelmek gibi bir sorunu yok. her şey güllük gülistanlık. hiç öyle düzelecek gibi bir beklentiye girmeyiniz.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR