Kadınlar, çocuklar, yetişkinler, babalar, abiler, ablalar şiddet görüyor, ölüyor, öldürülüyor… 

Bir hastane çetesi çıkıyor, para için bebekleri öldürüyor… 

Diyoruz ki, biz ne ara insanlığımızı unuttuk ve biz ne ara insanlığımızdan utanır olduk. 

Her geçen gün, bir önceki günü arar mı olduk acaba ? 

Biz ne ara güne ‘bugün ne olacak’ diye başlar olduk. 

Her gün bir ölüm, cinayet ve kriz… 

Soluksuz kaldığımız sonu ekonomiye dayanan, insanların krizlerle uğraştığı ama çözemediği anda çareyi ölümde bulduğu Türkiye gerçeği. 

Türkiye’nin en iyi ekonomisine sahip olan Gaziantep bile ağlıyorsa, varın gerisini siz düşünün. 

Kime dokunsan bir ekonomik çıkmaz hikayeleri, kiminle konuşsak ‘ne olacak bu halimiz’ serzenişleri. 

Yüksek maliyet, düşük kur ve finansmana erişimin ihracata engel olduğunu sürekli dile getiren, rekabet gücümüz azalıyor diye her platformda bangır bangır bağıran sanayici ve iş insanları… 

Ortaya konulan çözüm önerilerini bile görmezden gelen bir Ankara gerçeği var önümüzde. 

Neden biliyor musunuz ? 

Çünkü daha yıllar yıllar önce Gaziantepliler tarafından verilen güçlü Gaziantep imajı var hala kafalarda...

Gaziantep çok güçlü, ekonomi devi, bize bir şey olmaz, fabrikalar tıkır tıkır çalışıyor, işçi çıkarılmıyor… Şu kadar ihracat yaptık, bu ülkelere açıldık.. ‘Gaziantep her sorunu ortak akılla çözer bağırmaları’ Ankara’nın beyinde. Bu o kadar işlemiş ki Ankara ‘Gaziantep’e bir şey yapılmasına gerek yok, çünkü o küllerinden yeniden doğmayı başarır” mantığını işletiyor. 

Oysa görülen, yaşanan ve iliklere kadar hissedilen Gaziantep gerçeği çok başka. 

Kapalı kapılar ardında yapılan kulisler, serzenişler hatta ağıtlar maalesef ki, gerçek gündemindeki yerini bulmuyor. 

Bunlar neden mi oluyor ? 

Yıllar önce ortaya konulan güçlü Gaziantep imajı yüzünden. Biz bunca yıl hiç ağlamadık ki… Biz bunca yıl hiç istemeyi bilmedik ki. Sürekli talep edilen ve taleplerin zorlamayla da olsa yapıldığı bir il olduk. 

Bir deprem yaşadık… Ağır ve zorlu günler geçirdik. Deprem sonrası bir parmak bal ile sustuk.. Ardından tüm destekler için İslahiye ve Nurdağı baz alınıp, Gaziantep merkez sahipsiz bırakılınca sesimizi yükselttik. 

Ne oldu ? 

Kocaman bir hiç…  

Çünkü Gaziantep’i idare edenlerin kent için ‘güçlü ekonomi’ ‘biz çok büyük bir aileyiz’ ‘ortak akılla sorunlarımızı çözeceğiz’ ‘bize bir şey olmaz’ imajı,  Gaziantep’e gelen her lider, ya da bakanın ekonomisi güçlü şehir diye konuşması aslında gelinen noktayı çok net ifade ediyor.

Şimdi yeni Gaziantep’te sıkıntılar had safhada..

Küçücük çocuğun bile kantin ekonomisi yaptığı, bizlerin ise market ya da manavdan sebze ve meyveyi tane ile aldığı, girdiği dar boğazdan çıkamayan babaların, bankalara çok yüklü borçlarıyla karşı karşıya kalan iş insanlarının son çare ölümü tercih ettiği acı gerçeğimiz…

O nedenle kimse bize ‘normallikten’ bahsetmesin olur mu?