Güçyetmez, “Türkiye sıradaki afeti çaresizce beklemektedir. Ancak çaresiz değiliz. Sorumlular bir an önce harekete geçmelidir" dedi.
BİLİME KULAK TIKAMAYIN
Türkiye'nin aktif fay hattı ile örülü bir coğrafyada bulunduğunu, ancak deprem endişesi ile yaşama çaresizliğine mahkum olmadığını ifade eden Güçyetmez, bilime ve mühendisliğe kulak tıkandığı, meslek odalarının yok sayıldığı, geçmişteki acı tecrübelere rağmen bunca yıldır önlem almayan sorumlulardan hesap sorulmadığı sürece yeni felaketlerin de kapımızda olacağını ifade etti. İstatistiklere göre, ülkemizde her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana geldiğini söyleyen İMO Şube Başkanı Güçyetmez, bir yılda meydana gelen deprem sayısının ise ortalama 25 bin olduğuna dikkat çekti.
KONUT STOĞU DİRENÇLİ DEĞİL
Mevcut konut stokunun büyük kısmının depreme dirençli olmadığını vurgulayan Güçyetmez, şöyle devam etti: ”2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyondur. 6 Şubat sonrası TBMM’de kurulan araştırma komisyonunun Mayıs 2023 tarihli raporuna göre, 6-7 milyon konutun en kısa sürede dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. 6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2012 yılından 5 Nisan 2023 tarihine kadar, ülke genelinde 781.333 konuta riskli yapı tespiti yapılmış, 711.545 konutun ise yıkımı gerçekleştirilmiştir. Yani 11 yılda, riskli görülen 6-7 milyon yapının yalnızca yaklaşık yüzde 10’u kadar dönüşüme girmiştir. Ülke genelinde 7 milyon civarında konutun olası bir depremde yıkılması söz konusuyken, bu hızda ilerlerse, tüm riskli yapılarımızın dönüşümü, ancak yüz yıl sonra tamamlanmış olacaktır."
SORUNLAR DEVAM EDİYOR
Güçyetmez, “Depremin ardından 143 bin 271 köy konutunun yapılacağı vaat edilmiştir. Şu ana kadar Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda köy konutlarının yalnızca yüzde 22’si yani 31 bini tamamlanma aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. İhalesi yapılan toplam köy konutu sayısının ise 60 bin civarında olduğu ifade edilmektedir. Deprem bölgesinde birçok ilde ağır hasarlı yapıların yıkım işlemlerinin bile henüz tamamlanmamış olması, bölgenin daha uzun yıllar normal yaşama dönmesinin zor olduğuna işaret etmektedir. Diğer taraftan deprem bölgesinde bugün hala altyapı, ulaşım, sağlık, eğitim gibi yaşamsal konularda çok ciddi sorunlar devam etmektedir.”
YARGIYA HESAP VERMELİDİR
“Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır. Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmaktadır. Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında 'bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma' suçlarından soruşturma izni verilmiştir. Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır”