Marka şehir ve sanat (1)
Erol Güngör
Güzel şehrimiz Gaziantep birçok açıdan marka şehir görüntüsü içindedir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Sanayisi, iş hayatı, el sanatları, çalışkanlığı ve üretkenliği, tarihi dokusu ve değerleri, "Şanlı Kahramanlığı ve Gaziliği" ilk akla gelen çarpıcı örneklerdir. Fıstığı, baklavası ve tüm güzel yemekleri de Gaziantep denince akla gelen diğer sempatik ve vazgeçilmez değerde özellikleridir. Fakat sanat denince sanatın uçsuz bucaksız güzellikleri ve değerleri denince, marka şehir bunun neresindedir? Veya sanat, marka şehirde ne kadar, ne ölçüde ve hangi açılardan yerini ve değerini bulmuştur, sanatçılarımıza ne kadar sahip çıkılıyor, bunun anlaşılması gerekiyor.
72 yaşında Gaziantepli bir bestekar, şair, yazar ve bir emekli müfettiş olarak benim kafama takılan bazı sorular var:
1-Benim Gaziantep lisesinde okuduğum yıllarda ve bilhassa 1958-1960 yıllarında tıpkı Viyana, Paris gibi sanatın simgesi olan şehirlerde benzeri olduğu gibi Gaziantep'te de bir "Filarmoni Derneği" vardı. Rahmetli müzik hocamız Ferit Ginol, Körler okulu müzik öğretmeni Hüdaverdi bey ve Lise öğretmenlerimizden Nadir Gül kurmuş, oluşturmuş ve yönetmişlerdi. Bizler de koroda ve keman bölümünde öğrenciydik. Bir de konser vermiştik. Gaziantep'te halen aynı nitelikte bir dernek var mıdır? varsa aynı ilgiyi görüyor ve destekleniyor mu? Ben fark etmedim.
2-Bazı dernek internet sayfalarında Gaziantepli sanatçılar bölümünde bazı isimlerin sıralanmış olduğunu görüyoruz. Bu isimlerin 15-20 yıl öncesinde birileri tarafından saptanmış olduğu, son yirmi yılda isimlerinin bu listelere eklenmesi gereken Gaziantepli değerli şair, yazar, bestekar ve diğer kültür ve sanat dallarında başarılı olmuş, iz bırakmış Gazianteplilerin, gerekli güncelleme yapılarak isimlerinin eklenmediğini, bu listelerde yer almadığını görerek anlıyoruz. Bu durum hassas bir konudur. İsmi unutulan bir değer, o şehrin insanı olmaktan ve o şehre olan sevgisinden soğumaya başlar.
Bu devirde bilgisayarda olduğu gibi güncelleme diye bir olay vardır. Unutulan isimlerin en kısa zamanda bu gibi listelere eklenmesi ve kimsenin gücendirilmemesi gerekir. Yoksa "son yirmi yılda bu şehrin başka bir şairi ve bestekarı olmamış" diye düşünülür. Sanatçılarının eksiksiz tamamına sahip çıkan ve onları hiçbir zaman unutmayan ve eserlerine sahip çıkan şehirler, marka şehir olmayı daha çok hak ederler. Geçen hafta Gaziantepli bazı şairlerin, düzenlenen bir edebiyat etkinliğinde yer aldıklarını mahalli gazetelerden okuduk.
Peki 2005 yılı Mayıs ayında Gaziantep'te düzenlenen 1.inci Uluslararası Zeugma edebiyat, şiir ve müzik etkinliğine davet edilerek yer alan diğer Gaziantepli şairler ve yazarlar neden davet edilmedi?
Bu önemli bir ihmaldir. Bir şehrin edebiyatçısı ve şairi olarak sadece kendilerini görenler, kendilerini kandırmış olurlar. Gaziantepli her sanatçının, kimsenin silemeyeceği bıraktığı onurlu izleri vardır. Herkes kendi kadardır. Bu gibi etkinlikleri düzenleyen Kurum ve kuruluşların da davet etmeyi unuttukları bir şair ve yazar isminin olup olmadığının farkına varmaları gerekir.
Eksiksiz ve hatasız yapılan etkinlikler daha çok saygı uyandırır. Bir edebiyat paneli oluyor, bakıyorsunuz hep ayını isimler sahnede. Bu şehrin başka edebiyatçısı, şairi yokmuş gibi davranan insanlar, edebiyata ve şiire emek vermiş, eser bırakmış diğer Gaziantepli sanatçılara, saygısızlık etmiş olurlar. Bu saygısızlığı yaratan kibir, bencillik ve abartılı biyografileriyle kendilerini olduklarından büyük göstermek çabası, gerçek bir sanatçı karakteri ile bağdaşmaz.
3-Birçok müzik, tiyatro guruplarının ve birçok ünlü şarkıcının Gaziantep'e davet edilip, sanat etkinlikleri içinde yer aldığını zaman zaman görüyor, okuyor, yakından takip ediyoruz. Bu etkinliklerin Gaziantep'e güzellik kattığı gayet tabi tartışılmaz. Fakat önemli etkinliklerde her zaman, Gaziantepli sanatçılara ilk önceliğin verilmesi, unutulmamalıdır.
Sanatçılar bir şehrin kültür elçileridir. Gaziantepli oyun yazarlarının şehir tiyatrosunda oyunlarının izlenmesi, Gaziantepli ses sanatçılarımızın ve ünlü sazlarımızın Gaziantepli bestecilerin eserlerini okuması ve icra etmesi bir hayal değil, her zaman gerçek olmalıdır.
Önce kendi sanatçısına sahip çıkan şehirler, sanatta her zaman biz de varız demiş olurlar. Marifetler takdir görmediği yerden takdir gördüğü yere doğru adres değiştirirler. Bu yazımın devamı olan ikinci köşe yazımı, gelecek hafta sizlere sunacağım değerli okurlarım. Kalın sağlıcakla...
Yorumlar