Bazen ben yoğruldum hayat üstüme gelme diyeceğim geliyor. Her gün ŞEHİT haberi geliyor canım yanıyor.
Gündemden kaçmak, kulaklarımı tıkamak gibi yapım yok ama bu gün geçmişten dinlediğim kahramanlarını bildiğim saf temiz bir sevdayı anlatacağım.
Rahmetlileri saygı ile anıyorum. Nişanlı olan bir genç delikanlı bey ile kız o zaman kurallarına göre görücü usulü nişanlanırlar.
O zaman sevda da Allahın emri Ana Baba karar verdi mi vardır bunda bir hikmet var denir.Oğlan kıza kız oğlana sevdalanır.
Halalar teyzeler Kız kardeşler yengeler Kızı oğlana oğlanı kıza anlatır yakarlar.
O zaman düğünlerde erkek kadın ayrı. Kız oğlanı oğlan kızı nerede görecek. Kız oğlanı nerede görecek?
Hanımlar çarşıya çıkmaz hele hele gelinlik kızlar evden çıkmaz. Konuyu biraz açmak için Bir anı anlatayım.
Yıl 1963 - 64 sıraları okul tatil olunca kavaf çarşısında çıraklık yapardım.
Bir esnafın o zaman 16 -17 yaşlarında bir kızı babasının dükkanına uğradı Diğer esnaf bu kocaman kızın ne işi var çarşıda demişlerdi.
Gelelim biz kahramanlarımıza: Nişanlılar birbirini görecekler ama nasıl nerede? Genç adam işinden eve evden işine gidip gelir ama kafası hep nişanlıyı görme çabasında. Ayakkabı imalatı yapan genç adam düzenli 5 vakit namaz kılar. Aniden aklına bir çözüm gelir yaşadıkları yer küçük bir kaza. Her kes bir birini yakinen tanır ki nişanlının evinin çevresinde 100 atsa ne olacak ki. Eskiden kızlar evin önünü süpürme bahanesiyle kapı önüne çıkarlardı onu denk getirmekte kolay mı? Ama yasaklar sevdayı dahada güzelleştirir. En sonunda genç adam nişanlısının evin karşısında ki camiye namaz kılmaya gider. Kafasında bir şafak atar. Minareye çıkar Ezan okur. Bir gün iki gün derken nişanlı kız da minarede ezan okuyanın nişanlısı olduğunu fark eder. Bir sonrası vakit genç adam ezan okumaya minareye çıkınca kız da evin hayatına çıkar ve böylelikle bir birilerini görürler. Sevda o zaman daha güzel daha kıymetli olurdu. Şimdiki gençler şanslı mı? Bilemiyorum.