Gazişehir Gaziantep FK, Gaziantepspor gibi bu şehrin takımı olmasına rağmen yeterli desteği 1-2 maç hariç hiçbir zaman görmedi. Öyle ki suni gündemlerle sürekli ‘yabancı, aristokrat, soğuk’ algıları işlendi bu takıma karşı. Bu şehirde spor camiası da, halk da, hatta basın da bana göre yapması gerekeni yapmıyor, bu takıma gerektiği gibi sahip çıkmıyor. Artık bu düzen değişmeli. 2 takımımız varken birini tutup diğerini atmak hiç de rasyonel bir davranış şekli değil.
Bilindiği gibi Gazişehir sezona başta teknik direktör olmak üzere büyük bir kadro revizyonu ile başladı. Türk futbolunda dikkat çeken bir isim olan, futbola bilimsel temelleri de göz önünde bulundurarak bakan Yalçın Koşukavak ile yola çıkıldı. Bazı transferler gecikti, hatta son gün 2 oyuncu alındı. Geçen yıla göre daha genç ve daha az maliyetli bir kadro kuruldu. Bu süreçte de deyim yerindeyse ‘dışarıdan bakıldığında düşe-kalka ilerlenilen bir tablo’ ortaya çıktı. Birçok spekülasyonlar ortaya atıldı, kaos ortamının eşiğinden dönüldü. Ama aslında kazın ayağı öyle değil! Gazişehir FK’yı yakından takip eden, antrenmanları izleyen, futbolcuları gözlemleyen birisi olarak daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi bu takım rayına oturduğunda önlem alınması çok zor bir takıma dönüşecek. İsveç karşısında; temposu yüksek, pas oranı ve pas sayısı fazla, oyun ve skor olarak rakibine üstünlük kuran ve hemen hemen her kesimin keyifle izlediği Milli Takımımız gibi bir sisteme bürünen bu takımın da ilerleyen haftalarda vites yükselteceğini tahmin ediyorum. İşte bu vitesin yükseleceği ilk maç, Altınordu maçı.
Açık futbolu tercih eden, daha doğrusu savunma yapmaktan ziyade futbol oynamaya çalışan iki takımın Pazar günkü maçını izlenmeye değer görüyor ve Gaziantepli futbolseverlere çağrı yapıyorum: Bu takım hepimizin ve desteğimize ihtiyacı var. Gelin, bu ‘Futbol Şovu’nu kaçırmayın!