SS: Bir dönemin Anatomisi (I)
DR. ALİ YILMAZ
Barış Pehlivan-Barış Terkoğlu’nun birlikte yazdığı “SS” kitabını okudum. Ellerindeki verilere, bilgi ve düşüncelerini de katarak eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında bir eser ortaya koymuşlar. Tarihe not düşmek adına önemli görüyorum. Yazılanların buz dağının görünen kısmı olduğunu sanıyorum. Kim bilir, daha neler çıkacak?Süleyman Soylu’nun ismini Demokrat Parti Genel Başkanı olduğunda duymuşluğum vardı. Hırslı ve iyi bir hatip izlenimi verdiği için kendisini ilgi ile takip ettim. Kendisini 2014 yılında AKP’ye yeni katılacağı günlerde şahsen tanıma fırsatı buldum. Antalya’ya ziyareti esnasında, o dönem AKP İl Başkanı olan Milletvekili Mustafa Köse ve E. Demre Belediye Başkanı Süleyman Topçu ile Rixos Downtown otelinde kendisini ağırladım.Sonradan celladım olacağını bilseydim, kim bilir nasıl davranırdım! Son derece saygılı ve mütevazı davranıyordu. İki lafından birisi de, “sayın müdürüm” oldu.Süleyman Soylu’nun hakkında bayağı bilgi sahibi olmuştum. Sadece o mütevazı görüntüsünün altında yatan gerçek kimliğini, hırsının aklından evvel geldiğini, yoluna çıkan ve engel gördüğü kim varsa yıkıp geçeceğine, iftara ve kumpas konusunda uzman olduğuna dair bir bilgi edinemedim.Soylu, Trabzon Oflu ’dur. Lakin gençliği ve iş hayatı İstanbul’da geçmiş, işletme fakültesini bitirerek, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası aracı kurumlarında işe başlamış, sonra da okul arkadaşlarıyla ortaklaşa kurduğu bir şirketle sigortacılık yapmaya başlamıştır.Soylu sohbetimiz esnasında hiç ticari hayatına değinmedi. Sürekli siyasetten söz etti. 1987 yılında Doğru Yol Partisi Gençlik Kollarına girdiğini, yönetim kurulu üyesi olarak teşkilat başkanı olduğunu, başarılı çalışmalarından dolayı Gaziosmanpaşa ilçe örgütünün yönetim kuruluna teşkilat başkanlığı görevine getirildiğini, ardından da Türkiye’nin 25 yaşında en genç ilçe başkanı unvanını aldığını anlattı. Karşımda çok konuşan ve kendisini çok öven bir siyasetçi tipi oturuyordu. Varsın olsun! Siyasetçinin çoğunun karakteristik özelliği diye düşündüm.Sohbette İstanbul il başkanlığı serüveni henüz başlamamıştı. Biz dinliyor ya da dinliyor gözüküyorduk, o da sürekli anlatıyordu. Akşam 21’de oturduğumuz masada saatler hızla ilerliyordu ama kimsenin kalkmaya niyeti yoktu. Anlatmaya devam edelim!Soylu, Tansu Çiller döneminde Doğru Yol Partisi’nin yıldız isimlerinden biri oldu. Doğru Yol Partisi, 2007 seçimleri öncesinde ANAP ile birleşerek Demokrat Parti ismiyle seçimlere girdi. DP’nin baraj altında kalması üzerine genel başkan Mehmet Ağar istifa etti. Ve yapılan olağanüstü genel kurulda Çiller’e “anne” diyecek kadar yakın olan, Çiller’in gözdesi Soylu; genç, teşkilatçı ve iyi bir hatip oluşunun avantajlarını kullanarak genel başkanlığa seçildi.DP Genel Başkanı olarak girdiği seçimde başarılı olamayan Soylu, Hüsamettin Cindoruk’un aday olduğu olağan genel kurulda istemese de adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Bu süreçten sonra, ülke çapındaki değişik üniversitelerden ve çeşitli sivil toplum örgütlerinden gelen davetlerle Türkiye'nin birçok bölgesinde konferans ve panellere katıldı. Bu toplantıların çoğunu, o zamanlar “Gülen Cemaati” veya “Hizmet Hareketi” olarak tanımlanan FETÖ organize ediyordu.Soylu, 12 Eylül referandumu için sunulan anayasa değişikliği paketinin, Türkiye’nin dönüşümü ve demokratikleşmesi için hayati öneme sahip olduğunu düşünüyordu. "Demokrasi Buluşmaları" adını verdiği bir dizi seminer düzenledi ve arkadaşları ile birlikte Türkiye'yi dolaşarak "evet" oyu istedi. Tabi ki, perde arkasında yine FETÖ vardı.Soylu, katıldığı toplantılarda ve TV programlarında gerek Gülen’i gerekse Gülen Cemaati’ni yere göğe sığdıramıyor, methiyeler düzüyordu. Tabi ki, Tayyip Erdoğan ve AKP’yi de çok ağır eleştiriyordu. Bu faaliyetlerinin ardından, partinin parasını kişisel harcamalarında kullandığı gerekçesi ile Demokrat Parti'den ihraç edildi. “Geçmişte AKP hakkında ağır ithamlarda bulunan ve yolsuzluk suçlamaları yönelten Soylu; Demokrat Parti döneminde yaptığı bir mitingde, AK Parti'nin Türk Telekom'da yolsuzluk yaptığını iddia ederek, "Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden hesap sormazsam namerdim" diyordu. Tıpkı, kendisini destekleyen Bahçeli gibi...Soylu’yu birden AKP’ye katılması kamuoyu için sürpriz oldu. Kendisi hakkında ağır iddialarda bulunan ve hakaret derecesinde söylemlerde bulunan Soylu’yu Erdoğan, neden partisine davet etti? Sadece davet etmekle kalmadı, önce Trabzon’dan milletvekili seçilerek MKYK girdi, müteakiben AR-GE’ den ve Teşkilattan sorumlu Genel Başkanlığı görevine getirildi.Soylu, merdivenleri ağır ağır çıkmıyor, adeta paraşütle uçuyordu!Aklıma rahmetli Demirel’e atfedilen bir hikâye geldi: “Demirel kendisine çok sert muhalefet eden, ağır sözler söyleyen bir siyasetçiyi partisine transfer etmiş ve tepkiyle karşılanmıştı. Hatta önemli görevlere getirmişti. Bunun nedenini soran arkadaşlarına; “ Komşunun bahçesinde sürekli bize çemkiriyordu. Şimdi yanımıza aldık ki, biraz da komşuya çemkirsin” dediği rivayet edilir.Davet edilen sadece Soylu değildi. Erdoğan’da kendisine ağır sözlerle saldıran ve hakarete varan söylemlerde bulunan kim varsa partisine davet etti. Numan Kurtulmuş da bunlardan biriydi.Soylu, önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, ardından da 2016'da istifa eden Efkan Ala'nın yerine Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı görevine atandı.31 Ağustos 2016-4 Haziran 2023 döneminde Tek Adam Rejiminin İçişleri Bakanı idi Soylu. Hiçbir zaman o makamın ağırlığını taşıyamadı. Hem Meclisi hem de toplumu provoke etmede oldukça mahirdi. Meclis kürsüsünde muhalefet masalarına dönerek, “Hepiniz Amerikan uşaklarısınız” ve “oh, ohhh, ohhhhhhh” çekmesi, komisyon toplantılarında görüşmeleri tıkaması ve gerginlik yaratması, kendisine organize suç ve uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili soru soran milletvekillerine; “Ezan susmaz, bayrak inmez” diye hamasi nutuklar atması hala toplumun hafızalarındadır.Soylu’nun devlet adamlığı ile bağdaşmayan eylem ve söylemleri her kesimi rahatsız etmeye başlamıştı. Bunlardan birisi de Erdoğan’a yakın isimlerden, eski milletvekili ve Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli’ydi. Besli, yazısında Süleyman Soylu’nun kullandığı “sarı torba” sözlerinin insani olmadığını belirterek sert eleştiride bulundu.“Ne var ki; uzun zaman, çok iş, fazla söz; tabiatı gereği kimi yanlışlıklarla, hatalarla, yanılsamalarla maluldür. Bu bağlamda dile getirmek istediğimiz husus, Sayın Bakan'ın 'sarı torba' söylemidir.‘Sarı torbaya girdiler, sarı torbaya sokarız, sarı torbada geldiler-gittiler’ vs.Bu söylem, belki yukarı mahalle delikanlılarının kahve önü sohbetlerinde iyi gidip, iyi mavra konusu olabilir. Fakat devlet ciddiyetine yakışmayan, devlet diline uygun olmayan bir vasıftadır. Devlet dilinin nasıl olması gerektiği ise MSB'nin açıklamalarından görülmektedir; ‘etkisiz hale getirildi...’Ayrıca; 'sarı torbaya sokulan (!)' katil, terörist, hain, alçak, namussuz olsa da bir insandır, âdemoğludur, dünyaya gökten zembil ile gelmemiştir; bir anası-babası, kardeşleri, dostları, arkadaşları, akrabaları vardır. Teröristin kendisine değil, işte bu geride kalanlara hürmeten de bu söylemler doğru değildir. Umulur ki; yeni İçişleri Bakanımız diğer işleriyle beraber bu konuda da daha hassas ve dikkatli davranır.”Aslında Terörle Mücadelede Soylu’yu başarılı gösterenlerden birisi de Besli idi. AKP camiasının da sandığı gibi. Soylu döneminde büyük olaylar oldu. Bunlardan ikisi İstanbul Beyoğlu ve Mersin Polis Evi saldırısıydı. Soylu o dönem, teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyor, Mersin’e paraşütle geldiklerini tespit ettiklerini söylüyor ama olayları önleme becerisini gösteremiyordu. Olay olur olmaz bir örgüt açıklıyor ve muhalefete yükleniyordu. Bu devlet adamlığının bir özelliği değildi.Soylu toplumun nabzına göre şerbet veren bir siyasetçi görüntüsünün en iyi örneklerinden birisidir. Halkın duyarlı olduğu PKK ve FETÖ gibi konuları hep istismar etti. Toplumun duyarlı olduğu HDP=PKK tezini sürekli işledi. Mecliste çoğu kez HDP ve CHP milletvekillerini kışkırtarak Meclisin çalışmasını kilitledi. Aşağılayıcı hakaretlerini CHP liderine yağdırırken yüzü bile kızarmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çubuk’taki şehit cenazesi sonrası linç edilmesine ramak kalan o gün; güvenlikten sorumlu bakan yine oydu. Devlet adamı ağırlığı ile teşkilatın sevilen ismi dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın dirayeti ile olaylar önlenmişti ama tehlike çanları Uzunkaya için çalmaya başlamıştı. Çok geçmedi Erdoğan’ı da ikna ederek onu görevden aldırdı. Zira onun dürüst, çalışkan, gerçek vatansever, işinin ehli insanlarla işi yoktu. Uzunkaya hemşerisi olduğu halde onun ekibine girecek karakterde bir yönetici değildi.Soylu, kendi deyimi ile “bir güvenlik makalesi bile okumamıştı.” Türkiye gibi büyük bir ülkede onca vali, emniyet müdürü, asker ve güvenlik bürokrasisi varken, bir sigortacı böyle önemli bir bakanlığa neden atanır? Hem de geçmişinde FETÖ ile işbirliği ve iltisaklı olduğu iddiaları varken.Bunu Sedat Peker dillendirdi. Lakin organize suç örgütü lideri olduğu iddia edilen bir şahsın iddia ve ithamlarını doğru kabul edecek değiliz ama Soylu, bu iddialara tatmin edici bir cevap veremedi. Suskun kalmak, kabul etmek demektir. Bazı siyaset analistleri, FETÖ’nün gerçekleştirdiği hain darbe girişimi sırasında Soylu’nun sokağa çıkarak etrafındaki silahlı adamlarla protestolarda yer alması nedeni ile Erdoğan’ın gözüne girdiği ve İçişleri Bakanlığı’na atandığını iddia ettiler. Olay bu kadar basit mi?Soylu; sohbetimizde kongreleri nasıl kazandığını, adamları vasıtası ile genel kurulları nasıl kontrol ettiğini ve delegeleri nasıl baskıladığını olaylarda örnekler vererek bize anlatmıştı. O zaman söylediklerini bir siyasetçinin palavraları olarak algıladım. Lakin zaman geçince anladım ki; karşımdaki adam, derin yapılarla ilişkili biriydi. Karadenizli olması ona ayrıca bazı avantajlar sağlamış, bakanlık görevi de organize yapılarla ilişkilerini sağlamlaştırmıştı. Bu iddiaları ve düşüncelerimi, SS isimli kitap daha çok perçinledi.Soylu’nun darbe gecesi yanında olan silahlı adamlar kimdi. O silahlar kime aitti? TRT baskının kim organize etti? Geçmişte FETÖ ile iltisaklı ve irtibatlı olduğuna dair iddialar ve kuvvetli şüpheler bulunan Soylu; FETÖ ile mücadele edecek en önemli bakanlığın başına hangi gerekçelerle getirildi?Devamı gelecek.
Yorumlar