Kişinin tek bir fiilinden dolayı bir den fazla yargılamaya tabi tutulması ve bir den fazla cezaya çarptırılması mümkün müdür? Tek bir fiilden dolayı bir den fazla yargılama ve ceza mı olur dediğinizi duyar gibiyim. Ama yanıldınız. Eğer vergi mükellefi iseniz bu mümkün. Gördüğünüz gibi soru son derece basit, ancak cevabı için aynı şeyi söylemek mümkün değil.Vergi hukuku, aynı zamanda vergi mevzuatına aykırı davranan mükelleflerin karşılaşacakları cezalarında neler olduğunu düzenlemektedir. Vergi cezalarının amacı, vergi kanunlarına aykırı davranmaya eğilimli vergi mükelleflerinin üzerinde önleyici ve caydırıcı etki oluşturarak vergi alacağının zamanında ve en az kayıpla tahsilini sağlamaktır.Vergi Usul Kanun’unun (VUK) “kaçakçılık suç ve cezaları” başlıklı 359’uncu maddesine göre vergi kanunları uyarınca düzenlenmesi gereken belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge de sahte belgeyi ifade etmektedir.Ayrıca VUK’un 344’üncü maddesi uyarınca vergi ziyaına da sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Vergi ziyaına “kaçakçılık suç ve cezaları” başlıklı maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde ise bu ceza üç kat olarak uygulanır.Söz konusu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere sahte belge düzenleyenler ve kullananlar, ilgili eylemleri nedeniyle hem idari/mali olarak hem de özgürlükleri kısıtlanacak şekilde adli olarak cezalandırılabilmektedirler. Bu durumda, aynı fiile dayalı iki yargı kararı verilmekte hatta daha da ilginci, idari yargıda yani Vergi Mahkemesinde berat eden bir mükellef, ceza davasından hüküm giyebilmekte ya da tam tersi durumla karşılaşılabilmektedir.Karşılaştığımız bu durun hukukun temel ilkelerine uygun mudur? Yoksa kabul görmüş evrensel hukuk kurallarına göre aynı fiilden dolayı iki kez yargılama ve cezalandırma olamaz mı?Roma hukukundan bu yana geçerli olan bir doktrinden yani uygulamada genel kabul görmüş bir hukuk ilkesinden, “non bis in idem” den bahsetmek istiyorum. Non Bis İn İdem İlkesi, Modern ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunun esaslı ilkelerinden biri olarak kabul edilen “non bis in idem” ilkesine göre, kişi tek bir fiili ile mükerrer cezalandırma ve yargılamaya tabi tutulamamaktadır.“Non bis in idem” ilkesinin uygulama alanı bulabilmesi için aynı kişi ve aynı fiil olması şarttır. Bu ilke, “geçmişte yapılan yargılama neticesinde verilen hüküm, geleceğe karşı bir güvence işlevine sahiptir” ilkesini temel almaktadır.Türk Hukuk Sisteminde Durum Nedir?Anayasamızda bu ilkeye doğrudan yer verilmemiştir. Ancak, Türk Ceza Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanununun da yer alan farklı düzenlemelerde bu ilkenin dikkate alındığı görülmektedir.Türk vergi sistemimizde ise vergi ziyaı olarak tanımlanan fiiller için para cezası, vergi suçu olarak tanımlanan fiiller için ise hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmektedir. Bu durumda cevaplandırılması gereken soru; bir fiilin hem vergi ziyaı hem de vergi suçu olarak kabul edildiği durumlarda failin nasıl cezalandırılacağının belirlenmesidir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Durum Nedir?Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 7. No.lu Protokolün 4. Maddesinde “non bis in idem” ilkesine yer verilmiş ve “hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez” hükmü düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ise: 7 No.lu Protokolün 4. Maddesi paralel yargılamaları da yasaklamaktadır. Mükellef örneğin, idarenin re’sen vergi tarhı kararına karşı yargı yoluna başvurabilir. Vergiye ilişkin yargılama süreci devam ederken bir yandan da kaçakçılık nedeni ile cezai yargılama süreci başlatılabilir. Protokol buna engel değildir. Asıl mesele, ikinci yargılama süreci başladığında ilk yargılama süreci sona ermiş ve karar kesinleşmişse ortaya çıkmaktadır. Protokol gereği yargılamalardan birisinde kesin hüküm kurulursa, ikinci yargılamanın sona erdirilmesi gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye İçin Bağlayıcı mı?AİHS 7. No.lu Protokolünün onaylanmasının uygun bulunmasına dair 6684 sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 10/3/2016 tarihinde kabul edilmiş ve 25/3/2016 tarihinde Resmî Gazete' de yayınlanmıştır. Söz konusu Protokol 28/3/2016 tarihinde de Bakanlar Kurulunca onaylanmış ve Türkiye açısından 1/8/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla ek 7 No.lu Protokol 1/8/2016 tarihinden sonra gerçekleşen olaylar bakımından uygulanabilir hâle gelmiştir.Dolayısıyla ülkemizdeki vergi mükellefleri, 01 Ağustos 2016 tarihinden sonra gerçekleşen olaylar bakımından, “non bis in idem” ilkesine aykırılık nedeniyle, Anayasa Mahkemesine başvurma hakkını elde etmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucu açılan bir dava ile ilgili kararında, “bu ilkenin sadece ceza davalarına ilişkin olduğu için aynı fiilden dolayı ceza soruşturmasının yanında ayrıca hukuk davası veya disiplin soruşturması açılmasına engel olmadığına” karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi vergi cezasının vergi kaybını telafi etmek, mahkumiyet cezasının ise vergi düzenini sağlamak amacında olduğunu belirterek, farklı hukuki değerlerin koruma altına alındığına karar vermiştir.Mevcut Uygulama Nasıl?Mevcut durum; tek bir fiil nedeniyle hem idari hem de adli yargıda, yargılama yapılabilmektedir. Yargılama süreci devam eden davalara ilişkin olarak, mahkemelerin vereceği kararlar birbirini bağlamamaktadır. Örneğin; sahte belge düzenlenmesinde, adli yargıda sahte belge düzenlenmesi ile ilgili olarak açılan dava sonucunda belgenin düzenlenmediği ve suçun işlenmediği kararı çıksa dahi, idari yargı sahte belge düzenlenmesi sebebiyle mükellefe kesilen üç kat vergi ziyaı cezasını onaylayabilmektedir. Bu durum açıkça hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Çünkü fiilin işlenmediği kararını veren adli yargının kararı suçun asli unsurunu ortadan kaldırmaktadır. Buna rağmen idari yargının ilgili kararı dikkate almadan vereceği aksi yönde karar hukuki temelden yoksun olacaktır. Sonuç olarak; “non bis in idem” ilkesine göre, kişinin tek bir fiili ile mükerrer cezalandırma ve yargılamaya tabi tutulamaması gerekmektedir. Hukukumuzda VUK 344. Ve 359 madde hükümlerinin birlikte tatbiki ile kişiye, işlediği bir fiil nedeni ile hem para cezası hem de hapis cezası verilmesi “non bis in idem” ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Türk vergi sistemimizin de ortaya çıkan yeni içtihatlar doğrultusunda, güncel ihtiyaç ve evrensel hukuk ilkelerine göre yeniden şekillendirilmesi ve buna uygun düzenlemelerin yapılması yerinde olacaktır.Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.