Hatırlarsanız, Zenga'nın gideceğini Konya maçı öncesi hem köşemde hemde gazetenin spor sayfasında yazmış ve "gidecek, bu son lig maçı"demiştik...
Bir gazeteci için böylesine kesin ifadeler kullanmak, itibar ve güvenirlilik açısından büyük risk taşır...Hele hata yapmanızı bekleyenler olduğunda bunun sorumlulukları daha da artar... Bu nedenle haber kaynaklarımı her zaman güvenilir insanlardan oluşturmuşumdur. Daha doğrusu o insanlar benim kaynağım değil, dostumdur. Doğru veya yanlış duydukları ne varsa söylerler. Ama bana asla yalan söylemezler...
Tıpkı benim ve bu gazetenin sizlere kesinlikle yalan söylemediği gibi...
Peki "nasıl bu kadar kesin ifade ettin ve yazabildin?"derseniz, yine dostlarımdan aldığım bilgiye güvenerek bunu yazdığımı söyleyebilirim...
Hafızanızı biraz zorlarsanız Konya maçı öncesi Gaziantepspor'da ilginç gelişmelerin yaşandığını, teknik adam, futbolcu, yönetici, taraftar ve basın arasında soğukluktan öte güvensizlik ortamının oluştuğunu hatırlarsınız...
Bu ortamda Zenga'nın da konuşmaması gereken sertlikte, anlamını bizlerin daha iyi göreceği ve gerek futbolcu gereksede yönetime karşı tavırları dikkatimizi çekmişti...
Konya maçından 3 gün önce bir dostum aramış ve "Ökkeş bey, Zenga gidecek, kendisiyle temasa geçen bir kulübe şartlarını belirten faks çekti" demişti.
Bu kadar net konuşan dostuma "nasıl olur, nereden biliyorsun ve bu kadar kesin konuşuyorsun"dediğimde, şunları anlatmıştı:
"Zenga bir işyerinden başka bir ülkeye faks çekti. Bunu Gaziantepspor kulübünden çekse hemen yöneticilere haber edilirdi. Bu nedenle kent merkezine indi ve tanıdığı bir işyerinin sahibine rica ederek, oranın faksıyla, kendisinden yanıt bekleyen kulübe şartlarını bildirdi. Bu adam gitmeyi kafasına koymamış olsa bunu yaparmı?"
Evet... Konya maçı öncesi gelen bu bilgiye güvenerek, "Zenga gidecek" diye yazmıştım... Ve İtalyan teknik direktör , ülkemizden ayrılana kadar bir teknik adamın yapmaması gereken örneğin "transferde benim istediklerim alınacak, hepsine ben karışırım"gibi açıklamalarda bulundu. Ancak faks çektiği ve teklifini sunduğunu kulüple kesin olarak anlaşana kadar bunu herkesten gizledi. Sonunda anlaşma sağlandı ve ayrılacağını söyledi.
Sanırım Gaziantepspor'lu yöneticiler de böyle birşeyi sezinliyorlardı ve bir B planı hazırlamışlardı. Nitekim gelişmeler bu çerçevede oldu ve bu kulüpten olaylı şekilde ayrılan Erdoğan Arıca, Zenga'nın yerine hemen göreve getirildi.
Zenga gitmeyi o kadar kafasına koymuştu ki, kulüple yaptığı sözleşmede belirtilen rakamı (150 deniliyor ama ben 100 olarak öğrendim) ödeme için pazarlığa bile girişmedi.
Yolu açık olsun... Bana göre Zenga'yı iyi kullanamadık... Gelişini çok abarttık, kendimizi küçük düşürücü hareketlere yeltendik, adamı farklı noktalara ve düşüncelere yönlendirdik, sonuçta içimizde bir dev yarattık... Kim ne derse desin, Zenga yararlı olabilirdi. Ama kulüpteki bazı yetkililer dahil olmak üzere, bazı yöneticiler, O'nu yararlı olacak şekilde yönlendiremedi... İlk kez taraftarın sevgisini üzerinde toplayan bir teknik direktör, bayram şakası yapar gibi ayrıldı gitti...

ERDOĞAN ARICA'NIN İŞİ ZOR

Gaziantepspor'dan gönderildiğinden beri konuşmamış, bir araya gelmemiştik...Zaten görev yaparken de önceleri iyi ilişki içindeydik ama sonrasında olanlar olmuş ve ipler kopmuştu...Sonunda bir Trabzon yenilgisiyle görevine son verilmişti. Bu karar medyada çok tartışılmış, günlerce televizyonlarda konu edilmişti. Hatta bir futbol mahkemesi bile kurulmuştu...
Hepsini unutmuşken, yönetimin teknik adamda kararını Erdoğan Arıca'da kılmasıyla, geçmişte olanlar bir filim şeridi gibi gözümüzün önünden geçti...
-"Vay be ne günlerdi" derken, önceki gün Digitürk'te canlı yayında bir araya geldik. Hepimizin ustası spor basınının duayenlerinden Attila Gökçe abimiz ve Onur Şahi'inde bulunduğu canlı yayında Erdoğan Arıca ile birlikte olduk.
Tabii herkesin gözü, yıllardır KÜS olan Arıca ile Özekşi'deydi. Ama hepimizde büyümüştük.
Sonra ortada ne vardı ki...
Nitekim haberimizde okuyacaksınız, Sayın Arıca da bunları itiraf ediyor ve "o dönemin Gaziantepspor'unun çok farklı olduğunu, herkesin hata yapabilecek bir ortamda bulunduğunu, kendisinin de bu hataları yapmış olabileceğini söylüyordu...
Kendisine başarılar diledik, özellikle Krita konusundaki kararının ne olacağını sorduk, Mehmet Polat meselesini konuştuk, takımın çok pozisyon verdiğini, bunlara ne gibi önlemler alacağını öğrenmek istediğimizi ifade ettik...
Çok net şekilde bizi yanıtladı ve Attila abinin devreye girip "hadi Ökkeş yine manşeti çıkardın, yine usta gazeteciliğini gösterdin "demesine karşılık "abi ben kimin talebesiyim" yanıtıyla canlı yayını kapattık...
Görünen o ki, Gaziantepspor ikinci yarıya bambaşka umutlarla giriyor...
Bunda en önemli faktör ise, Erdoğan Arıca...
Bu hem kulüp yönünden, hemde Arıca yönünden farklı anlamlar taşıyor...
Umarım herşey düşünüldüğü gibi olmuştur...
Ama ben peşinen söylemel ve "bu ortamda Erdoğan Arıca'nın işinin çok zor" olduğunu belirtmeliyim...
Önümüzdeki günlerde sık sık değerlendirme yaparak, sizleri bilgilendireceğiz...