Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.
Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, teşkil şeklini ele aldığımızda, 6087 Sayılı HSYK Kanunu’a göre, Hâkimler ve Savcılar Kurulu onüç üyeden oluşur; iki daire halinde çalışır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı ilgili Bakan Yardımcısı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, üç üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından, bir üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından Cumhurbaşkanınca; üç üyesi Yargıtay üyeleri, bir üyesi Danıştay üyeleri, üç üyesi nitelikleri kanunda belirtilen yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. HSK gibi bağımsız olması gereken bir kurulun başkanı Adalet Bakanı, onun tayin ettiği bakan yardımcısı da kurulun tabii üyesi ise; ve ayrıca, hakim ve savcıların tayin, terfi ve her türlü özlük haklarını düzenleyen, büyük oranda Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı ise, yargı bağımsızlığından söz etmek olanaksızdır. Bütün siyasi partiler, muhalefette iken, yargı bağımsızlığını savunuyor ve dillerinden düşürmüyorlar. Ancak, iktidara geldiklerinde, söylediklerini unutuyor ve yargının kendilerine yakın olmasını istiyorlar. Galiba böylesi işlerine geliyor. Bu anlayış ve kısır döngü ile de yargıyı bağımsızlaştırmak mümkün değildir.
Bugün, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun ilgili yasal düzenlemeleri uyarınca, Hakim ve Savcı olabilmek için, iki aşamalı sınav yapılmaktadır. Birinci sınav yazılı, ikinci sınav ise, sözlüdür; mülakattır. Yazılı sınavda başarılı olanlar, mülakata alınırılar. Yazılı sınav mesleki bilgi ve ehliyetiyle ilgilidir. Mülakatta ise objektif kriterler değil, sübjektif kriterler esas alınmaktadır. Yazılı sınavda, alınan puan çok yüksek olsa bile, hakim, savcı olamazsın! Mülakatı yapan kurulun kendi kuralları vardır(!) Bu kurallar içine giremezsen, ağzınla kuş tutsan, yine hakim ve savcı olamazsın! SÜRECEK