Her hafta farklı gelişmeler oluyor, inanın şu Suriye konusu o kadar karmaşık hale geldi ki, ne diyeceğimizi ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Türkiye’de basını izlediğinizde iktidara mensup siyasileri dinlediğinizde her şey dört dörtlük. Ama biraz başınızı uzatıp yabancı basına baktığınızda bize anlatılanlardan çok farklı gelişmeler yaşanıyor. Sonra Gaziantep’e bakındığınızda öyle bahsedildiği gibi Suriyelilerin ülkelerine gittiği filan da yok. Elbette ufak tefek gidenler oluyor ama bu 500 binin üzerindeki Suriyelilerin yanında bir hiç kalır. Yani gerçek şu ki, adamların burayı terk etmeye fazla niyeti yok. Çünkü öbür tarafta kaos var, belirsizlik hakim. Neyin ne olacağı net değil. Bu HTŞ zaten apayrı bir konumda. Ne olacakları belli değil. Suriye’yi işgal öncesi görüntüleri korkunç. Onun içindir ki, bir dönem Türkiye HTŞ’yi silahlı terör örgütü olarak ilan etmişti, halen öylece duruyor. Ama bir bakıyorsunuz MİT Başkanı, HTŞ lideri Ebu Muhammed Collani ile çok samimi bir şekilde onun kullandığı araçla Şam’da geziniyor. Hatta öyle ki yeni Suriye bayrağı ile Türkiye bayrağı birleştirilmiş ve Şam’ın birçok yerinde asılmış durumda. Yani Türkiye’nin ay yıldızlı bayrağı Suriye’nin bayrağına yamanmış ve tek bayrak haline getirilmiş. Akıl alır gibi değil ama görüntüler bunu belgeliyor.

KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BELLİ DEĞİL

Öte yandan İsrail kimseyi umursamadan Golan tepelerine hakim oldu, ayrıca sessizce hedefine doğru ilerliyor. PYD-PKK Doğu Suriye’de geniş bir toprağa sahip gözüküyor. Haritalara bakacak olursak, Türkiye sadece Özgür Suriye Ordusu, ama şimdiki adı Suriye Milli Ordusu SMO olarak resmiyet kazandırıldı ve onlar da PYD ile savaş halinde. Zaten onlar da Türkiye’nin Suriye’deki ordusu gibi hareket ediyor. Amerika ben karışmayacağım diyor ama tam içinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Trump’ın hinliği ilerleyen zamanda nasılsa ortaya çıkacak. Anlayacağınız Suriye’de kimin eli kimin cebinde belli değil. İnsanların kafası karışık, bir bakarsınız burası Afganistana döner kim bilir. Şimdilik Türkiye bu ülke için önemli bir rol üstlendiğini gösteriyor ama bunun ilerleyen süreçte neler getirip neler götürüleceği konusunda kimse bir şey bilmiyor. Bilenler de bana kalırsa bir şey söylemiyor tabii…

YENİ GÖÇ DALGASI OLURSA ŞAŞIRMAYIN

Her şey bir yana ben ülkemi ama ön planda şehrimizi düşünüyorum. Çünkü sınırda olan bizleriz. Zaten şehir yeterince yabancılarla dolduruldu, buna bile razı değilken şimdi daha gelecekler olabilir yönünde endişeliyim. Zira Cumhurbaşkanı son konuşmasında Suriyelilerin gitmeyeceğini ima etti ve “onların başımızın üstünde yeri var” dedi. Bu durumda mevcutların bırakın gitmesini, İdlip başta olmak üzere Filistin’den de çok sayıda insanın şehrimize gelme ihtimali yüksek gözüküyor. Umarım gerçekleşmez, çünkü bu şehrin artık gelecek yeni yabancıları kaldıracak hali kalmadı… İnşallah tam tersi olur da, özellikle Halep bölgesinin yapılanması çabucak harekete geçirilir ve Suriyeli misafirlerimiz güvenli ortam bulduklarında ülkelerine gider.

GAZİANTEP LOBİSİ OLMALI AMA BU ANLAYIŞLA ÇOK ZOR

Biliyorsunuz Gaziantep iş dünyası bir yıl önceki gibi geçen hafta Ankara’da buluştu. Bu gidişle artık geleneksel hale getirilmesi muhtemel bu buluşma Gaziantep’in başkentte önemli bir LOBİ oluşturmasını sağlayacak derecede önemli. Şu bir gerçek, kim ne derse desin bu ülkede, özellikle de Başkentte Gaziantep Lobisi yok. Karadeniz lobisi var, Diyarbakır var, Rize var, adını sayamadığım vilayetlerin çoğunun var ama Gaziantep’in yok… Oysa bürokratı çok, sanayisi etkili ama birlik beraberlik ve bütünlük konusunda gücümüz yok denecek noktada. Hala insanlar Mustafa Taşar ve Celal Doğan’ın adını zikrediyorsa, bunun üzerinde çok tartışmak gerekir. Aslında o zamanlarda Gaziantepli milletvekilleri ve bürokratlar parti ayrımı yapmazlardı. Şehrin sorunu olduğunda hepsi el ele verirlerdi. Bu şehrin su ve kanal alt yapısında CHP’li Celal Doğan, rahmetli Mustafa Taşar Anavatan Partili olmasına rağmen ortak hareket edildi ve projenin gerçekleşmesinde önemli katkıları oldu. Şimdi o günleri mumla arıyoruz. Gaziantep’i ilgilendiren bir proje veya herhangi bir sorunda muhalefeti yok sayan bir zihniyet hakim. Oysa birçok şehirde bunlar olmuyor. Nedense bizde oluyor.

AK PARTİ MİLLETVEKİLLERİNİN OLMAYIŞI ÇOK TARTIŞILACAK

Bakın en yakın örneği geçen hafta Ankara’da yaşandı. Gaziantep Ticaret Odası (GTO), geçtiğimiz yıl başlattığı ve geleneksel hale getirdiği Ankara Buluşması’nı bu yıl “Gazi şehrin birlik ruhu, başkentte buluşuyor!” sloganıyla gerçekleştirdi. Adı üstünde BİRLİK RUHU, ama o birlik özellikle iktidar partisi Milletvekillerince sanki sabote edildi. Çünkü hepsinin de “katılırım” cevabı vermesine rağmen katılmadıklarını öğrendik. Bir tek Derya Bakbak’ın katılmayacağını söylediği bu buluşmaya diğer AK Parti Milletvekillerimizin katılmadıkları ifade edildi. Elbette mecliste bütçe çalışmaları gerekçe gösterilebilir ama hiç değilse gelemeyeceğiz denilse sorun olmazdı. Hem geleceğiz deyip hem gelinmemesi elbette düşündürücü. Katılmayanlardan birisi de davet edilmesine karşın Mehmet Tahmazoğlu olmuş. Keşke katılsaydı, çünkü bu buluşmada tüm vekiller ve belediye başkanlarının olmasını beklerdik. Örneğin CHP’li başkanlar ve Milletvekilleri katılmış. Sermet Atay zaten Gaziantep denilince gözü kapalı katılır ki, öyle de yapmış. Sayın Fatma Şahin’in İstanbul’da programı varmış ama akşam mutlaka yetişirim demiş, nitekim yetişmiş…

ÇOĞU KİMSE BİRBİRİNİ SEVMİYOR BU ŞEHİRDE, TIPKI MASKELİ BALODAKİ GİBİYİZ

Bu konuyu önemsiyorum onun için biraz detaya giriyorum. Bizim istediğimiz Gaziantep’te bütünlük sağlanması, başta da belirttiğim gibi bu şehrin siyasi, bürokrasi, sanayi, esnaf, hatta basın gücünün ülkede söz sahibi haline gelmesi. Bunun için ne gerek? Elbette elbirliği, söz birliği ve dayanışma… Peki bunlar var mı ? Maalesef yok. Niye yok? İşte orası tartışılır, çünkü çoğu kimse birbirini sevmiyor, birisinin başarısı öbürünü rahatsız ediyor. Adeta maskeli baloda gibiyiz.  Mesela siyasette çok net görebiliyoruz bunu. İş dünyasında da. Yine iş ve sanayi dünyası siyasiler gibi değil onlar daha objektif daha sağduyulu. Bizim basını söylemeyin zaten çünkü tam cehennem zebanisinin hikayesindeki gibiler. Kendimden biliyorum en azından…Onun içindir ki artık eskisi gibi önemsenmiyor ciddiye alınmıyor. En kolay yol zarflar gönderiliyor iş bitiyor… Eski Gaziantep ruhu ve dayanışma döneminde basın uzaklaştırılmaz, ayrı tutulmaz ötekileştirilmezdi. Hatta kurum kuruluşlarca ödüller verilirdi. Şimdi basına ÖCÜ gibi bakılıyor, bazılarınca tetikçe olarak kullanılıyor. Bazıları dövüyor saldırıyor, sonra zarfı gönderip sulh oluyor. Yani bu Gaziantep modeli son yıllarda o kadar tuttu ki, akıllara ziyan… Aslında basına böyle yapmakla haksız da sayılmazlar elbette. Yine de arada işini doğru ve iyi yapanlar ayrı tutulmalı hatta bu tür etkinliklerde yer alması sağlanmalıydı. Fatma Şahin kısmen de olsa bunu yapıyor elbette. Kaldı ki Fatma Şahin son dönemlerde ciddi manada sıkıntı yaşıyor. Çünkü kendi partisinde aleyhine çalışanlar var. Başarılı olmasını istemeyenler var. Bunların içinde bazı Milletvekillerin olması gerçekten çok üzücü. Sanırım o da bunun farkında, ama şu yaptığı son siyasi hamleleriyle, birde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok dar bir zamana rağmen mükemmel organizeyi gerçekleştirmesi sonucu ciddi takdir aldığını söylemeliyim. Anlaşılan bir kenara çekilip duracağına kolları sıvayıp eski Fatma Şahin ruhunu sahalara yansıtmaya başladığını söyleyebilirim. Sözün özü, demem o ki, bu şehir yıllar önceden çok büyük bir imaj yaratan bir şehirdi. Yani ülkede tüm kuruş ve kuruluşlar gözünde her yönüyle güçlü şehirdi. Ne var ki şimdilerde imajı çok sarsılmış durumda. Adeta ensemize vurup ekmeğimizi elimizden alacak noktaya getirildik. Bunun tek nedeni elbirliği, güç birliği sağlayamayışımız… Sadece basında değil tabii o cehennem zebanisi işi, her yerde…

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR