- Acaba dünyada bu kadar hareketli ve bu kadar gündemi değişen bir ülke varmıdır ? Ayrıca kadere bağlanan afetler, kazalar ve sorumsuzluklar neticesi meydana gelen ölümler, acaba Türkiye'deki kadar başka bir ülkede yaşanıyor mu sizce? Peki Türkiye'deki kadar vurdumduymaz politikacı, yetersiz muhalefet, teslimiyetçi bir politik anlayış varmıdır başka ülkelerde..Ya Türkiye'deki kadar akaryakıta ve cep telefonlarına zam yapan bir ülke.. Ve vergiye de vergi koyan bir anlayış..Varmıdır benzeyen başka bir ülke..Hele deprem olduğunda insanları kobay gibi kullanmak isteyen ve dış yardımları kendilerini sınamak için kabul etmeyen bir ülke ve bakanı..Yine varmıdır, evlerinize gidin diyerek insanları tabutlara gönderen bir bakan ve çaresizlikten isyan noktasına gelen depremzedelerin 'vali istifa' tepkisine polise emir verip biber gazı sıktıran bir ülke.. Peki Ulusal Deprem Konseyi'ni 'ihtiyacımız yoktur'diye kapatan başka bir ülke ? Daha vahimi, imarda 2-3 kat şartı koyan, ama 6-7 kat yapılmasına göz yuman, bilmesine ve mahkeme kararı olmasına rağmen o binaları yıkmayan belediyelere sahip başka bir ülke..
- Evet varmıdır sizce?
- Yok diyemiyorum.. Ama hiçbir ülkenin bu yönleriyle Türkiye'nin hızına yetişemeyeceği konusunda ısrarcı olduğumu belirtiyorum..
- VALİ'NİN ÖNCELİĞİ, EĞİTİM KADAR DEPREM DE OLMALI
- EĞİTİM ve DEPREM...Tamamen ters orantılı gibi gelse de, bence ikisinin de birbiriyle paralelliği var.. Deprem deyince aklımıza ilk gelen yıkım ve ölüm oluyor.. Ama o korkuyu atlatmanın tek yolu eğitimden geçiyor. Yani bilmekten ve öğrenmekten..Eğer o yol açılırsa, tıpkı Japonya'da olduğu gibi ülkemizde deprem kültürü oluşmuş olacak..Gaziantep Valisi Erdal Ata'nın bu kente geldiğinden beri birinci önceliği olan eğitim konusundaki ilk adım çabalarını dikkatle takip ediyoruz.. Çözümü doğru adreslerde bulması yönünde attığı adımların ne olduğunu henüz tam olarak göremesek de, yine de bir yerden başlamasını takdirle karşılıyoruz.. Nasıl olsa ilerleyen zaman içerisinde bunları göreceğiz. .Umarız, eğitime yönelik 4 hafta boyunca işlemeye çalıştığımız ve dile getirdiğimiz başarıya engel teşkil edici bazı realiteleri de dikkate almıştır..
- Şimdi Sayın Vali'nin birinci öncelikleri arasına EĞİTİM kadar DEPREM'i de koyması gerektiğini söylemek durumundayım.. Çünkü bu şehir artık depremi yaşayacak şehirler arasındadır.. Bunu son olarak Ahmet Necdet Işıkara dile getirmiş ve merkezi Hatay'da gerçekleşecek 7.2'lik depremin Gaziantep'i de vuracağını açıklamıştır..
- Demek oluyor ki, Gaziantep için eğitim gibi deprem de öncelikler arasına girmiştir.. Bu konuda Sayın Vali'nin eğitim planı kadar deprem planı için de harekete geçme zamanı gelmiştir.. Öncesi için alınacak tüm tedbirler, deprem anında ve sonrasında büyük yararlar sağlayabilir..
- HERKES KOLLARI SIVAMALI SORUMLULUK ALMALI
- Görünen o ki, Gaziantep'in, yapı inceleme ve güçlendirme, imar uygulamaları,
- hukuki çalışmalar, mali kaynak çalışmaları, eğitim çalışmaları, sosyal faaliyetler, afet ve risk yönetiminin 'temel ilke' ve 'esasları' olarak belirlenmesi gereken bir DEPREM MASTER PLANI yoktur.. Resmi ve özel dahil tüm binaların, 7.2'lik veya daha altındaki şiddette bir depreme karşı dayanıklılığı konusunda yapılmış bir çalışma yoktur.. Çok net biliniyor ki, Gaziantep son yıllarda inşaat yönünde aşırı göçün de katkısıyla bir şantiye şehrine dönmüştür..Ama gerek kamu gereksede özel yapılardaki inşaatların önemli bölümünün ehil ellerde olup olmadığı konusunda ciddi şüpheler vardır. Bunu inşaat sektörünün yetkili isimleri sürekli olarak dile getirmektedir..Yapı Denetim firmalarının yeterince görevini yapmadığı, birçok yapıların depreme uygunluğunun tartışılabileceği ifade edilmektedir..Daha net ifade etmek gerekirse, Gaziantep'te binalar yapılırken titizlikle gösterilmiyor. İskana açılmaması gereken bölgeler adeta yağmalanıyor.. Kaygan ve gevşek toprağa sahip hatta meyilli yerlere binalar ve fabrikalar yapılıyor. Yapılarda deprem etkilerine karşı dayanıklılık hesaba katılmıyor. İmar planlarına dikkat edilmiyor. Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun davranılmıyor..
- YARIN DEPREM OLACAKMIŞ GİBİ
- Bunlar işin sadece binalar ve yapılarla ilgili bir kısmı.. Ama birinci derecede ciddiye alınacak tarafı.. Sayın Vali'nin hiç vakit geçirmeden sanki YARIN DEPREM OLACAKMIŞ gibi davranıp, DEPREM MASTER PLANI için kolları sıvaması, eğer olmaz ise, pratik çözümlerle tüm şehrin sorumluluk üstleneceği bir yol haritasını hayata geçirmesi gerekmektedir.
- Belediyeler, odalar, sivil toplum örgütleri, özel teşebbüs ve medyanın farklı görevlendirme ve yönlendirmelerle bu işi sahiplenmesi sağlanmalıdır.. İlk etapta özellikle Stratejik binaların yani hastane, okullar, adliye,belediye ve emniyet başta olmak üzere özel mülkiyetle ait binalar gözden geçirilmeli. Varsa eğer sorun, acilen dayanıklı hale getirilmek için çalışmalar başlatılmalı..Ve en önemlisi Deprem için tüm bilgileri içeren bir kılavuz kitabından kentte yaşayan tüm insanların faydalanıp bilgilenmesi sağlanmalıdır..
- BU ŞEHİRDE DOLMUŞLARA BİNEN HALK OLMAK...
- Vakkas Tunç adındaki okurum bir mail göndermiş.. Okuyunca bu şehirde yaşayanlar arasındaki uçurum farkını göz önüne getirdim..Belki aşağıdaki mail, bazıları için okunmayacak kadar değersiz, ama bazılarına ve bana göre okunup ders alınacak kadar değerli.. Bu kenti yönetenler toplu taşıma araçlarıyla yaşamlarını sürdürenlerin neler çektiğini görmek ve bilmek zorundadır..Onlar gibi yaşamayabilirler, ama onların çektiği sıkıntılara çözüm bulmak görevleridir..Fazla uzatmak istemiyorum..Aslında bu olay başlıbaşına büyük bir konu..Ama Vakkas kardeşimiz o kadar net şekilde dile getirmiş ki, bana söyleyecek fazla birşey bırakmamış..Gelin birlikte okuyalım ve kendimizi bu şehirde dolmuşlara binen bir vatandaş yerine koyalım..
- Sayır Ökkeş Özekşi.. İşe dolmuşla gidip gelmekteyim. Sabahları işe giderken dolmuşa binemiyoruz. Çok erken binsek de yolda en az 50 kişi el kaldırıyor ama dolmuşa binemiyor. Örneğin Hacıbaba su deposu ve 8 Şubat'tan Başpınar ve Şehitkamil Devlet hastanesi istikametine gidenler. Çoğu insan o dolmuşlara binemiyor. Bu sadece bir örnek, çogu yerde durum aynı, hergün aynı vaziyet.. Bir de ayakta yolcu almıyorlar. Alsalar da polis olabilecek yerlerde şoför çök- kalk yaptırıyor. Ökkey bey, bu görüntü nüfusu1.600.000 olan bir şehire yakışmıyor. Minibüslerin çoğu hurdaya ayrılacak kadar bakımsız ve eski. Bir tarafta trafik polisleri sabahları ayakta yolcu taşıyan minibüslere ceza yazma yarışına girmiş, diğer tarafta şoförün çök kalk'ına talim eden biz vatandaşlar. Yani bu şehirde biz yolcuların işyerlerine ve evlerine nasıl gidecegi kimsenin umurunda degil..Bizim düşüncemiz Minibüslerin yenilenmesi ve yolcu sayısının ayakta ve koltukta oturan olarak 50 kisi olması durumunda, bu sıkıntıların sona ereceğidir. Böyle olması her gün çektiğimiz azaptan kurtulmamıza katkı saglayacaktır. Bu durumu el atıp ilgilere iletip çözüm bulunmasına destek olacagınıza inanıyorum. İyi çalışmalar...
- Hepinize iyi haftalar
BİZE BENZEYEN BAŞKA BİR ÜLKE VARMIDIR ACABA
Ökkeş Özekşi - Haftaya Bakış
Yorumlar