Bir annenin evdeki bilgisayarın başından kalk(a)mayan evladı için yaşadığı üzüntü ve çocukları internette bekleyen tehlikeler...
‘İki çocuğum da bilgisayar bağımlısı. Ekran önünden kaldıramıyorum. Sosyal medyada çok zaman geçiriyorlar. Üstelik te odalarına girmemden rahatsız oluyorlar. Ne yapacağım’ diyen bir annenin mektubu elimizde. Dünyada en çok TV izleyen ülkelerinden biri konumundayız. Toplamda 90 milyonun üzerinde cep telefonu ve 52 milyon civarında GSM abonesi mevcut. Yine her iki evden birinde bilgisayar ve internet bağlantısı yer alıyor. Yurdumuzda on binden fazla internet cafe ruhsatlı olarak hizmet veriyor.
Bilişim sistemlerinin gelişmesiyle beraber, dijital cihazlar yaşamı bahçelerden, doğadan alıp ceplerimize taşıdığından beri, bireyin ifade becerisine katkı sağlıyor. Sosyalleşmeyi artırıyor. Bilgiyi paylaşmayı kolaylaştırdığı gibi ne yazık ki çocuk ve ergenlerde dijital cihazlara ayrılan zaman arttıkça dinlenme ve uykuya ayrılan vakit azalıyor. Mahremiyet duygusu zayıflıyor. Yalan yanlış bilgilerin artışı, nefret suçları, siber taciz, kumar, porno, uyuşturucu gibi olumsuzlukları da beraberinde getirdiği gibi, depresyon ve intiharı da tetikliyor.
Sanal ortama ayrılan yoğun zaman ile birlikte, akademik başarı gölgelendiği gibi, obezite, ruhsal ve bedensel yorgunluğu tetikliyor. Çocukların sanal ortamda geçirdikleri zaman çoğaldıkça, okuma becerileri ile empati duygularının azaldığı bilinen bir gerçek. Bu ortamda oluşan ilişkiler gerçek dostluktan ve arkadaşlıktan uzak, aynı zamanda yüzeysellikten öteye geçemiyor.
Bazı ülkelerde çocukları ekran başından kaldırıp, dışarıda oyun oynamaları için bütçelerinden önemli ölçüde harcamalar yapmaya başladılar. Aslında sosyal medyaya önyargıyla bakmaktansa çocuklara ve ergenlere güvenlik ayarlarını, kendilerini koruma yöntemlerini öğretmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Ebeveynlere yönelik ’bilişim medya okuryazarlığı’ kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir. Arkadaşlık ilişkileri desteklenmeli, çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini desteklemelisiniz ve var olan arkadaşlık ilişkilerini sürdürmesi, yeni arkadaşlık ilişkileri kurması için onu yüreklendirmelisiniz. Çocuğunuz, bilgisayarda çok uzun ve gereksiz zaman geçirmek yerine arkadaşları ile olmayı seçecektir.
DBE Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Şeyda Özdalga ailelerin panik ve endişe ile çocuklarının teknolojik aletlerle geçirdiği zamanı sınırlamaya çalıştığını anlatıyor. Özdalga, ”Ebeveynler, internet oyunlarına müptela, birbirleriyle sürekli mesajlaşan, ellerindeki telefon ve tabletlere dalmış çocukları için endişeleniyor.”
Sosyalleşme, bilgiye ulaşma, becerileri geliştirme gibi birçok konuda teknolojik aletlerin yararlı olduğunun altını çizen Özdalga, "Tablet ve bilgisayar oyunları her zaman çocuğun gelişimine zarar veren unsurlar içermiyor. Aynı zamanda eğitici, geliştirici ve yaratıcılığı destekleyen birçok özelliği de içinde barındırıyor" diyor. Ancak teknolojik alet kullanımının yararları olduğu gibi ciddi zararları da olduğunu ifade eden Özdalga, “Sanal dünyada çok vakit geçiren çocuklarda görme ve uyku bozuklukları, dikkat eksikliği, öğrenme sorunları, akademik başarının düşmesi, aile ilişkilerinin ve sanatsal - sportif faaliyetlerin azalması, bağımlılık, öfke, kaygı ve saldırganlığın artması gibi problemler yaşanabiliyor.”
Pek çok ailenin çocuklarının teknoloji bağımlısı olup olmadığını merak ettiğini anlatan Özdalga, “Durumun teknoloji bağımlılığı olarak değerlendirilmesi için çocuğun onsuz olamaması gerekir. ‘Teknolojik aletler mi çocuğu yönetiyor? Çocuklar mı teknolojik aletleri yönetiyor?’ noktası irdelenmelidir” diyor.
Çocukların bilgisayar, tablet ve cep telefonları ile geçirdiği süre konusunda aileleri ile çatışma yaşadığının da altını çizen Özdalga, “Ne yazık ki içe dönük, kaygılı, aile ortamında sorunlar bulunan, eleştirilen çocuk için bilgisayar oyunları, sorunlarından uzaklaştığı bir ortam olabiliyor” diyor.
Teknolojik aletlerin kullanımının çocuk ve aile ilişkileri yararına sınırlandırılması gerektiği vurgulayan Özdalga, “Çocuğun bilgisayar ve internet kullanımı sınırlı olmalı ve denetlenmelidir. Aksi takdirde gerçek yaşam ile fantezi arasındaki farkı yakalayamaz.”