Geçen haftanın ortası itibariyle Türkiye olarak Ekrem İmamoğlu ile yattık İmamoğlu ile kalktık. Önce diploması iptal edildi, bu karar Türkiye’de büyük kesimin tepkisini aldı. Ardından ertesi sabah gözaltına alındı, bu kez işin seyri değişti. Uzun süredir sesleri çıkmayan insanlar buna çok büyük tepki gösterdi. Meydanlar doldu, yollar dolup taştı. İş İstanbul’dan çıktı İzmir ve Ankara başta olmak üzere yurt geneline sıçradı. Haliyle hepiniz biliyorsunuz iş pazar sabahına kadar uzadı. Sonuçta Ekrem İmamoğlu tutuklandı ve meşhur Silivri cezaevine gönderildi. Bu arada başkanlığı geçici olarak alındı. Şimdi derin bir nefes alalım ve yaşananları gözümüzün önünden geçirelim. Ben bu işin doğruluğunu yanlışlığını tartışmayacağım, sadece şunu söylemek istiyorum; Türkiye’de yaşayanların büyük bölümü bu uygulama ve karardan rahatsız. Çünkü gitgide adalete olan güven kaybediliyor. Memnun olanlar artık azınlığa düşmüş ise, iktidarın şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor.

MEĞER SADECE İSTANBUL DEĞİLMİŞ İMAMOĞLU’NU SEVEN

Aslında bu iş tamamen Ekrem İmamoğlu’na yaradı. Ve daha enteresanı, bu zamana kadar herkes Ekrem İmamoğlu’nun gücünün sadece İstanbul’da olduğunu sanıyordu. Oysa İmamoğlu Türkiye’de varlığını kabul ettirmiş, sevilen bir insan haline gelmiş de kimse bunun farkında değilmiş. İşte gördük, milyonlar ses verdi, İmamoğlu’na sahip çıktı. Bir şey daha, aslında İmamoğlu ile birlikte herkes içerisinde bastırdığı demokrasi aşkını ortaya çıkardı.  İnsan hakları ve Adalet duygusunu yüksek sesle haykırmaya başladı. Kim ne derse desin, hatta İmamoğlu’nu hırsızlıkla suçlayanlar ki, suçluyorlar, bunlar geniş halk kesimlerinde ilgi görmüyor. İnsanlar artık bir şeylerin değişmesini istiyor. Yeter artık diyor ve adalete güvenmek istiyor. Bence iktidar belki bu işten memnun olabilir ama Ekrem İmamoğlu’na yapılanlar, onu gerçek lider haline dönüştürmeyi sağlıyor işte bunun farkında değiller.

 Bu konuda dün Deniz Zeyrek, sosyal medyada bir alıntıyı paylaştı. Bu tespitler benim Ekrem İmamoğlu ile ilgili tespitlerini pekiştiriyor aslında. Bakın Deniz Zeyrek yaptığı paylaşımda şunları yazmış:

“Görüşlerine kıymet verdiğim bir duayen televizyoncunun analizini (altına imza atarak) paylaşıyorum: “1- CHP’yi konsolide etti, Mansur-Ekrem dualitesi ortadan kalktı, 2- Özgür Özel’i lider yaptı, 3- Muhalefetin tüm renklerini kenetledi, 4- İYİ Parti ile CHP'nin kan davasını sona erdirdi, 5- DEM Parti’yle süreci kesintiye uğrattı, Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreci geciktirecek. 6- Ekonomiyi daha da aşağı çekti, Mehmet Şimşek giderek çaresizleşiyor  7- Dış dünya mülteci kartından dolayı Türkiye’de olup bitene sağır kör ve dilsizdi yarından itibaren mızrak çuvala sığmaz, 8- “İktidar sandıktan kaçıyor” görüntüsünden “iktidar sandık kaçırıyor” görüntüsüne geldi, 9- Yurtdışına gitmeyi hedefleyen üniversitelileri canlandırdı, “bu ülke bizim gitmiyoruz” demeye başladılar 10- Gezi’den sonra sokağa çıkma korkusu yenildi… 11- Bir süredir açıktan devam eden ABD-AB mücadelesinin Türkiye cephesi daha da derinleşecek.” Evet aslında büyük kesimin artık böyle düşünür hale geldiğini söylem mümkün.

GAZİANTEP’TE SESSİZ ÇOĞUNLUK ORTAYA ÇIKTI

Gelelim Gaziantep’e… Gerek son 2 gün meydana çıkılıp yapılan yürüyüş ve gerekse Ekrem İmamoğlu için yapılan seçim… Süper katılım, süper kalabalık… Herkes şaşkın ama çok mutlu tabii… Hemen belirteyim; Kimsenin, hatta kendi içinde birliği beraberliği sağlayamayan, herkesin birbirine düşmesine neden olan, üstelik 30 yıl sonra kazanılan belediyenin başkanıyla didişen CHP il ve ilçe teşkilatları sayesinde bu kalabalığın geldiğini düşünmesin. Şu çok net, partili partisiz büyük kesim Gaziantep’te CHP yöneticilerine olan güven sorunu yaşıyor. Ama söz konusu İmamoğlu olunca kimse oraya takılmıyor. Hatta ortalıkta gözükmeyen Şehitkamil Belediye Başkanını bile umursamadı bu zor günlerde. Dün genci yaşlısı çocuğu hepsi oy vermeye koştu. Bu asla yabana atılacak veya küçümsenecek bir durum değil. Teşkilat şapkasını önüne koymak zorunda desem, bunun işe yaramayacağını biliyorum, çünkü CHP’yi Gaziantep’te bu duruma getiren onlar. Ne empati yapacak kimse var ne durun diyen bir üst akıl, ne yol gösteren bir partili. Herkes birbiriyle küs, dahası öfkeli. Hatta birbirinin kuyusunu kazıyanları da ekleyebilirim. Açıkçası Partiyi değil kendini düşünenler ön planda. Kimse kusura bakmasın bu yazdıklarıma alınganlık gösterenler varsa, önce kendilerini bir sorgulasınlar.

UMUT YILMAZ’IN ÇARESİZLİĞİ

Birde Umut Yılmaz vakası var şehrimizde…Hafta arası yazdım çok şeyi zaten. Bu yazımı kaleme alana kadar herkes Umut Yılmaz’ın, yakın zamana kadar büyük sevgi saygı beslediği Ekrem İmamoğlu için oy verip vermediğini sorup durdu. Ben verdiğini ve vereceğini sanmıyorum, çünkü vermeye gitse hemen çevresini partililer çevirecek ve bu kolayca duyulacaktı. Kaldı ki Umut Yılmaz onlara ne söyleyecekti ki?

Aslında geçen hafta içine attığı duyguları bana ifade etmişti. Çaresizliğini dile getirmiş ve “ne yapacağımı şaşırdım abi, n’olur bana yol göster ne yapmam gerektiğini söyle” demişti. Vatandaşlar ve kendisine oy verenlere karşı mahcup olduğunu, çünkü partililerin istekleri ve talepleri nedeniyle iş yapamaz hale geldiğini söylüyordu. İl başkanının kendisinin zor durumda kalması için her olayın arka planında olduğunu, hatta Ersin Atar ile geri planda ortak hareket ettiğini iddia ediyor ve “bıktım abi, herkes yakınını adamını belediyeye koydurmak istiyor. Herkes ayrı ayrı beklenti içine girmiş, vallahi taleplerinden bıktım. Her gün birbirleriyle kavga eden küfürler savuran meclis üyeleri var. Bir keresinde yanımda bir gazeteci abimiz vardı odada oturuyorduk dışardan gelen küfürlü konuşmalar onu bile şoke etmişti. Çok mahcup oldum”diyerek aslında bu yaşananların öncüsü olabilecek bilgiler veriyordu.

KENDİSİNİN DE HATALARI OLDU TABİİ

Elbette kendisinin hatası ve yanlışları vardı. Daha önce 2 kez ziyaretime gelmiş ve baş başa durum değerlendirmesi yapmıştık. O zamanda da sıkıntılıydı ama nedendir bilinmez diyalog, iş birliği, Milletvekilleri ve parti büyükleriyle tecrübeli isimleriyle irtibata geçme konusunda adım atmıyordu. Hele Ersin Atar olayı patlak verince insicamı bozulmuştu. Çünkü Atar kardeşlerle kader birliği yapacak noktaya gelmiş, ama seçim kazanılınca her şey tersine dönmüştü. Tabii yardımcıları, genel sekreteri ve ekibini yakın arkadaşlarından oluşturması, onların da çoğunun belediyecilik konusunda yetersizliği, Gaziantep’i, hele hele Şehitkamil’i yeterince tanımayışları, Umut Yılmaz’ın en büyük handikaplarının başında geliyordu. Küçük ihaleler, alım satımlar, organizasyon konuları hep sıkıntılı işler getirdi. Birde tabii Ersin Atar’ın elinde olumsuzluk içeren belgeler olduğu ve bunları zaten cezaevinde bulunan Erol Kürdülü’nün savcıya verdiği herkes tarafından biliniyor. Yani anlayacağınız Umut Yılmaz’ın yaptığı her şey tartışıldı. Bu özellikle parti içerisinden yapıldı. Bir ara AK Parti ile didişti hatta Şehitkamil ilçe Başkanı İsmail Güler ile mahkemelik olacak noktaya gelmesi, MRF ile ilişkisinde soru işaretleri bir türlü netleştirilemedi.

İL VE İLÇE BAŞKANINA BELEDİYE DE NİYE MAKAM ODASI VERİLİR Kİ?

Dahası da oldu tabii… Örneğin İl Başkanına, hatta yanlış bilmiyorsam ilçe başkanı için de belediyede bir makam odası tahsis edilmesi dünyanın eleştirisini ve söylentisini beraberinde getirdi. Daha ötesi ilçe başkanının kızının belediyeye alınması, onun da belediyeye fazla gelmeyişi iddiaları partili partisiz sıkıntı yarattı. Öyle ki, ilçe başkanın kızının Şehitkamil’de göreve başlatılması, il başkanının kızının Büyükşehir’de çalışmasından daha çok ses getirdi. Elbette eğer ihtiyaç varsa belediyeler onlardan faydalanılabilir bunun ayıbı yok. Ama seçim kazanılır kazanılmaz hemen harekete geçiliyorsa bu halk indinde rahatsızlık yaratır. İşte nereye gidilse bunlar konuşuluyor, özellikle il başkanının kızının Büyükşehir'de çalışıyor olması hem AK Parti’den hemde CHP’den daha çok tepki görüyor.

SALI GÜNÜ HER ŞEY ORTAYA ÇIKAR

Geldik bundan sonra ne olacağına… Biliyorsunuz Umut Yılmaz’ın AK Parti’ye geçeceği söylentileri şehrimizde ciddi bir etki yarattı. CHP’liler ilk başlarda bunu yalanlıyordu. Ama sonradan Umut Yılmaz ortalıkta gözükmeyince kimileri hala güveninin sürdürürken büyük bir kesim inanılmaz tepki gösterdi. Haliyle bu konuyu daha detaylı ve en derinine inerek öğrenmeye çalıştım ve bildiklerini sizlerle paylaştım. Şimdi iki durum söz konusu. 1- Umut Yılmaz AK Parti’ye geçiyor ve rozetini de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çarşamba günkü grup toplantısında takıyor. 2- Umut Yılmaz pazartesi veya salı günü kimseye haber vermeden belediyeye geçiyor ve çalışmaya başlıyor. 3’ncü şık yok. İkisinden birisi olacak. Ben kesin konuşamıyorum çünkü ulaşamıyorum. Yakınlarına ulaşan arkadaşların ifadeleri ise, CHP’nin Umut Yılmaz’ın çok baskı altında bırakıldığı, artık dayanacak gücü kalmadığını onun için AK Parti’ye geçme ihtimali bulunduğunu söylediklerini ifade ediyorlar.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR