Türkiye’de enflasyon oranı çok sayıda Avrupa ülkelerinin toplamını bile geçmiş durumda. Yani akıl alır gibi değil, ama gerçek. En yakınımıza bakacak olursak Avrupa’da bırakın bir ülkeyi yüzde 44.8 oranla, toplam 33 ülkenin hepsinden fazla enflasyona sahibiz. Bize en yakını yüzde 12 ile Ukrayna ve 8.9 ile Rusya 2.ve 3. sırada yer alıyor. İsviçre 0.6, Finlandiya, İrlanda, Lüksemburg yüzde 1, Bosna Hersek 1,5 ise enflasyonu en düşük ülkeler olarak 2024 yılını kapatmış.

Afrika'ya bakıyorsunuz 54 ülke içerisinde en yüksek enflasyonda yüzde 107 ile Güney Sudan ve yüzde 57.5 ile Zimvabye’nin arkasından 3. Sırada yer alıyoruz. Bakın Genin’de 0.6, Fas ve Senegal’de enflasyon 0.8. Yani bu kıtada bile en yüksek enflasyona sahip 3 ülkeden birisiyiz. 
Amerika’da yüzde 166 ile en fazla enflasyon Arjantin’de var. Bir zamanlar Venezuela 300-400’leri gösterirken şimdi yüzde 23.58 ile Türkiye’den daha aşağıda. Amerika Birleşik Devletleri 2.7 enflasyona sahip… Avustralya kıtasında yüzde 0.12 ile Yeni Gine en düşük enflasyonda. Avustralya ise 2.08 enflasyonda. Yani Dünyada tüm ülkelerin içerisinde en yüksek enflasyona sahip ülkeler içerisinde ilk 10 arasında üst sıralardayız…Şimdi Almanya’yı söylemezsem hatırınız kalır. Bu ülkede enflasyon 2.6 sevgili okurlarımız. Bu bilgileri Trading Economıcs sitesinden elde ettim yani kaynak sağlam… Şimdi daha bu ekonomik gösterge TÜİK’in verdiği sonuçlardan gösteriliyor. ENAG’a bakarsak yandığımızın resmidir. Her ne kadar rakamlardan pek hoşlanmasanız da bunları özellikle okuyun lütfen. Bu ülkede aslında vatandaş olarak böylesine yüksek enflasyona dayanarak mucize yaratıyoruz resmen...
 
Yavaş yavaş vicdanımızı ve ahlakımızı kaybediyoruz
 
Bir şehirde yaşayanların en az yüzde 50’den fazlasının mutlu olması lazım ki o şehir yaşanabilir şehir olsun.. Her ne kadar şu anda Türkiye’de insanların büyük bölümü mutsuz ise, ekonomik olarak dibe vurmuşsa, geçinemiyorsa, borçlarını ödeyemiyorsa, acımasızca yapılan elektrik ve su zamlarına karşı vatandaşlık hakkını yeterince kullanamıyorsa, ayrımcılık konusunda eşit haklara sahip vatandaş olmadığını görüyorsa, ifade özgürlüğünden faydalanamıyorsa, hakkını arayamıyorsa, peş peşe yapılan zamlara dur denildiğini ve haksız fiyat artışlarında yanında yetkili kurumları göremiyorsa, bu gerçekler karşısında elbette o insanların mutlu olması beklenemez.

Bu olumsuzluklar haliyle her kente olduğu gibi Gaziantep’e de yansıyor.. Tuzu kuru olanlar için, siyaseten güce kavuşmuşlar ile onlara yanaşmış olanların öyle bir sorunu yok.. İşleri tıkırında gidenler için, istediği gibi zamları yaparak vatandaşların alım gücünü düşürenler için, bir tas çorbaya, paçaya-beyrana dünyanın parasını alanlar için hiç dert değil.. Fıstığı üreticiden ucuza kapatıp baklavasıyla, kadayıfı ile hak etmedikleri kadar fiyat biçenler, için de pek fazla bir sorun yok.. Dün 200-300-400 bin istedikleri daireleri bir gün sonra 50-100 bin üzerine koyup satanlar ile, fırsatçılık yapan insafsız emlakçılar için hiç sorun yok.. Hele hele asgari ücretli çalışanların tüm maaşından fazla ev kirası isteyenlerde vicdan namına bir şey kalmamış
 
ESNAF BİLE ESNAFLIĞINI UNUTMUŞ

Yani öyle bir noktaya gelinmiş ki, özellikle bu şehirde herkes birbirine bakarak birbirini kazıklamaya başlamış… Hem şikayet eder, hem de şikayet ettiğini yapan bir millet olmuşuz resmen.. Denetim, kontrol hak getire... Esnaf bile esnaflığını unutur olmuş. Ahilik geleneği çöpe atılmış... Kör tuttuğunu misali, herkes bir yol tutturmuş gidiyor bu memlekette… Ahlaki erozyon resmen zirve yapmış. Bir şey almaya, bir eşyanızı veya varsa arabanızı ve motosikletinizi tamir ettirmeye korkar olmuşsunuz… Parça değiştirdim yenisini taktım diye kullanılmış parçaları, uyduruk Çin mallarını size kakalayanlar yüzünden dünyanın parasını ödemek zorunda bırakılmışsınız… Sorun o kadar büyük ki, artık pes etme noktasına gelmiş durumda vatandaşlar. Bu kadar başıboşluk, bu kadar keyfiyet, bu kadar acımasızlığın sonu nereye gider bilmiyorum. Bildiğim tek şey, yavaş yavaş insanlığımızı, vicdanımızı, ahlakımızı kaybettiğimizdir…
EVET… Bu yazı ne zaman yazıldı biliyormusunuz ? Tarihi 20 Temmuz 2020
Ne değişti derseniz, düzen aynı düzen ama o yaklaşık 5 yıl önceki fiyatları artık göremezsiniz. Çünkü kat kat yüzde 500 den fazla zamlandı her şey…Yani artık başlıktaki yavaş yavaş tabirindeki YAVAŞ’ı çöpe atın artık…Çünkü vicdanımızı ve ahlakımızı kaybetmek üzereyiz.
***
ŞEHİRCİLİKTEN "BEN-CİLİĞE"
 

HADİ BİR YAZIYI DAHA PAYLAŞAYIM…
Son yıllarda şu oldu Gaziantep’te. Aslında Türkiye’de oldu ama sanki şehrimizde daha fazlasıyla yaşıyoruz gibi. Artık kentin sorunlarına sahip çıkma sorumluluğu gitti gibi. Yani o sorumluluk duygusu, çocuklara söylediğimiz gibi ‘ATTA’ oldu… Elbette tam anlamıyla gitti diyemeyiz, ama genel kanaat “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetindekilerle, küpünü doldurma peşinde olanların sayısının çoğalması… Bu kişiler için varsa yoksa BEN var. İşin en küçük boyutundan en tepesine kadar "BEN-cilik" birinci plana geçti. Bu kategoridekiler ki, sayısal yüzdeliğe vuracak olursak, inanılmaz şekilde artış gösterdiler. Ve sadece kendini ilgilendiren mesele ve sorunlara odaklandılar. Yani kendi sorunu her şeyden, şehrin, ülkenin, hatta dünyanın sorunu kadar önemli. Parasal kısmında kimse kendilerine karışmamalı, kentsel sorumluluk konusunda kimse kendisinden bir şey beklememeli, ama kendisinin çıkarları için herkes kendilerine sahip çıkıp destek vermeli. Onlar her zaman önceliğin kendisinde olması isteyen bir saplantıya sahiptirler. Bireysel sorumluluğu, toplumsal sorumluluk alanına taşımak işlerine gelmez. Katılmazlar öyle şeylere. Komşusunun, mahallesinin, yaşadığı şehrin sorunlarında hiç ortalıkta gözükmezler. Hep başkalarından beklerler her şeyi. İyi şeyler olduğunda piyasaya çıkarlar, zor ve kötü şeylerde ortalıktan tüyerler.
 
YERLİ ANTEPLİ PES ETTİ, FİKİR VE DÜŞÜNCE ÜRETKENLİĞİ BİTTİ
 
İşte Gaziantep aynen böyle oldu. Benzetmeleri çoğaltabiliriz aslında. Ama gerek yok, herkes anlamıştır ne söylemek istediğimizi. Kentin yerli halkı bile artık Gaziantep’i ilgilendiren önemli meselelerde boş vermiş durumda. Oysa eskiden onların şehrine olan bir aidiyet duygusu, bağlılığı ve sorumluluğu vardı. Şimdilerde göremiyoruz artık. Sıkıntıları, yaşanan sorunları sadece kısık sesle birbirleriyle paylaşır olma durumuna gelmeleri. Bunun en önemli etkeni, siyasal iktidarın izlediği politika sonucu her sözün, her yazının, her konuşmanın yanlış anlaşılabileceği korkusu ve anlayışının hâkim olması. Okumuş, eğitimli, kent kültürüne sahip, şehrin değerlerini bilen, sorumluluk duygusuyla hareket edebilen gerçek Anteplilerin sayısı o kadar düşmüş ki, bunlar yüzde 10’un bile altına inmiş durumda. Onlar da artık küsmüş vaziyette.
 
PEKİ BU YAZI NE ZAMAN YAZILDI?
Bu da 04.10.2021 Yılında kaleme alındı. Ne değişti 4 yıl boyunca? Bana göre hiçbir şey… İşte sıkıntı burada… Gittikçe değişime uğrayıp vatandaşın alım gücünün daha iyiye gideceğine daha kötüye gidildiğini görüyoruz. Bur yazım daha vardı sanırım ona da 3 yıl filan olmuştu. Başlığı BİZİ ALIŞTIRDILAR idi. Alışan alıştı aslında ama bizler hala alışamadık sevgili okurlarımız…
 
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR