Bazı gelişmeler ve olaylar gizli kalmış, saklanmış duyguların gün yüzüne çıkmasını sağlar. Bunları önceden görmeyip bilmeyenler, küçük bir gelişme sonrası gördükleri ve yaşadıklarıyla büyük şaşkınlık geçirirler. Oysa var olan gerçeklerdir tüm yaşananlar. Bir kısa orta ve uzun vadeli stratejinin ürünüdür bunlar. Önce sadece yavaş yavaş ürkütmeden, dikkat çekmeden yürünür. Ortam kollanır böylece. Bunun da belli zamanları vardır, ülkenin hassasiyetine dokunmak için bazı hesaplar yapılır. Bunun içinde o hassasiyetlerin başında gelen Atatürk ve Laik Cumhuriyete karşı olanlar, hatta ülkede sistemi ve rejimi değiştirmek için uzun vadeli planlar yapanlar, deneme yöntemiyle münferit de olsa bu ülkenin ayarlarıyla oynamaya kalkışır. Baktılar tepki var geri çekilir daha uygun ortamı beklerler. Tabii bazıları bireysel de olsa eylemde bulunabilir. Örneğin Mehmet Paşa camiindeki olay... Adam sanki ülkenin de memleketin de caminin de sahibiymiş gibi hareket eder, Atatürk için “kafire Fatiha okunmaz, haydi haydi ”diyerek adeta kovarcasına eliyle hareket yaparak onlar gibi düşünmeyenlere davrandığı gibi… Bu cesareti mutlaka talimat aldığı yerler vardır ki rahatça gösterebiliyor. İşin daha vahim boyutu ise daha fazla düşünmemizi gerektiriyor. Zaten camideki hoca da hutbesinde hem de 30 Ağustos Zafer Bayramına rağmen Atatürk’ün adını kullanmayışı ve bunu da Diyanet İşleri Başkanlığından gelen yazılı talimatı okumak zorunda olduğunu itiraf etmek zorunda kalmıştır… Eğer Diyanet Atatürk'ü yok sayıyorsa, o zaman bunlar da Kafir diyecek kadar ileri gidecektir elbette.
 

BU YAPILANMAYA DİKKAT
 
Arkadaşlar ekonomik olarak zaten burnumuzdan soluyoruz. Özellikle gıda fiyatları her gün artış gösteriyor, ev kiraları evi olmayanların korkulu rüyası haline geldi. Bu vatandaş neler çekiyor bunlar çıkmış Gaziantep gibi şehirde durup dururken ortalık karıştırmaya kalkışıyor.  Anlayacağınız özellikle bu şehir, yani Gaziantep, yani Gaziler diyarı, yani bir avuç kahraman ile işgal edilen şehrini kurtarmak için 6 bin 317 şehit vermiş kentin evlatları için zor günler başlıyor. Evet, kimse şaşırmasın kimse yok filan demesin. Aylardır hatta yıllardır bu şehir ciddi ve gizli bir göç dalgası yaşıyor. Bunların içerisinde her kesimler insanlar var. Suriyeli başta olmak üzere, Iraklılar ve Afganlılar verilen rakamların üzerinde nüfusa sahipler. Ama bir göç dalgası daha var ki, işte orada durmak lazım. Bunlar ülkenin rejimini değiştirmek üzere gelmiş gibiler Gazi şehrimize. Zaten açık açık söylüyorlar. Şehrin çeşitli bölgelerinde çok çabuk örgütlendikleri iddiaları kafamızı çok karıştırıyor. Bir sürü dernek kurulmuş zaten öyle haberler geliyor ki şaşırmamak elde değil. Sanırım destek gördükleri için bundan cesaret alarak kendi düşüncelerini, kendi inançlarını insanlara dayatmaya başladılar. Oysa hepimiz Müslümanız, hepimiz inançlıyız. Ama bunların hesabı başka. Tek korkulu rüyaları Atatürk... Onu da düşman göstererek KAFİR diyecek noktaya geldiler. Küçük çocukların beyinlerini Atatürk düşmanlığı yapacak şekilde yıkamaya başladılar ve devam ediyorlar.
 

 CHP'LİLER UYANMAYA BAŞLADI

Şimdi bunları yazıyorum diye büyük ihtimalle bana “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” yöntemiyle adliye, emniyet yolu gözükebilir. Özellikle sosyal medyada saldırılar olabilir. Ben bunlara alışkınım, mesleğim ve gazetemizin adı gereği Gaziantep'in huzurlu bir kent olması yolunda elimden geleni yapıyorum. Kimseden haraç, rüşvet, tehdit yoluyla para isteyen birisi değilim. Ama isteyenlerin de cirit attığı bir kentte yaşadığımız farkındayım. Bu nedenle diyorum ki,  keşke bu şehir korkakların ağırlıklı olduğu, atalarının ruhunu yaşatmaktan öte, etliye sütlüye karışmayan insanların çoğunlukta olmaya başladığı şehir kimliğinden uzaklaşsa. Dedikodudan öte gerçek Gaziantepli gibi hareket etse. Böyle davrandıkları müddetçe Gaziantep’in kontrolden çıkabilecek noktaya gelebileceğini görse. Ve bu tür tahrik yöntemleriyle insanları birbirine düşürme provalarına izin vermese… Elbette durumlar eskisi gibi değil, CHP’liler uyanmaya başladı, Zafer Partisinin sesi az da çıksa, etkisi az da olsa onlardaki hassasiyet diğerlerine bulaşsa…

GELİN BU ŞEHİRLE İNATLAŞMAYIN

Bakın sevgili okurlarımız, burası bizim şehrimiz. Burası bizim Gaziantep’imiz. Bu satırların yazarının dedesi de muharip Gazi Ali Özekşi’dir. Bu şehirde doğduk bu şehirde yaşayacak, bu şehirde toprağa verileceğiz. Onun için tek de kalsam, şehrimizi yaşanılır olmaktan farklı kent kimliğine sürüklemek isteyenlere karşı çıkarım. Kaldı ki Gaziantep ruhunu taşıyanların damarına basıldığında şimdiki sessiz haller o zaman büyük bir sese dönüşebilir. Yani demem o ki, Gaziantep ile oynamayın, Gaziantep’i yaşadığınız şehirler veya ülkeler gibi görmeyin. Onun içindir ki, gelin bu şehirle inatlaşmayın. Atatürk düşmanlığı yapmayın. Sevmeyebilirsiniz, ama insanların kırmızı çizgilerine dikkat edin lütfen. Yine söylüyorum sessizlik sizleri cesaretlendirmesin. Bir şey daha, İsrail Devletinden nefret ediyorum. Gazze’de binlerce çocuğun kadının erkeğin öldürülmesini kınıyorum. Tıpkı İsrail ile işbirliğinde olanlar ile Ticaret yapanları da kınadığım gibi…
 
O POSTER 1 AY BOYUNCA NİYE ASILI KALDI,
30 AĞUSTOS TÖRENİNDE NİYE KALDIRILMADI?
 
Bunları niye yazıyorum çünkü 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yaşananlar aslında tüm bu yazdıklarımı doğrular nitelikte. Kendi ülkesinde bile bu kadar devam ettirilmeyen İsmail Haniye yası, farklı programlarla Gaziantep’te ısrarla sürdürülmek isteniyor. Kent yetkililerinin hoşgörüsüyle veya göz yummasıyla yahut görevlilerin işgüzarlığı ile belki de Vali’nin bilgisi olmadan 1 aydır Demokrasi meydanında asılı duran Haniye posteriyle büyük bir mesaj niteliği taşıyan afiş 30 Ağustos törenlerinde meydanda tutulursa, elbette tepkiyle karşılanacaktı. Aslında bu şehrin Antep harbinde düşmanının bile çıkmasına izin vermediği Gaziantep Kalesine Filistin bayrağının asılmasıyla bu yollar açılmıştı. Nasıl olsa tepki görülmüyordu.  O zaman 30 Ağustos töreninde meydanda tek Atatürk posteri yok iken, Haniye’nin posterinin hala asılı bırakılması kafaları karıştırıyor. Keşke 1 ay önce yapılan etkinlik sonrası o poster ve afiş kaldırılmış olunsaydı bunlar hiç olmayacaktı. Ki öyle de olmalıydı zaten…
 
İŞTE BU MİSİLLEME TEHLİKENİN AYAK SESLERİ 

Evet… Şimdi sıkı durun ve ne söylemek istediklerimin daha iyi anlaşılacağı 30 Ağustos’u 31 Ağustos gününe bağlayan geceye dönelim… Kendilerine Müslüman Gençler diyen bir grup veya örgüt,  Demokrasi meydanında İsmail Haniye’nin posterinin sökülmesine karşılık şehrin birçok bölgesine Haniye posteri astı. Bunu da sosyal medyada, “Gaziantep Demokrasi Meydanında bulunan İsmail Haniye’nin posteri CHP il örgütüne mensup partililer tarafından indirilmişti. Bugünde Gaziantepli Müslüman gençler tarafından şehrin birçok yerine asıldı” diye paylaşım yapıldı.  Yani misilleme yaptıklarını söylüyorlar. Yani bu şehrin karışmasını, huzurunun bozulmasını istiyorlar. Bunun başka anlamı olamaz çünkü… Neyse ki, tepki gösterilmedi, Haniye posteri indirilip Atatürk posteri konulmadı.  Böylece tahrik amacına ulaşamadı. Ama bu şehirde bu kadar hoşgörü görüp bu tür eylemlere göz yumuluyorsa, bunun arkasının geleceği mutlaka görülmelidir… Ve artık hoşgörü sınırlarını aşıp Gaziantep’i Ortadoğu şehrine döndürmek isteyenlere dur denilmelidir…
Son sözüm; Gaziantep’in karıştırılmasına lütfen müsaade etmeyin, teşebbüs edenlere hoşgörülü davranmayın…
 
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR