Gaziantep'te eğitim ilk öncelik olursa, tüm sorunlar azalır. Çünkü eğitim tüm bilgileri içeren değeri tartışılmaz bir olgudur ve bir filozofun dediği gibi "bilgi kuvvettir". Eğitimin ilk öncelik olabilmesi için, bazı konuların ilk öncelik olmaması gerekir. Örneğin "yemek konusu". Gaziantep'te hemen her yerde ve her konuda ünlü Gaziantep yemekleri ve tatlıları daima ilk öncelik olmuş gibidir, bilhassa son yıllarda. 1950'li yıllarda da yemek içmek, gezmek, sahrede eğlenmek vardı ama eğitim ilk önceliklerden biriydi. O yıllarda ünlü Gaziantep yemeklerinden bu kadar çok bahsedilmezdi. Daha doğrusu Gaziantepliler yemekleri ile övünmezlerdi, başkaları överdi.
Çalışkan Gaziantepliler işine gücüne bakardı.
Gaziantep yemek ve tatlı konusunda tüm dünyaya kendisini ispatlamıştır. Artık bu konuda yeni reklamlara, yeni tanıtmalara bence fazla ihtiyaç yoktur. İlk öncelik olarak "lahmacun yeme yarışmalarını, baklava yeme yarışmalarını" bırakmak, bunun yerine bilgi yarışmaları, fen ve sosyal bilgiler konularında, müzik, resim, spor konularında liseler arasında yarışmalar düzenlenerek öğrencilerin eğitim konusunda teşvik edilmesi ve komşu şehirlerin öğrencileri ile çeşitli turnuvalar düzenlenerek eğitimin eksiksiz özendirilmesi, her başarının ödüllendirilmesi gerekir.
Bu konuda Gaziantepli iş adamlarımıza SPONSOR olma görevi düşmektedir ve bu görevi yapmaları onların eğitime saygılarını gösterir. 1950'li yıllarda Gaziantep, "Güneyin Paris'i" diye adlandırılırdı. Çünkü o yıllarda İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrencileri çok çalışkandı, çok değerli ünlü öğretmenlerimiz vardı. Halen hayatta olan öğretmenlerimize uzun ömürler dilerim.
Vefat etmiş olanlara da nur içinde yatsınlar diyor, hepsini saygıyla anıyorum. Onlardan çok şey öğrendik ve derslerimize çok çalıştık. O yıllarda Gaziantep'in tüm Lise mezunları, tüm üniversiteleri kazanırdı.
Bu günün yaşı ilerlemiş emekli, bazıları rahmetli olmuş Gaziantepli mühendis, doktor, eczacı, dişçi, öğretim üyesi, avukat ve müfettiş gibi mesleklerde olanların büyük bir bölümü o yılların Lise öğrencileri idi. O yılların lise öğrencileri spor derslerinde de başarılı idi. Futbol, voleybol, basketbol dışında, hentbol, tenis, masa tenisi gibi spor dallarında da başarılar gösterirdi.
Lisemiz her yılın sonunda müsamere dediğimiz konserler verirdi. Bu günün öğretmenleri de tabi çok değerlidir. Herhalde öğrenciler daha az ders çalışıyor olabilir veya onlara gösterilen teşvikler az, sosyal faaliyetler yetersiz kalıyor, yemek, içmek, gezmek, eğlenmek hep ön planda oluyor olabilir.
Malum bazı dernek faaliyetlerinde bile, lahmacun, kebap, baklava partileri ön planda geliyor. Başarılı öğrencileri ile ismi ve değeri unutulmayan sanatçıları ile folkloru yanında Türk Sanat Müziğine katkısı olan bestecileri ve şairleri ile bilim ve kültür adamları, sporu, sosyal etkinlikleri, ressamları, tiyatrosu ile Gaziantep'in unutulmaması gereken tüm değerleri ile Gaziantep'e "Güneyin Paris'i" denen 1950 li yılları tekrar hatırlayarak "Marka Şehir" tabirini daha da eksiksiz hak etmek gerekiyor. Sadece yemek ve tatlı kültürü ile folklor ile el sanatları ile ve Sanayi şehri olmakla Marka şehir olmak yetmiyor bence.
Kültür ve sanat değerleri ve ülke çapında öğrenci başarıları ile bunun takviyesi gerekiyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu eksik başarılar da tamamlanacaktır. Gaziantepli olan herkesin, eğitim konusunda taşın altına elini sokması ve kendisine düşen görevi yapması gerekmektedir. Konsantrasyonu sağlamanın en iyi yollarından biri de müzik eğitimidir.
Çünkü müzik kendi iç disiplini dolayısıyla ciddi bir dikkat yoğunluğunu gerektirmekte ve yapısı bakımından sürekli bir düzen içermektedir. Müzikle gelişen konsantre olabilme becerisi, eğitim gören çocuğun hayatındaki diğer alanlara da olumlu yansıyacaktır. Çocuk kendisini müzikle (dil, hareket, müzik) ifade ederken, toplum içindeki yerini, görevlerini fark eder, iç ve dış disiplini gelişir. Eğitimde başarılı öğrencileri ödüllendirmek çok önemlidir. Yerli ve yabancı ünlü hikaye kitapları, çeşitli müzik aletleri, çeşitli spor malzemeleri, başarılı öğrencilere ödül olarak verilebilir ve verilmelidir.
Bu konuda da yine iş adamlarımıza SPONSORLUK görevi düşmektedir. Bu görev eğitim, kültür ve sanat hayatımızın vazgeçilmez bir olgusudur. Her şehrin SPONSORLARI o şehrin iş adamlarıdır.
Marka şehir bu açıdan da farkını ortaya koymalıdır. İlk öncelik eğitim, kültür ve sanattır.