Gaziantep Üniversitesi için hala Rektör ataması yapılmadı. Niye ? Çünkü iş tamamen siyasete girince atanacak siyasi Rektör konusunda karar verilemiyor. Aslında kararı verecek olan Sayın Cumhurbaşkanıdır elbette. AK Partiden, Milletvekillerinden, STK’lardan, Cemaatler, Vakıflar, Tarikatların son derece yakından ilgilendiği Rektör ataması ne zaman gerçekleşecek bilinmiyor. Aslında bunları yazdığıma ben bile inanamıyorum ama gerçek olduğu için kaleme almak zorunda kalıyorum. Haliyle atanacak Rektör sadece bilim odaklı olmalı ki, Gaziantep Üniversitesi belli kesimlerin etki alanı olmaktan kurtulmalı.

Aslında bir bakarsınız Sayın Cumhurbaşkanı arada sırada yaptığı gibi herkesi ters köşe yapar ve yukarıda saydığım kesimlerin istediğini değil, kendi belirleyeceği objektif ve konusunda tecrübeli, elbette şehri tanıyan, Üniversite tecrübesi olan bir ismi atayabilir. Doğrusu bu yönde gelen haberler de var, inşallah öyle de olur. Kaldı ki olması da gerekir. Çünkü bu Üniversitenin kurulması aşamasında emek verenlerin artık kurulmasında büyük fedakârlıklar yaptığı bilim yuvasını tanıyamayacak hale gelmesi nedeniyle yaşadıkları üzüntüyü en yakın bilenlerden birisiyim.

YERLİ ET BÖYLE GİDERSE KARABORSAYA DÜŞER Mİ?

Tarım ve Hayvancılık ülkesi olan Türkiye 2014 yılından itibaren tarım ve hayvan ürünleri ithaline başladı. Böylece bazı ithalatçıları zengin etme harekâtı başlatılmış, tarım ve hayvan üreticilerine büyük bir darbe indirilme yolunda ilk adım atılmıştı. Yani 10 yıldan beri bu ülkede tarım ürünlerinin ağırlık noktası ithalat oldu. Tabii bu yola girenler ithal edilecek tarım ve hayvan ürünleri sayesinde halkın ucuz satın alabileceğini söylüyordu. İşte o yıldan itibaren işler tersine döndü ve yavaş yavaş fiyatlar yükselmeye başladı. Tarladan çıkan ürünlerin tezgâha gelene kadar 10-20 misli fiyatıyla biz tüketiciler almak zorunda bırakıldık. 2024 yılına girdiğimizde ise manavlarda veya marketlerde eskisi gibi fileler doldurulamaz hale geldi. Sayı ile meyve sebze almaya başladık. İşin birde et noktası var ki, bir ülke nasıl olurda ithalat uğruna hayvancılığını yok edecek noktaya getirilir? Demeden edemiyoruz. Bakın süt, yoğurt ve peynir fiyatlarına… Hayvancılık yapanlar para kazanamayacak noktaya gelip zarar etmeye başlayınca çiftlikler kapanıyor, o güzelim hayvanlar kesime gönderiliyor. Acı olan bir şey daha var, özellikle peynir ve yoğurtta inanılmaz hileler başladı. Yediğimiz yoğurt ve peynirlerin tahlil sonrası nelerden yapıldığını öğrenince resmen feleğimiz şaştı. Bu ahlaksız ve namussuzlar Zeytinyağına da el attı. Özellikle Gaziantep ve çevresindeki illerde etrafımızı hileli zeytinyağı satanlar sardı. Herkesin bilmesi için konusunda uzman olması gereken bu zeytinyağları maalesef biz vatandaşlara gözlerini kırpmadan yediriyorlar.

ET İTHALİNDE HAYVANLAR İSLAMİ USULLERE GÖRE KESİLİYOR MU?

Neyse dönelim esas konumuza…İthal et sonrası Türkiye’de durum tamamen değişti. Kaliteyi zaten bilmiyoruz çünkü bu işe galiba  Angus mu ney o sığırın etiyle başlandı. Gemilerle canlı olarak getirildiğinde çekilen fotoğraflar, bizlere ne kadar hastalıklı hayvan varsa onların satıldığının açık görüntüsüydü. Daha sonra kesilmiş halde gelen etler tartışılmaya başlandı. Bu hayvanların islami kesime uygun olup olmadığı da sorgulandı. Müftülerin genel görüşü, dinimize göre hayvanın kesimi İslami usullere göre yapılmışsa yenilmesinde sakınca yoktur şeklinde olmuştu. Ama bu işin üzerinde kim duracaktı ki… Nihayetinde ithal ete rağmen yıllardır fiyatlar ineceğine sürekli yükseldi durdu. Geçenlerde yine pahalılık üzerine çözüm olarak ithalat denildi ve Brezilya ile Uruguay'dan hayvan eti ithal edileceği duyuruldu. Oysa zaten etler 2014 yılından beri ithal ediliyordu. Verilen mesaj ise et fiyatlarının düşük olacağı yönündeydi. İşte orada olmayacak duaya hepimizin âmin demesi isteniyor. Biliyorsunuz son günlerde et fiyatları kımıldadı ve yükselmeye başladı. Türk insanı genellikle koyun ve kuzu eti yer. Elbette Dana da özellikle batı şehirlerinde çok tüketiliyor. Ama tercih edilen kuzu etleri fırladı gitti. Zaten kafamız o kadar karıştı ki, neyin kuzu, neyin dana veya başka hayvan eti olduğunu anlayamıyoruz artık. Kuşbaşıya azıcık kuzu eti katıp geri kalanına ithal eti karıştırıyor ve öyle satıyorlar. Bunu ancak yemeye başlayınca anlıyorsunuz.

KAÇ TANE NAMUSLU KASAP KALDI  BU ŞEHİRDE ?

Yani düşünebiliyor musunuz, kuzu eti almak istiyorsunuz, tamam deniliyor ama size verilen etin içerisinde karışık hayvan cinsinden etleri karıştırıyorlar. Bu işi bilenler başında durup etini alıyor, ama benim gibi etin hangi hayvanın eti olduğunu bilmeyenler zokayı yiyor. Geçenlerde arkadaşlar kebap yapalım demişti gittik, bir şişte iki tike yumuşak çıktı vay be güzelmiş dedik sonrasında diğerlerinin sert et olduğunu gördük. Utanma belası yemeye çalıştık ama inanın valla çenemiz ağrıdı, dişlerimiz zonkladı çiğneyene kadar. Yani ahlakımız o kadar bozulmuş ki, bunları bile fırsata çeviriyorlar. Kasapların düzgün ve namuslu olanları zaten temiz iş yapıyor. Ama onlarda parmakla gösterilir hale geldi. Son aldığım bilgiye göre Et ve Süt Kurumunun Brezilya ve Urugay’dan getireceği ithal etler, zincir marketlere, et ve yemek sanayicilerine verilecekmiş. Bu da yeni bir kaosun habercisi olacak. Yani halkın eğer et almaya gücü yeterse, o etlerin ithal mi? Yerli mi? hakiki koyun veya kuzu mu olduğunu yine bilemeyeceğiz… Bari yaptılar yapmasına her markette ETLERİMİZ İTHALDİR yazısı asılsında biz de ona göre hareket edelim… Son sözüm; ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN…

İYİ HAFTALAR