Geçtiğimiz Cumartesi sabahı Ankara Gar Kavşağında binlerce insanın bulunduğu miting toplanma alanında peş peşe patlayan iki bomba 102 Canımızı bizden kopardı, yüzlerce Canımız da yaralandı. Toplumsal travmanın şiddeti ve sonuçları ise henüz ölçülebilmiş değil.
Olaya ilişkin yapmış olduğu basın toplantısında İçişleri Bakanı Selami Altınok; Güvenlik açığıyla alakalı hiçbir şey söz konusu değildir. Miting Sıhhiye Meydanındadır ve miting alanının etrafı bariyerlenmiştir, miting alanına girişlerde arama yapılacaktır. Miting alanı dışındaki herhangi bir alanda, insanların farklı illerden gelip miting alanına yürüme anında meydana gelmiştir. Ona rağmen Ankara Valiliğimiz ve emniyetimiz mekan ve zemin aramalarını yapmıştır, orada da görevlilerimiz vardır dedi.
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş de; Olayda ihmal var mı? Şu anda bu çok yönlü olarak araştırılıyor ama orada bir güvenlik tedbirinin alınmaması bir zafiyet değildir. Bir an için düşünün ki, orada miting yapılacak alandan 2-3 kilometre uzakta, insanlar otobüslerden, trenden, kitle taşıma araçlarından inip oradan meydana doğru hareket ediyorlar. Gardan gelip başka işler için şehre giden insanlar da var. Nasıl bir güvenlik tedbiri alabilirsiniz? Sadece devlet miting alanına giriş ve çıkışları kontrol edebilir. Onun haricindeki yollarda serbest dolaşım her zaman olduğu gibi yapılıyordu. Konuşmalara bakıyorum, Orada hiç kimse yoktu güvenlik güçleri diye altını çizerek bazıları söylüyorlar. Peki güvenlik güçleri olsaydı o zaman da Burada bu güvenlik güçlerinin işi ne diye tepki olacaktı. şeklinde beyan verdi, daha sonra bunu tevil etti.
Bu beyanların siyasi olduğu açıktır. Katliamda güvenlik zaafiyeti olup olmadığı benzeri büyük mitinglerde alınan ulusal tedbirler ile başka ülkelerin uygulamalarına göre tesbit edilebilir.
Cumhuriyetimizin Başkentine bir hançer gibi saplanan bu canlı bomba eylemi tam bir güvenlik, istihbarat ve siyasi zaafiyet eseridir.
Daha önce, 7 Haziran Genel Seçimi öncesi, HDPnin Diyarbakır Mitinginde meydana gelen canlı bomba saldırısı hala hafızalarda iken, bu sefer 1 Kasım Genel Seçim öncesi, HDP ve sol kesimlerin geniş katılımının olacağı bir miting nedeniyle değil miting alanı, mitingle uzaktan yakından ilgili ve ilintili olabilecek her yer makul şüphe mahallidir.
Unutmayalım ki, başka mitingler nedeniyle Ankaraya gelmemesi istenen katılımcıların engellenmesi için başta menşei il olmak üzere güzergah illerde bile güvenlik önlemleri alınmış bir ülkeyiz biz. Bu nedenle konunun miting alanı tedbirlerine ve bariyere indirgenmesi teknik olarak doğru değildir.
Güvenlik tedbirlerinin insan kalabalığı olabilecek her yerde alınmış olması gerekir. Ankara İl Emniyet Müdürü ile İstihbarat ve Güvenlik Şube Müdürlerinin görevlerinden alınmış olması bu konuda eksiklik / zaafiyet olduğunu göstermektedir.
Peki, sorumlu sadece bu bürokratlar mıdır?
İl İdaresi Kanununa göre ilde güvenliğin sağlanmasından birinci derecede ve doğrudan sorumlu olan Ankara Valisi şimdilik görevine devam ediyor. Üstelik kendisi yaklaşık 4 yıl Emniyet Genel Müdürü olarak görev yapmış, teşkilatın imkan ve kabiliyetlerini ve tüm illerimizle birlikte başka ülkelerin uygulamalarını iyi bilmesi gereken bir bürokrat. Akıllara, günah keçisi olarak her zaman olduğu gibi polisin kurban edildiği geliyor. Tıpkı parelel suçlamasıyla sadece emniyet müdürlerinin emekli edilmesinde olduğu gibi.
Terör olaylarının özellikle de canlı bomba saldırılarının önlenmesi neredeyse tamamen istihbarat faaliyetleri ile mümkündür. ABD Ankara Büyükelçiliğindeki canlı bombacının olay yerinde erken farkedilip tecrit edildiği bölümde kendini patlatması gibi güvenlik önlemleri ile engellenen saldırılar son derece azdır; çok nitelikli personel, teknolojik donanım ve iş yükü azlığı ile mümkündür.
Sayın Başbakanın ismini telaffuz ettiği örgütler ve bunların eylem kapasiteleri sürekli olarak istihbarat hedefidir / olmalıdır. Bu konuda MİT başta olmak üzere Emniyet, Jandarma hatta Genelkurmay istihbarat birimlerinin sürekli çalışmaları söz konusudur. Başta teknik takip olmak üzere tüm koruma tedbirleri sürekli ve geniş alanda alınmış olmalıdır.
Ancak son yıllarda özellikle telefon dinleme olmak üzere koruma tedbirlerinin yasal inceleme dışında geniş kesimlerce tartışılıyor olmasının da ötesinde suçlama nedeni olması bu tedbirlerin azaltılmasına neden olmuş olabilir. Bu, bir anlamda devletin körleşmesi ve sağırlaşması demektir. Korkum o ki kısmen kör ve sağır olduk.
Koruma tedbirleri yetmez. Elde edilen bilgiler uzman kişilerce yorumlanmalı, resmi arşivdeki ve kişisel hafızalardaki başka bilgilerle birleştirilmesi, ilişkisinin anlaşılması gerekir ki bunun için tecrübeli uzman kişiler gerekir.
Emniyet Teşkilatının mensuplarından hiç kimseyi ötekileştirmek istemem ancak deneyim ve bilgi birikimi önemlidir. Bir olayın ve örgütün / teröristin evveliyatını bilmiyorsanız ne kadar iyi olursanız olun yetersiz kalabilirsiniz. Yine korkum odur ki bu konuda da zaafiyete düştük.
Canlı bomba Ankarada patlamıştır ancak örgüt öncelikle tüm ülkedeki faaliyetleri, dahasında da ülke dışı bağlantıları nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi Başkanlığının (İDB) ve Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) ilgi ve görev alanındadır / olmalıdır.
Nitekim 21 Ekim günü FOX TV ana haber bülteninde Ercan GÜNün haberine konu bir belge yayınlandı. Bu belge, il adı kapatılmış bir emniyet müdürlüğünün yazışması ve Tunceli Emniyet Müdürlüğünün bir istihbaratını içeriyor. Ülkemizde uluslararası ses getirecek bir eylem kararı alan örgüt adı veriliyor (DEAŞ), seçilen eylemci grubun eğitim gördüğü kamp bildiriliyor (Suriyede Deyr ez Zor), eylemin türü belirtiliyor (uçak/gemi kaçırma ya da miting/kalabalık yerde canlı bomba eylemi). Örgüt adı, eylemci grubun eğitim aldığı kamp, eylem türü belirtildiğine göre doğruluk derecesi yüksek bir bilgi elde edilmiş.
Yayınlanan belgenin sahibi olan Emniyet Müdürlüğü kendi teşkilatını bu yazıyla ikaz etmektedir; birimler amirleri tarafından uyarılacak, alınan tedbirler gözden geçirilecek, hatta rutin dışına çıkılarak tedbir alınacaktır. Gelişmeleri koordine edecek birim olarak da TEM Şube Müdürlüğü belirlenmiştir.
Bu istihbaratın EGM İDBna bildirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. İDBnin de bunu kendindeki başka bilgilerle mukayese etmiş olması ve tüm illeri uyarmış olması gerekir. Zira ülkemizde gerçekleşecek, uluslararası ses getirecek bir eylem istihbaratı tüm illerin uyarılmış olmasını zorunlu kılar. Tabii ki bu konuda kamuoyunu doğru bilgilendirecek olan EGMdir.
Bu tür durumlarda İDB koordinesinde uygun illerde en azından caydırma amaçlı operasyonlar yapılması gerekirdi ki en azından takip edilen örgüt üyeleri ve evleri deşifre edilir, silah & bomba vs ele geçirilebilirdi. Bu bağlamda birkaç gün önce Gaziantepde yapılan ve adeta cephanelik ele geçirilen operasyon geç kalmış bir tedbirdir.
11 Eylül 2001 günü New Yorkda Dünya Ticaret Merkezine ve Savunma Bakanlığı Pentagona yapılan terör saldırıları ABD güvenlik ve istihbarat teşkilatları arasındaki sorunların ve eksikliklerin farkındalığına vesile olmuştur. Yaklaşık 4-5 yıl süren ciddi çalışmalar sonunda önemli değişiklikler ve reformlar yapılabilmiştir.
Dileğimiz o ki; biz de, 10 Ekim Ankara Garı saldırısından ciddi dersler çıkaralım, eksiklikleri ve sorunları doğru tesbit edelim, gerekli önlemleri alalım.
Siyasi zaafiyet konusu bir başka yazıda.