Birkaç gün önce (4.10.2015) medyaya yansıyan bir fotoğraf ve video tüm Türkiyeyi sarstı. O görüntülerde, Özel Harekat birimlerinde kullanılan bir zırhlı aracın arkasına iple bağlanan bir insan cesedinin sürüklendiği görülüyordu.
Söz konusu cesedin Şırnakda bölücü terör örgütüne mensup teröristlerce açılan hendeklerin kapatılması esnasında teröristlerle girilen silahlı çatışmada öldürülen bir terörist olduğu iddia edildi, yapılan otopsi sonunda da kimliği belirlendi.
Kimileri polisin bu davranışını eleştirdi, kimileri de uzman görüşüne dayanarak bu yapılanın teröristler tarafından cesedin patlayıcı madde ile tuzaklanmış olması ihtimaline karşı bir zorunluluk olduğunu ifade ettiler.
Sadece bu olayda değil, benzeri tüm tartışmalı durumlarda kamu görevlileri, doğru olanı da yapmış olsa, yeterli ve inandırıcı bir resmi açıklama yapılmadığı için (ki bu olay sonrası her ne kadar Sayın Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından açıklama yapılmış olsa da) kamuoyu ikna edilememektedir.
Öncelikle belirtmek isterim ki polis ve asker olmak, özellikle de özel harekatçı, öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değildir, hele terör eylemlerinin yoğun olduğu yerlerde. Bilirim ne zorluklarla görev yapmaya çalışıldığını. O nedenle durduk yere eleştiremem o vatan evlatlarını, bir eski meslektaşımın / abimin ifadesiyle kıyamam onlara.
Ama şuna da inanırım; doğruları ifade etmek, yapanları cesaretlendirmek gerek. Yanlışlar da irdelemelidir ki tekrar edilmesin, bunun da ötesinde halkın desteği kesilmesin, devam etsin.
Kendimden bilirim ki her insan yaşadığı olayların sıcaklığı ve etkisi altında doğru sanarak yanlış yapabilir. Bu durumda dışardan biri, iyi niyetli olarak olayı değerlendirmeli ve tespitlerini ifade etmelidir.
Polis iki nedenle vardır: 1. İnsan temel hak ve hürriyetlerini korumak, 2. Hukukun üstünlüğünü sağlamak.
Temel hak ve hürriyetlerden olan can ve mal güvenliğini korumak için günün 24 saatinde kesintisiz hizmet verilir; gece ve gündüz nöbet tutulur, devriye görevi yerine getirilir.
Hukukun üstünlüğünü sağlamak içindir ki suç işlediği iddia edilenleri belirlemek adına soruşturmalar yapılır, yakalama ve adalete teslim etmek amaçlı operasyonlar düzenlenir.
İstanbulda Sayın Hüseyin Çapkın Halk İçin Emniyet, Adalet İçin Hizmet sloganını kullanmaya başlamıştı, biz de Bursada Güvenlik Özgürlüktür demiştik aynı vizyonu anlatmak için.
Bilindiği gibi başka bazı yerler gibi Şırnakta da terör örgütü sözde öz yönetim ilan etmişti, bölücü olduğunu itiraf edercesine. Yollara hendek kazmıştı, asfalta mayın döşemişti, menfezlere bomba yerleştirmişti Polis / Asker gir(e)mesin diye!
Bu noktaya birden gelinmedi elbette, taşlar son beş yılda döşendi adım adım, hem de göz göre göre. Neyse, konumuz bu değil.
Kamu düzenini yeniden tesis etme adına yapılan her bir iş ve işlemin bizatihi kendisinin kamu düzenini bozmaması gerekir.
Örgüt tarafından kaz(dır)ılan hendeklerin kapatılması, yolların açılması için operasyon düzenlenmesi bir hukuk devletinde zorunlu faaliyettir. Bu arada, silah kullanan teröristlere karşı silah kullanılması da yasaldır. Çatışmalarda bazı teröristler ölmüş de olabilir. Bütün bunların hukuka uygunluk nedenleri vardır.
Silahlı çatışmaya giren terör örgütü mensuplarının, çatışmada ölen arkadaşlarının cesedine pimi çekilmiş el bombası yerleştirdikleri de görülmüştür bu ülkede. Zira terör örgütleri için canlı bomba gibi ceset bomba da mübahtır, amaca ulaşmak için.
Devlet olmak, devletin görevlisi olmak öyle mi?
Herşeyi yapamazsın, hislerine yenik düşemezsin.
Yakalamak için şartlar oluşmuşsa zor kullanabilirsin ama yakaladıktan sonra vuramayanlar devam edemezsin.
Yine yasal şartlar varsa silah kullanılabilir, hatta ölüm bile gerçekleşebilir.
Sonra, işte sonrası önemli.
Çok zordur bilirim.
Ama devlet olmak böyle birşey, hem de hukuk devleti olmak.
Ana gibi, baba gibi, kardeş gibi olmayı gerektirir.
Yara götürürsün belki ama yardan aşağı atamazsın.