HUKUKA KELEPÇE
Halil Yılmaz
Evrensel doğruları yanlış bir şekilde uygulamada üzerimize yok doğrusu. Kolluk teşkilatları ve personeli bazen o kadar yanlış uygulamalar yapıyor ki yeni bir gündem ortaya çıkıveriyor herşeyi unuttururcasına. İşte bunlardan biri de kelepçe takma uygulaması.
ABDde kelepçe takmak yasal zorunluluktur. Bu, aynı zamanda kişinin gözaltına alınmış olduğunun / tutuklandığının bir göstergesidir de. İşte bu yüzdendir ki kişinin cinsiyetine, yaşına, sosyal statüsüne bakılmaz, herkese kelepçe takılır. Kelepçe takılmamış ise o kişi gözaltına alınmamış / tutuklanmamış demektir. Ayrıca kişinin elleri arkada olacak şekilde kelepçe takılır. Çünkü, kelepçe takmak bir koruma tedbiridir. Amaç kişinin hareket kabiliyetini kısıtlayarak kaçmasını engellemek ve ayrıca kendisine, polise veya üçüncü kişilere zarar vermesine mani olmak olduğu için polisiye bir önlemdir.
Gelelim Türk Hukukuna. Kelepçe takmak, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 7. Maddesinde, yakalanan ve nakledilecek şahıslara uygulanacak tedbirler başlığı altında düzenlenmiştir: Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde kelepçe takılabilir.
Altını çizmek gerekirse:
# Kelepçe takmak sadece bir koruma tedbiridir, cezalandırma değildir.
# Kişinin özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır.
# Kelepçe takmak ihtiyaridir yani kolluk personeli kelepçe takıp takmamaya bizatihi kendisi karar verir, yoksa bir başkası değil. O kadar ki bu konuda kolluk amiri dahi yetkili olmamalıdır, zira kaçma ya da kişinin kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından oluşacak tehlikeden bizzat kolluk personeli sorumludur.
# Kelepçe takmak şarta bağlıdır; kaçma şüphesi ya da kişinin kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı gerekir.
# Kelepçe tarif edilmemiştir. Kilitli metal ya da tek kullanımlık plastik olabileceği gibi zorunlu hallerde aynı işlevi görebilecek urgan, kemer gibi başka herhangi bir cisim de olabilir.
# Kelepçenin hangi uzva (el ya da ayak) takılacağı Yönetmelikte düzenlenmemiştir, yerleşik uygulamada el bileklerine takılmaktadır.
# Yönetmelik kelepçenin önden mi arkadan mı takılacağını da belirtmemiştir. Genellikle eller önde iken kelepçe takılmakta, nadir de olsa eller arkada kelepçelenebilmektedir. Ülkemizde ters kelepçe olarak tabir edilen, eller arkada iken kelepçe takılması eleştirilmektedir. Eller önde iken kelepçe takılmış ise bunun kaçmayı zorlaştırmayacağı ve ayrıca elde herhangi bir cisim tutarak ya da kelepçeli de olsa kollar kullanılarak kolluk personeline karşı saldırı gerçekleştirilebileceği göz ardı edilmektedir.
Başta dedik ya, doğruları eğriltmede üzerimize yok.
Bunun bir nedeni eksik mevzuat, sorumlusu ise idare.
Bir nedeni de eğitimsizlik nedeniyle profesyonel olmayan uygulamalar. Hiç kelepçe takma eğitimi almadan mesleğe başlayan kolluk personeli olduğunu ifade etmek abartı değildir bence. Bu konuda da hem idarenin hem de kolluk personelinin kendisinin kusurlu olduğu aşikar.
Bir başka neden de kolluk personelinin takdir yetkisine, objektifliğine ve profesyonelliğine yapılan müdahale. Bu konuda baskı ya da yönlendirme bazen kolluk personelinin kendi amirinden veya siyaset kurumlarından gelmektedir, ama en önemlisi de toplumsal baskılardır.
Ne yazık ki kişiye özel uygulama isteği etkindir ülkemizde. Kimileri siyasi kimliği olduğu için önemlidir, kimi de bürokrat, işadamı, sanatçı olduğu için. Bu nedenle kelepçe takılmaması istenir, bu istek talimat olarak kabul görür kolluk personelince.
Kimi zaman da cezalandırma işlevine dönüşür kelepçe.
Hatırlayın...
Aralık 2009da Diyarbakırda yapılan KCK operasyonunda içlerinde belediye başkanlarının da olduğu kişilere kelepçe takılıp tek sıra halinde iken çekilmiş fotoğrafları basında çıkmıştı. Yıllar sonra bu emrin bir hükümet üyesi tarafından verildiği iddia edildi.
Öncesinde ve sonrasında belki onlarca tartışma konusuna şahit olduk.
Kelepçe takıldı - kelepçe takılmadı.
Düz kelepçe - ters kelepçe.
Ona takıldı - buna takılmadı.
Nihayet 10 Kasım 2015 günü sosyal medyaya Manisadan bir haber düştü. Başörtülü bayanlara (üstelik biri hamile) kelepçe takıldı.
Hepimizde bir hastalık var. Hukuki şartlara bakmıyoruz, ideolojik ya da cinsiyetçi yaklaşıyoruz meselelere. Sanki erkeklere ya da başı açık kadınlara kelepçe takılması olağanmış gibi. Bu nedenle de birleşemiyoruz sorunların teşhisinde ve tedavisinde.
Hukuk diyor ki, kaçma şüphesi ya da kişinin kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı söz konusu ise kelepçe takılabilir.
Mefhumu muhalifi şu: Kaçma şüphesi yoksa, ya da kişinin kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtiler bulunmuyorsa kelepçe ta kı la maz.
Biz ne yapıyoruz?
Hukuka kelepçe takıyoruz.
Yorumlar