Önce birkaç kelam edeyim sonra asıl meselemize döneyim. Gaziantep Kar şehri mi, değil mi? Son dönemlerde bunu hep söyler olduk. Aslında bu şehir ezelden beri kar şehridir. Hatta eskiden Adana dahil çevre illerden Gaziantep’e kar görmek için gelen birçok aileyi bilirim. Ama son yıllarda kış mevsiminde kar göremez olmuştuk. Ara sıra yağmış ama tutmamıştı. Yakın senelerde ise hatırı sayılır kar yağmıştı. Bu sene işler değişti. Gaziantep eskiden olduğu gibi kar şehri olmaya başladı. Bu yağış her yönüyle şehrimizin kazancı. Susuz kalma ihtimalimiz vardı çok şükür artık o ihtimal ortadan kalktı.
REHAVET PAHALIYA MAL OLDU
Su meselesini hallettik sayılır ama asıl mesele, belediyeler başta olmak üzere, tüm resmî kurumlar ile vatandaşların kar yağdığında neler yapılabileceğini unutması oldu. Adeta acemileri oynadı belediyeler. Resmen kilitlendiler. Planlama konusunda yetersiz kaldılar. Belli bölgelerde özellikle yokuş ve buna bağlı kavşaklarda tuzlama veya oksitleme konusunda yeterince tedbir alınamadı. Halk olarak biz de kar yağdığında özellikle araç kullananların kar lastiği veya zincir sorumluluğunu ciddiye almayışımız oldu. Sonuçta geçen hafta tam bir felaket yaşadık hepimiz. Sanırım Belediyeler ön hazırlık konusunda bu kadar büyük sorunla karşılaşacağını hesaba katmamışlardı. Sıradan bir kar yağışı gibi gördüler. Hele Vali okulları geceden tatil edip, beklenen kar da sabahtan öğleye kadar yağmayınca, öngörüsüz insanların çoğu dalga bile geçmişti. Bu rehavet işte hepimize pahalıya mal oldu. O gece binlerce insan, binlerce araç yollarda kaldı. Tabii kazalar da olunca, kurtarıcılar ile tuzlama yapan araçlar o caddelere gidemeyince adeta kıyamet koptu. Yalnız mutlaka belirtmeliyim, Gaziantep Emniyeti ve Jandarma’nın özverili çalışmasını asla görmezden gelemeyiz. Emniyet Müdürü Mustafa Emre Başbuğ ile Jandarma Alay Komutanı Tuğgeneral Hidayet Arıkan’ı kutlarım. Çok net söylüyorum, “Allah o geceyi bir daha yaşatmasın”
SANAYİSİYLE, TİCARETİYLE BÜYÜK, DEDİKODUSUYLA KÜÇÜK ŞEHİR
Gelelim asıl söyleyeceklerime… Ama önce şu tespitimi söylememe izin verin.
1- Bu şehir dedikoduyu çok seviyor ve adeta dedikodudan besleniyor. Onun için de dedikodu üretenler en muteber insanlar oluyor. Çünkü en üst seviyeden en alt seviyeye kadar dedikodu olmadan adeta nefes alamıyor.
2- Gaziantep gerçekte sanayisiyle, üretkenliğiyle, yaratıcılığıyla müteşebbis ruhuyla büyük bir şehir. Ama bu devasa büyüklükteki şehir, dedikodudan beslenerek küçük bir kasabaya dönüşüyor. Çünkü en küçük bir dedikodu bile çığ gibi yayılıyor bu şehirde. Sonunda yalanlar, dedikodular gerçek gibi algılanmaya başlanıyor.
Bu söylediklerim ben dahil herkes için geçerli. Bu kentin yaşayanlarının büyük bölümü küçüklü büyüklü yalanlara inanmaktan büyük zevk alıyor. Hele siyasette. Hele belediyelerde. Ve hele de sanayide… Sorgulama yok, muhataplarına “hakkınızda böyle bir şey söyleniyor doğru mu” demek yok. Hep içten pazarlıklı davranılıyor. Yani kimse kusura bakmasın ama samimiyetsiz davranma rekorları kırıyor bu şehir. Bir zamanlar benim hakkımda ne dedikodular üretildi ne iftiralar atıldı yaşadığım için biliyorum bunları.
FATMA ŞAHİN İLE MEHMET TAHMAZOĞLU İÇİN YAPILAN DEDİKODU
Haliyle bu dedikodu dünyasının son senaryosu o felaket gecesinden sonra üretildi. Şahinbey Belediyesi Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, birkaç gün önce Fatma Şahin’in kendisini şikayet ettiği için güya kar araçlarını çıkarmadığı, ekiplerini de pasif hale soktuğu söylentisi adeta şehri esir aldı. Şehitkamil için de söylendi tabii. Çünkü sıkıntı her iki ilçede de yaşanmıştı. Ama ağırlık Şahinbey’di… Nihayetinde ortada ciddi manada yaşanan sıkıntı vardı. Haliyle bu söylenti gerçek gibi inandırıcı olacak hale dönüşmüştü. Ben bu tür söylentilerde önce mantık hesabı yaparım. Çoğu kez eleştirdiğim Mehmet Tahmazoğlu, Fatma Şahin’i zor durumda bırakmak için kendi ayağına nasıl sıkar? Nihayetinde kendi ilçesine ihanet etmiş olacak. Rıdvan bey için de öyle tabii…
Sordum bu olayı Mehmet Tahmazoğlu’na tabii… O da bunları duyduğunu söyledi ve “ne diyeyim ki şimdi, bunları üretenler gelsin de bizlerle gezip neler yaptıklarımızı görsünler” dedi. Ancak tuzlama ve kar temizleme işinde personel bazında ihmaller ve sıkıntılar yaşadığını gördüğünü söylerken, fen işleri müdürüyle yardımcısını dinlenmeye çektiğini, yerlerine alttan yeni isimler getirerek çalışmaları öyle sürdüreceğini ifade etti. (Keşke diğer belediyeler de ekiplerini bir gözden geçirse)
GELİN BELEDİYELERDE ÇALIŞANLARA BİR GÖZ ATALIM
İşte o zaman günlerdir içimi kemiren soru gün yüzüne çıktı. Çünkü 3 belediyenin de bazı bölgelerdeki işçileri ve çalışanlarının, araç kullanan bazı operatörler dahil, öyle geçmiş yıllardaki gibi dört dörtlük görev yapmadıklarına şahit olmuştum. Hatta bana video veya fotoğraf atanlar da aslında bunu belgeliyordu. Örneğin bir bölgeye gönderilen ekipler göstermelik temizlik yapıyor, orada bir fotoğraf çekip sanırım amirlerine gönderiyor ve sonra da oradaki çalışmayı yarım bırakarak ayrılıyordu. Tabii amiri olacak arkadaşlar da gidip kontrol etmeyince vatandaş kendi kaderiyle baş başa kalıyordu. Hele ara sokaklara hiç gidilmemişti. Dahası bir kamyon tuzu sokağa boşaltıp gitmişti. Oysa geçmiş yıllarda cadde ve sokaklarda kendi evini temizlermiş gibi cadde ve sokaklarda canla başla çalışan işçiler görmüştük biz. Şimdi ise kaytaran, işini ihmal edenlere şahit olmaya başladık.
İŞ BİLENLER ÇIKARILDI, İŞ BİLMEYENLER İŞE ALINDI
Peki bunlar neden oldu derseniz işte orada durmak lazım. Sevgili Belediye Başkanlarımız kusura bakmasın ama söylemek durumundayım. Bazı belediyelerde eski, nitelikli iş bilen insanların çoğu gönderildi veya emekli edildi. Ve onların yerine iş bilmeyen hatta sırtını siyasi partiye dayamış insanlar getirildi. Taşeron firmaların gönderdiği elemanları da bu kapsam içine almalıyım. Bu insanların çoğu böyle zorlu işleri sevmiyor. Zaten elinden de fazla bir şey gelmiyor. Başlarındaki amirleri de öyle olunca onlardan verim almak zorlaşıyor. Daha bir de mesai saatleri dışında çalışma talimatı gelince kendilerinden pasif direnişe geçiyor. İşini savsaklıyor. Başlarındaki de onlara uymak zorunda kalıyor. Bir de bazı belediyelerden gelen bilgilere göre adaletsizlik oluyor tabi. Onu söylemeden geçemeyeceğim, ekibin başındakiler kendilerine fazla mesai yazarken, ekiptekileri bu ücretten mahrum bırakılınca asıl kıyamet o zaman kopuyor.
Son söyleyeceklerim şudur;
1. Belediye Başkanları ortak hareket etmeli. Şimdi şehir çok ciddi bir sınavdan geçiyor, vatandaş hizmet bekliyor. Kırgınlık küslük işini bir kenara atıp işe odaklanmak zorundalar.
2. Geçtiğimiz akşam Vali Davut Gül’ün toplantısından önce gündüz Fatma Şahin, Mehmet Tahmazoğlu ve Rıdvan Fadıloğlu beraber görüntü verdi. Akşamına benim de katıldığım toplantıda sonrasındaki dar kapsamlı buluşmada, üç başkanımızın da konuşmaları sorunları tartışmaları önemli bir başlangıç oldu.
3. Sayın Davut Gül’e söylediğim gibi görev paylaşımı şart. Gaziantep’i bölgelere ayırıp ana arter ve sokak caddeler dahil hangi belediyeler sorumlu ise yetki karmaşasına son verilmeli. Kaldı ki adım atıldı diye bilgi geldi. Umarım gerçekleşir ve üç belediyenin el ele vermesiyle şehir olarak yaklaşık 10 gün sürecek kar nedeniyle fazla mağduriyetler yaşanmaz.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR