Bir varmış bir yokmuş, zaman yine bugün, bugün yine zamanmış.
Zaman değerliymiş; ama gerçek, zamandan daha değerliymiş.
Yazılanları herkesin çok iyi anladığı, ancak anlamaktan şiddetle kaçındığı, kumlarda nefes alma yetisi gelişmiş güçlü bünyeler için bir garip durum ortaya çıkmış.
Mışlarla yaşamaya alışmış ve ben yaptım oldu diyen dayatmacı bir topluluk için uzun zamandır karşılaşmadıkları, balondan dünyalarına bir bir savrulan gerçeklerin varlığıyla yüzleşme vakti gelmiş.
Kiminin balonu patlamış.
Çıkmış ortaya...
Kiminin balon sevdası son bulmuş.
Bakmış aynaya!
Herkesin bir gün hatasıyla ve yalanlarıyla yüzleşeceği bu etme bulma dünyasında, yüzleşmekten kaçanlar ile kaçmayanlar arasında takdire şayan bir fark oluşmuş.
Gerçekliğin eşsiz varoluşunda yer almak her yiğidin harcı değilmiş.
Gerçekliğin muazzam sadeliğinde bulunmak her okumuşun harcı değilmiş.
Gerçeklik, karakter istermiş.
Gerçeklik, duruş istermiş.
Gerçeklik, istikrar ve de azim istermiş.
Sıfatı suretine uymayanların, yanından bile geçmezmiş.
Özü sözüne tutmayanların, gölgesine bile düşmezmiş.
Miş'li unvanlar ve de hayatlarla ancak yalanların gölgesine sığınacak kadar küçük insanların dünyasına tenezzül bile etmezmiş.
Çünkü gerçeklik cesaret istermiş.
Her açıklamaya kalkışında gerçeği dürüst bir insan, ölmeyi göze alır, sesini yükseltirmiş.
Çünkü gerçek, daima bir yalanın katiliymiş.
Çünkü yalanın dostu, gerçeğin de düşmanı çokmuş.
Yeri gelince yerinden beri gelmek gerekirmiş.
Yeri gelince yerinden ileri gitmek gerekirmiş.
Yeri gelince yeri feda etmek, yeri gelince yerden bitmemek demekmiş.
Çünkü gerçeklik, tutunacak hakikatli yürekler istermiş.
Yüreği olmayanların dünyasına ağır gelir, ilişmezmiş.
Her tiyatro gerçekleri sunmaz, kimisi dünyevi yalanlara hizmet edermiş, kimisi uhrevi aldatmalarla seyirci çekermiş.
Ve yalanlar tiyatrosuna 'Korkut'an gerçekler ağır gelmiş, kimileri perdeleri indirmiş, kimileri perdeleri bile elleyememiş, kimileri dilsizlik yemini etmiş, kimileri arsızlık eylemi.
İpleri elinde kimi kulların kula biat etmesi, gerçekliğin hakikatlı ışığına hiçbir gölge düşürememiş.
Çünkü gerçek, çoğu zaman karartılır; fakat hiçbir zaman sönmezmiş.
Gerçek ulu orta meydanda, sahip çıkacak insan gibi insanları beklermiş.
Çünkü gerçeklik âdil sıfatlara gebeymiş.
Çünkü insanın yalnızca gerçeğin ne olduğunu bilmesi yeterli değilmiş, doğruyu istemesi ve yapması da gerekliymiş!
Bir varmış bir yokmuş zaman yine bugün, bugün artık o anmış.
Yalanın faydası bir, gerçeğin faydası sonsuzmuş!
Yalan atla gitse ve gerçekler görmezden gelinse bile varolmayı sürdürüp, yürür; fakat yine de tam zamanında yetişirmiş.
Dilinde kısır eylemlerin sahibi sahne aşığı kimseler, çıkarlarına hizmet eden tiyatrolarda poz vermeye devam etmiş.
Ne de olsa şimdi, o gerçeklik mühim değilmiş.
Mühim olan herkesin kendi gündemiymiş!
Başlar çıkara, kulaklar sağıra hizmet etmiş.
Roller değişmiş ama yürekler değişmemiş.
Maskeler düşmüş ama kimse yüze gelmemiş!
Yüze gelmek demek maskesizleşmek demekmiş, alışmış bünyelerin işine gelmemiş.
Niyetinde samimi olanlar ile olmayanların ve de gerçekten insan olanlar ile olmayanların ayrışacağı son gölgeler de hakikat ışığı misali bilirkimselerin sunduğu apaçık gerçekler ile çoktan yol almış.
Ve geriye yalın gerçekler kalmış!
'Korkut'an gerçekler.