Hadi bırak kendini.
Düşmek gibi.
Ancak düşmeyi göze alanlar, açabilenlerdir kanatlarını, uçabilenlerdir ardı sıra bulutların.
Bir kuş gibi tüm hücrelerinde varlığını hissetmek ise var oluşun amacı,
korkma kanat açmaktan.
Gerçeğin gölgesi bile uğramaz kalabalıklara.
Liderler olmasa, dahiler deliler, belki biraz serkeşler, epey hayalperestler, fazlasıyla idealistler, o kalabalıklar da kaybolur varlık gösteremeyen basiretsiz duruşlarıyla.
Bak zamana... insanlığın doğduğu ilk günden bu yana, sürüler mi, sürenler mi ha bir de sürülenler mi konuşulur tarih sayfalarında en fazla?
Hadi bırak kendini.
Düşmek gibi.
Ancak düşmeyi göze alanlar, açabilenlerdir kanatlarını, uçabilenlerdir ardı sıra bulutların.
Ve kurtul tüm dünyevi sıfatlarından.
Ve korkma özgür olmaktan.
En çok kendine vurduğun kelepçeden sıyrılsın tüm zihniyetin.
Hadi savur kelimelerini.
Toplansınlar bir araya.
Kurmaktan hep korktuğun ama içinde ukde kalan cümlelerinde yer bulsunlar hislerin sınırsızca.
Hadi diyorum sana.
Korkma.
Teslim ol kendine ve samimiyete dair sıla hasreti çeken gönlüne.
Sahte ilişkilerin ve de çıkarcı kimliklerin çevirdikleri dönme dolaplarda ömrünü de nefesini de harcama.
Harcatma!
O dolaplar döner, ilahi düzenin kuralıdır bu.
Zavallılar hükmettim zanneder, hakkın şer de hayır da yazan kitabında.
Onlarınki apayrı bir kurgudur, idraksızlık sokar insanı çıkmaz sokaklara aslında!
Bakara makara hesabı yırttım sanırlar, oysaki bakara anlatır bu kaderi kötüleri açıkça ama görmez, göremezler asla.
Nasipden öteye gidemez insan, ne denli kusursuz olursa olsun planları da tuzakları da.
Öyle ki Şems bile ses verir, "Hileden, desiseden endişe etme.
Eğer birileri sana tuzak kuruyor zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur.
Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer.
Bu sistem karşılıklar esasına göre işler.
Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer.O'nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz, Sen sadece buna inan!"diyen 36.kuralla.
Okuyan bilir ama sen yine de kanma görünürdeki bu trajikomik tiyatrolara.
Son perde kapanmadı daha!
Hadi bırak kendini.
Düşmek gibi.
Ancak düşmeyi göze alanlar, açabilenlerdir kanatlarını, uçabilenlerdir ardı sıra bulutların.
Çoğunluğun öğretilerinin mutluluğu getirmediği, gerçekliğin yanından bile geçmediği, hakikat yoksulu sığ yollarında kaybetme benliğini daha fazla.
Bunun pişmanlığı çok ağırdır, unutma!
Ölüm çıplak ayaklarıyla seni almak için yaklaştıkça yanına, elalem canavarının korkusuyla israf ettiğin hayatının yaşanmamış tüm satırları bir karabasan gibi çökecek omuzlarına.
Yok bu, o elalemden utanıp en lüksü sunma çabası ile utanmayıp bu lüksü gasp ederek yaşama muammasında çözemediğimiz görgüsüz kitle için geçerli değil, onları karıştırma.
Ölüm döşeğinde olan tüm insanların son sözleridir, "Yaşadıklarımdan çok yaşamadıklarımdan, söylediklerimden çok söylemediklerimden pişmanım çığlıkları..."
Bu çığlığı bu dünyadaki son tının olarak sakın sen de ardında bırakma.
Hayat, inanmadığın ve sana ait olmayan fikirleri yaşaman için gerçekten çok kısa.
Kötülerin ve de haksızların günah çukurunda debelenmek için yanlarına aradıkları yoldan çıkmışlardan olma!
Bir varmış bir yokmuş.
İnsan gülmüş, ağlamış.
Sevmiş, sevilmiş.
Gezmiş, dolaşmış.
Çalışmış, kazanmış.
Bir varmış bir yokmuş.
İnsan gözlerini kapatmış.
Bir varmış bir yokmuş.
İnsan gülmüş, ağlatmış!
Sevmemiş, sevilmemiş!
Çalışmamış, çalmış!
Acımamış, acıtmış!
Bir varmış bir yokmuş.
İnsan helak olmuş.
İnsan olarak doğan herkes insan olarak ölmezmiş.
Gözler görmüş, kulaklar işitmiş, idrak edenler ile edemeyenler arasında dünyalar kadar fark olmuş.
Kimi bilmiş öğretmiş, kimi susmuş şükretmiş, kimi çıkmış yoldan, kul hakkına meyletmiş.
Hadi bırak kendini.
Düşmek gibi.
Ancak düşmeyi göze alanlar, açabilenlerdir kanatlarını, uçabilenlerdir ardı sıra bulutların.
Hadi diyorum sana.
Korkma.
Teslim ol kendine ve kardeşliğe dair sıla hasreti çeken gönlüne.
Özgürleş.
Özgünleş.
Herkesleşme fakat.
Kendine has.
Kendine kâşif.
Kendini ver kendine.
Değişmekten ve yol almaktan kaçma.
Seni hoyratça kendi varlıklarına harcayanlara inat, hakkını ver hayatının ve de varlığının, asla durma!
Özdeğeri yüksek tüm insanların gayesidir varlık değil, değer katmak içinde bulunduğu topluma ve de kendi hayatına.
Değer katarak uzaklaş, miş'li yaşantılardan tereddüt bile etmeden bir dakika.
Yoksa tek bir satır bile olamazsın hayat kitabında.
Suretine düşürme, fikrine yoldaşlık etmediğin insanların gölgelerini.
Karanlık da kalırsın da el uzatan olmaz sonra.
Düşene bir tekme daha savurmak, mübahtır öylelerinin kitabında.
Kuru tahtalardan medet umacak kadar kirlenmiş hesapları yanıltmasın seni, zira faturası ağırdır öderken ortak etmesinler seni de dikkat et, hükmü geçerliyken söylediklerine aldanma.
Sıra sıra dizilip boş hayaller sunanlar, tarihin eserleriyle James Bond çekip, insan hayatını hiçe sayanlar, memlekete müdür, yönetici ithal edip, el iyisi ev delisi olanlar, eylem ile söylem arasındaki farkla ortaya çıkarlar.
En sevdikleri oyundur, senden olmayıp sendenmiş gibi yaparlar.
Çıkarlarına kadar yol yapanlar, çıkmazlarına kadar suç atarlar.
Sağlama aldıklarını sandıkları yerlerden millete akıl satarlar.
Kendin pişir kendin ye hesabı yapmaz, başkalarının pişirdiğine el atarlar.
Hep aynı davanın farklı versiyonudurlar, zaman değişir, onlar da kalmazlar.
Dünya döner, hayat biter, sen dönenlerin sonunu hatırla.
Ve işte tam da bunun için hadi artık arın bencil ve çıkarcı insanların sana dayattığı ama sana ait olmayan yapay dünyaların çıkarcı algılarından.
Kanma ve de kandırılma.
Bir kuş bakışı borcun olsun hayatına.
Gördüklerin mi baktıkların, iyice anla.
Bencil olma ama özüne de ters durma.
Kaderi kötülere fazla takılma fakat ibretlik öykülerini de unutma.
Son gülenler iyi gülerler her iki cihanda da.
İnanmak istersen sadece dön bak etrafına. Bir zamanların keyifle gülenleri, ağıtların kapısında dipsiz kuyularda kaybolmakta.
Bak yazıyorum satır satır, hakikat aynasına bakıp, daha fazla kaybolmaman için büyük umutlarla.
Bir uğur var, bir erdem, bir inanç, bir de onur.
Mabalı artık senin boynuna.