Bakıyorum insanoğlu her şeyi sınırsız ve hadsiz bir şekilde tüketirken ağzı olup dili olmayan zavallı hayvanlarında hakkına giriyor hiç çekinmeden. Bu kadar merhametli bir peygamberin arkasından giden Müslüman âleminin namazda niyazda hac seferinde ya da orucunda gösterdiği hassasiyeti maalesef kendinden zayıflara gösterirken görebilmek pek mümkün olmuyor şu zamanda. Güya Müslüman bir ülkenin topraklarında yaşarken sokağına kapısının önüne bir kap su bir kap yemek bırakmaktan aciz insanlarla dolu başka bir resme bakarak uyanıyoruz her gün. Üstelik kendileri bunu yapmazken, bir de yapana engel olmak gibi insanlık dışı tavırlar sergileyebiliyorlar. Bu ne bencillik bu ne vicdansızlık demekten kendimi alamıyorum çoğu zaman.
Merhametli olmanın dinle ya da gelenekle ilgisi yoktur aslında. Merhametli olmak insan olmanın temelidir. Ve daha insan olmanın temelindeki en hakiki değere sahip değilken kişi nasıl tam anlamıyla bir dine bir topluma ait olabilir ki zaten. İnsan olmayı başarabilmiş biri yaratılan her şeyi hakkıyla sever.
Bilir ki her bir yaratılmış olanın bir rolü bir hikâyesi vardır bu düzende. Ancak kendisine hiçbir şekilde herhangi bir zararı olmayan, sevdiğin zaman sana hayatı boyunca sadık kalan, karnını doyurduğunda bütün masumiyetiyle gözlerinin içine bakan canlıyı sevemeyen, bu masum canlıya zarar veren bir insan nasıl bir başka insanı tam anlamıyla sevebilir ki. Nasıl annelik yapar nasıl babalık yapar nasıl bir eş olur tahmin etmek çok zor değil aslında.
Çünkü nice örneklerini görüyoruz çevremizde. Sevgisiz büyüttüğü çocuğunun da sevgisizlikten kaynaklanan tüm kötülüğüne hep birlikte tüm sevdiklerimizle beraber maruz kalıyoruz çoğu kez. Kurban bayramı yaklaşırken insanların bir kez daha hayvan sevgisini sorgulamaları gerektiğine inanıyorum.
Her yıl korku filminden bir sahne izler gibi haberleri kapatırken bir sonraki yıla, insan gerçekte neyi kutladığını idrak edemiyor aslında. Bu bayram hayvanlara eziyet etme bayramı değil, bu bayram hayvanlar üzerinde tecrübesiz kasapların deneyim kazanacağı kurbanla birlikte kendilerini de keserek nice çocuğun psikolojisini bozacağı bir bayram değil. Bu bayram evde yiyecek bir lokması olmayan yuvaya aş girmesi gereken, insanların hep bana hep bana yaklaşımından kurtularak paylaşmanın bereketini yayacakları bir kardeşlik bayramıdır özünde. Ve buna yakışır davranmayan her bir kötü örnek hem toplumumuza hem de dinimize sakız gibi yapışıp dünyaya kötü bir örnek teşkil ettiğimiz karelere dönüşmekte maalesef.
İnsanların bu bilinç doğrultusunda, olması gerektiği gibi bir bayram geçirmesini diliyorum.
Gelelim yazının başlığına. Müezza bir kedi. Bir sokak kedisi üstelik. Ama onu farklı kılan sahibinin dünyaya gelmiş en güzel insan olması.
Örnek alınması gereken muhteşem bir dostluk ve uyanmasın diye yeleğinin ucunu keserek oturduğu yerden kalkan bir peygamber.
Hadi şimdi herkese iyi bayramlar. Sokaktaki kediyi kovalarken, susuzluktan dili dışarda gezen bir köpeğe taş atarken, rızkının peşinde bir karıncanın yuvasına çöp sokarken, susuzluktan balkonuna gelen kuşa balkonu kirlettiği için küfredip bir daha gelmesin diye cam kenarlarına tel takarken sadece bir gün yaşamak için büyük mücadele veren bir kelebeğin kozasını ezerken bu peygamberi de unutmayın olur mu? Sonra sakın ola ki , “Elhamdülillah ben Müslümanım.” diye gezmeyin ortada. Sen daha insan olamamışsın be kardeşim derim ben de sana. Hadi kalın sağlıcakla.