'tek ihtiyacım neydi biliyor musun / bir papatya yaprağı daha.' diyen Edip Cansever dizesi gibiydik kaç zamandır. Lakin bizler papatya falı açaduralım, İbrahim Kızıl yönetimi kendi yazıp oynadı yine… Tüm kent erkanını komik duruma düşürerek hem de…
Antepspor'un kısa vadede içinde bulunduğu tüm sıkıntıları uyanık esnaf kurnazlığıyla bertaraf edip 'yola devam' dedi. Bu performansıyla da Yetenek Sizsiniz programına katılmayı çoktan hak etti.
Sekiz sezondur süren istikrarsızlık, hedefsizlik, yirmi dört yıldır en üst ligde oynayan bir takım için hala ligde kalmayı 'başarı' diye yutturma gayretkeşliği, Antep'e karşı Antepspor'u yönetiyor olmak, gittikçe küçülen seyirci/taraftar topluluğu, UEFA'dan alınan 1 yıllık hak mahrumiyeti; bunların ötesinde kulüp kasasını boşaltmakla itham edilip soruşturmaya, mahkemeye, cezaevi sürecine kadar uzanan hengame…
'Yıllarca Celal Doğan'ın yanında ölü taklidi yaptım.' diyen İbrahim Kızıl yönetimine bunların hesabını sorması gerekenler, hem açık görüşmelerde hem de sosyal medya üzerinden mevcut yönetime 'hizmetlerinden dolayı' teşekkür etti. Ülkede ol(a)mayan demokrasiyi, bir kulübün yönetiminde/denetiminde aramak da saf dillik olsa gerek, değil mi sevgili okuyucu? Belki de ihtiyaç duyduğumuz şey, demokrasiden önce onu mümkün kılacak bir devrimdi.
Şurası biline ki puan havuzundan, Spor Toto, Ziraat Kupası ve İddia'dan; bilet ve kombine hasılatı ile forma gelirlerinden elde edilenler dahil edildiğinde Antepspor formatında bir takımın yıllık geliri neredeyse 40 milyon TL…
Bu parayı idare etmeyi bırakıp gidecek yönetici var mı şu ligde?.. Takım küme düşmediği sürece ya da kulüp başkanın başına herhangi bir şey gelmediği sürece bundan sonra ligde kolay kolay hiçbir yönetici/yönetim kadrosu G İ T M E Z!..
Bu arada Antepspor'un son dönem çıkışındaki kerameti Sergen Yalçın'da arayan İstanbul'un boyalı medyası da yine Tanzimat aydını cahilliğinde/basitliğinde… Zaten bu Anadolu ne çektiyse bir Tanzimat aydını cahilliğinden/basitliğinden bir de Kemalist aydın kibrinden çekti. Kapitalist çağda endüstriyel futbolun tavan yaptığı bir dönemde 'para'nın gücünü yadsımak ya cahillikten ya da kibirdendir zaten.
İstanbul'un büyüsü ya da Ankara'nın koridorlarına sıkışmış laciverti ağır bastı, Anadolu'ya bir türlü içeriden bakmayı beceremediler veya başka hesapların adamları oldular.
Bizim gibi kentten de kulüpten de maddi beklentisi olmayan; ancak takımın renklerine aşkla bağlı olanların; yani 'ayak takımı tayfası'nın sözüne pek itibar edilmez burnu büyük bu kentte. O nedenle, futbolumuzun iyi kalemşörlerinden Uğur Meleke'nin yakın tarihli bir yazısından Antepspor'a dair bir bölümü paylaşarak bitirelim:
'Haftanın bir başka garip haberi Antep'ten... Sergen Yalçın gayet başarılı olduğu kenti, futbolculara 1 yıldır ödeme yapılmadığı gerekçesiyle terk etti. Önceki yıl benzer şikayetleri Bülent Uygun'dan da duymuştuk.
Oysa Antepspor'un geçen yılki puan tablosunda 12 galibiyeti, 10 beraberliği gözüküyor. Bu puanın havuz karşılığı 17 milyon lira. Sezon başında 18 takıma eşit dağıtılan 11'er milyonu, Spor-Toto, Ziraat, İddaa'dan gelen sabitleri eklediğinizde, hiç hasılat yapmasanız, hiç forma satmasanız kasanıza ortalama 40-45 milyon lira girmiş olması gerek.
Antep'in 25 kişilik futbolcu kadrosuna bu maaşları ödeyememesinin nedeni nedir Allah aşkına? Ülke futbolu, spordan gelen gelirlerin bütünüyle spora harcandığını teyit edebileceğimiz şeffaflığa ne zaman ulaşacak? Bu işte bir gariplik yok mu sizce de?
Tabii ki mesele yalnızca Sergen'in meselesi değil... Mesele yalnızca Antep'in meselesi de değil... Bu öyküyü biz yılardır onlarca defa okuduk; başrolde kah Kocaeli, kah Sakarya, kah Antep vardı. Ama netice değişmedi: Holding olmuş futbol, hala bakkaliye kurallarıyla ve zihniyetiyle yönetiliyor.
Meşhur spor kulüpleri yasası, kulüpleri derneklik korunağından çıkaracak yasa hala rafta duruyor. Olan da Sergen'e, olan da Bekir'e, olan da Cenk'e oluyor işte...' 23 Ocak 2014 tarihli Milliyet gazetesinden…