Bizi kitaplar kurtaracak. Başka bir çözüm yolu yok. Ne yaparsak yapalım, hangi çözüm yollarını bulmaya çalışırsak çalışalım olmuyor. Neden? Çünkü mesele zihniyet meselesi.
Ülkemiz belki de son yılların en ağır toplumsal çöküntüsünü yaşıyor. Daha önce bu denli bir çöküntü olmamıştı. Kadın cinayetleri, orman yangınları, toplumsal şiddet ve çatışma, eğitim sorunu, yetersiz ceza kanunları, trafik problemleri, saygısızlık, adaletsizlik ve daha birçok konuda maalesef çok eksiğiz.
Tüm sorunlar toplumsal bir çöküntüye, mutsuzluğa ve umutsuzluğa neden oluyor. Sizlere sormak istiyorum acaba çevrenizde kaç kişi mutlu? Kaç kişi gelecek kaygısı yaşamıyor? Ailelerin her biri çocuklarına güvenli bir gelecek temin edememe noktasında inanılmaz bir tereddüt içerisinde değiller mi? Kendini güvence altına almak isteyenler ise üzülerek belirtmekteyim ki gayri resmi yollara yönelmiyorlar mı?
Teknoloji, bilim, sanat, edebiyat alanlarında çok eksiğiz. Hatta geriliyoruz bile, Hangi çalışmamız dünyada ses getirdi?
En ufak bir kıvılcım büyük toplumsal patlamalara sebep oluyor. İnsanlarımız adeta patlamaya hazır birer bomba gibiler. Kimse kimseye güvenmiyor. Aileler çocuklarını parka dahi götüremiyorlar çünkü istismar vakaları o kadar çok arttı ki çocuklar sokaklarda değil dört duvar evlerin içinde büyüyorlar.
Akrabalık, arkadaşlık, paylaşma duygularımız neredeyse yok oldu. İyilik ve vicdan duyguları zedelendi. Milli reflekslerimiz her geçen gün azalıyor.
Lütfen yeni nesil çocuklara bakınız. Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz bu çocuklar, bu vatan topraklarına nasıl sahip çıkacaklar? Hangi alanlarda Türkiye’mizi zirveye taşıyacaklar. Gelişmiş ülkeler uzay çağını yakalamış, milyonlarca ışık yılı uzaklığındaki gezegenleri incelerken, toplumumuz hangi konularla meşgul oluyor farkında mısınız?
Bencilleşen insanlar, sadece kendi çıkarını düşünen bireyler her geçen gün artıyor. Yeni nesiller ise bu bilinçaltıyla yetişiyorlar.
Olumsuz bir duruma müdahale etmek yerine cep telefonlarıyla görüntüyü kaydeden kişiler, artan intihar vakaları, madde ve uyuşturucu kullanımında inanılmaz bir artış söz konusu. Tüm bunların da temel felsefesi ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ düşüncesi yerini almış. İşte tüm bunlar toplumsal olarak ruh sağlımızın yerinde olmadığının açık birer delili olmalı.
Yine de umutsuzluğa düşmeyelim. Elbette ülkemizde güzel şeyler de olacaktır. Bunun için mücadele eden insanlarımız var. Önemli olan bu güzel insanlarla el ele, kol kola girip birlikte çalışmak.
Eğer herkes kendi küçük dünyasını güzelleştirirse ülkemiz büyük bir cennete dönüşmez mi? Tabii ki dönüşecektir.
Mesela kitap okuyacağız. Zihnimizi aydınlatmadan karanlık zihniyetlerden arınamayız. Mesela ağaç dikeceğiz. Herkes elindeki fidanı dikse ülkemiz doğa cennetine dönüşmez mi? Tabii ki dönüşecektir. Mesela tanısak da tanımasak da herkse selam vereceğiz, hatırlarını soracağız. Bu güzel işler bedava. İnsanlık bedava. Neticesi ise mutluluk ve huzur. Bunu başaramaz mıyız? Elbette başarırız. Esenlikler dilerim.