Bu bayramda acayip şeyler oldu. Özellikle yerli ve yabancı turistler yeme içme konusunda ciddi ciddi şikayette bulundular. Yani yıllardır benim söylediklerimi artık onlar Gaziantep’e gelip, gezip, yiyip içip gittikten sonra sosyal medyalarda paylaşmaya başladılar. 1-Kalite yok 2- bu kalitesizliğe karşın fiyatlar çok pahalı. 3- Yemek yiyecek lokanta restoran sayısı az 4- Bayramı fırsat bilip zaten yüksek olan fiyatların üstüne tekrar fiyat koymak…5- Bazı işyerlerinde Kredi kartı kabul etmeyip peşin para istemek. (Sanırım Metanet Lokantasına özenmişler. Çünkü bu şehirde yıllardır BEYRAN yenilen bu lokantada kredi kartları geçmiyor) 6- Ahlaksızlığı zirveye çıkarmak…
NİYE ÇEVRE İLLERDE UCUZ DA BİZDE PAHALI?
Bakın bu şikayetler münferit filan diye umursamamazlık etmeyin. Aksine ben çok umursuyorum. Çünkü Gaziantep’ten çıktığımızda nereye gitsem burada yediklerimizin hemen hemen yarı fiyatına oralarda yiyor içiyoruz. Deprem öncesi Hatay zaten en iyi adresiydi Gaziantepli’lerin. Adana ve Mersin’de de fiyatlar bizden ucuza geliyordu. Bazen Gaziantep’te yediklerimizin aynısını oralarda yediğimizde yarı fiyatını ödüyorduk. Ya hepsini bir kenarda bırakın, biz bu şehirde yıllarca fiyat tarifesini koyduramadık lokantaların restoranların cafelerin kapısına. Bir ara geçenlerde böyle bir hareket yaşandı ama uzun sürmedi. Herkes yine bildiğini yapmaya devam etti. Ve bu bayramda gelen yerli yabancı turistler Gaziantep’e “KRAL ÇIPLAK”dedi.
BU ŞEHİRDE ADAMA CİĞER YEMEYİ BİLE HARAM ETTİLER
Şu bir gerçek şehrimizde özellikle bazı ciğer kebapçılarındaki fiyatlar adamın iflahını kesiyor. Niye aynı kebabı Urfa’da, Adana’da yerken aynı fiyat gelmiyor? İşte adamlar yazmış, “Hijyen yok, kalite yok, servis yetersiz, personel saygısız ve fiyat uçuyor”diye… Bu şehirde sadece ciğer kebabı veya et, tavuk vs. ne yerseniz, hele ailenizle veya misafirinizle gitmişseniz yandınız demektir. Niye arkadaş niye? Çevre illerdeki lokantalar o düşük fiyatlardan kazanmıyor mu? İşte sorun burada. Kusura bakmasın herşey başıboş. Çünkü yaptırım yok. Adamlar da keyfince vede özgürce meydanı boş bulmanın verdiği rahatlıkla kısa sürede inanılmaz para sahibi oluyor. Çok fazla yazmak istemiyorum inanın yazarken öfkem tavana vuruyor. Peki şimdi ben bunu yazdım diye herşey düzelecek mi? İşte yanıyorum yanıyorum da buna yanıyorum. Çünkü düzelmeyecek…
TRAFİKTE KURAL TANIMAYAN ŞEHİR OLDUK
Birde bu şehirde son zamanlarda trafikte yaşanan sıkıntılar bizi çileden çıkartmaya başladı. O kadar şehir geziyorum o kadar araba kullanıyorum, inanın Gaziantep’teki kadar zorlanmıyorum. Yav ne oldu bu şehre demeden geçemiyorum. Ne kural tanıyan var nede onlara kuralı hatırlatacak ve yaptırım uygulayacak polis veya zabıta var. Bin kere yazdım Gaziantep’in kavşakları kontrol altına alınsın diye. Milyon kez söyledim kavşaklarda park edenlerin araçlarına ceza uygulansın veya araçları çekilsin diye. Kimin umurunda ki… Eee Trafik umursamazsa, zabıta oralı olmazsa, elbette bazı sorumsuz sürücüler hiç umursamaz.
ANA CADDELERDE İKİNCİ PARK MODASI
Şimdi de son zamanlarda yollarda bir araçlık parkların yanına ikinci araç park modası başladı. Kadın veya erkek sürücü farketmiyor, bir yerden alış veriş yapmak için yolun ortasına park ediyor. İki şeritli yol 1 şeride düşüyor. 3 şeritli yol ibirnic şerit park etmiş arabalar olduğu için bu kez ikinci şeritte park olarak kullanılıyor. Böylece trafik akışı iyice yavaşlıyor, kornalar konuşuyor, bazıları aşağıya inip küfür ediyor, bazıları kavga yapıyor. Hele bazıları var ki tam evlere şenlik. 10 metre ileride veya geride boş yer var ama ağamız illa da alışveriş yapacağı dükkanın önünde durmalı. Daha bir de yasalmış gibi dörtlüyü yakıyor dükkan veya mağaza neyse oturup sohbet ediyor, çayını içiyor…
30 KM HIZLA ADAM NASIL PARAM PARÇA OLABİLİR?
Dahası var… Kavşaklarda sağa veya sola dönecek olanlar. Bırakın işaret vermeyin sola dönecekse en sağa, sağa dönecekse en sola geçiyor. Aracından birisini indirecekse uygun yere geçme yerine tam yolun ortasında duruyor. Zaten ışıklı kavşaklarda nerede kamera var onları öğrenmişler buralara gelince kuralları uyguluyorlar. Ama kamera olmayan yerlerde kırmızı ışıkta kimseye aldırış etmeden basıp geçiyorlar. Birde hız yapanlar var ana caddelerde. Işığı geçiyor basıyor gaza. Allah muhafaza bir insan, yaşlı veya çocuk yola çıksa çarpmaması mümkün değil. Daha geçenlerde Ali Nadi Ünler Bulvarında yaşandı buna benzer bir kaza olayı. Adama kaçma şansı bırakmayan sürücü vurunca o zavallı havaya uçuyor. Kolları kırılıyor, ayakları kırılıyor, kaburgaları kırılıyor, kafatasından büyük darbe alıyor. Yaklaşık 20 günden beri hastanede yoğun bakımda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Peki bu adama çarpan ne olmuş? Karakoldaki ifadesini araştırdım şok oldum. Polis elbette çarpan kişinin ertesi gün ifadesini alsın buna sözüm olamaz. Tamam da baştan sona kadar hayal mahsulü ifadeye karşılık yoğun bakımdaki o adamın yanına gidilmez mi? Yakınlarına sorulmaz mı? Doktora bu kadar ağır darbe 30 km. hızla gerçekleşir mi? demez mi? Şunu biliyorum Emniyet Müdürü Sayın Celal Özcan bu durumdan haberdar olsa inanın hesap sorardı. Son olarak şunu söyleyeceğim, Gaziantep’i yönetenler kendilerince basit ama vatandaş için çok çok önemli bu sorun ve sıkıntısına eğilmez, çözüm üretmez ise bu şehir artık kendi kaderine terkedilen şehir haline gelir.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR