Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AK Parti genel başkanı sıfatıyla görüştü. Demokrasi adına elbette iyi gelişme. Çekişmeler hakaretler iftiralar havada uçuşurken, bu buluşma çok isabetli oldu. Hemde seçim başarısı ve yaşanan gelişmeler sonrası Türkiye’de önemli kesimin ilgisini çevirdiği beğenmeye başladığı Özgür Özel için başarı sayıldı. Ama gelin görün ki, 1 saat 35 dakikalık görüşmenin çıkışında tarafların tek kelime etmeyişi, özellikle CHP ve muhalefet kesiminde soğuk rüzgarlar estirdi. Her ne kadar CHP üst düzey yöneticileri ve Milletvekilleri bir şeyler anlatmaya çalıştı ama hiç kimse ne o boş koltuğun, nede konuşmanın gizli kalmasının şifrelerini anlayamadı. Bunun dahası var elbette. Ankara’da Anayasa mitingi yapacağım dedi yapmadı. 1 Mayıs’ta Taksime çıkacağım dedi çıkmadı. Bu gel-git’ler Özgür Özel için güven yönünde insanları temkinli olmaya zorluyor.

CHP’LİLER NİYE MUTSUZ GİBİ…

Gözlemlerin şu; CHP buluşma çıkışında zafer kutlamaları yapacakken, görüşmenin içeriğini duyuracak iken, niye sessizliğe büründü. Üstelik partide herkes eveleyip geveleyip durdu. Tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Mutsuzlukları yüzlerinden okunuyordu adeta. Onlar bunu kabul etmese de, bu buluşmanın iktidar kanadında daha fazla motive sağladığı kesin. Tabii her kafadan bir ses çıkıyor. Bunlara girmek istemiyorum ama Özgür Özel’in AK Parti genel merkezine girmezden önceki havası, çıkıştan sonra sönmüş gibiydi diyebilirim. Hele doğruca Kemal Kılıçdaroğlu’na gitmesi kafalarda dünyanın sorusunu oluşturdu. Şimdi kimse o sorulara yanıt bulamıyor. Oysa seçimden galip ayrılan bir partinin liderinin toplumsal gücü yakalamışken, buluşmada o oturma düzenine asla alet olmazdı. Yine o lider, çıkışta basından kaçarcasına binadan ayrılmazdı. İşte o nedenle kim ne derse desin Özgür Özel’e bakışım net değil. Onu bir yere koyamıyorum…

ŞEHİTKAMİL’DE UMUT YILMAZ’IN EMEKLİLER SINAVI

Gelelim CHP’nin Gaziantep Şehitkamil Belediyesine… Elbette çok erken daha bir şeyler söylemek için. Ama yine de kendimi söylemek zorunda hissediyorum. Umut Yılmaz’ın sempatik gelen bazı davranışları toplumda karşılık buluyor. Bunu görmezden gelemem. Ama eğer yanına kendisine yol gösteren, hatta bazı kararlarda frenleyen, uyaran vee yol gösteren birisini bulamazsa ciddi ciddi sıkıntıya girebilir. Örneğin efsane başkan Celal Doğan’ı ziyaret etmesi çok önemli. Mutlaka bir şeyler almıştır Celal Başkan’dan. Bunun dışında bir emeklilik olayı var biliyorsunuz. Şu bir gerçek, seçim öncesi vaatleri insanları mutlaka etkiler. Nitekim etkiledi de. Ama bunun tam anlattığı şekilde gerçekleşmeyeceğini tahmin ediyorum, sanırım kendisi de biliyor. O emeklilerle ilgili konuşmasını dinleyen birisi, şimdi işi kriterlere dökmesine sabır ve anlayış göstermez. Nereye gitsem herkes bana soruyor emekli maaşını ve asgari ücret karşılığına dönüştürülmesini. Bizimkilere “Sözüm söz”demiş ama bu işin içinden nasıl çıkacak doğrusu ben de merak ediyorum.

NİYE RIDVAN FADILOĞLU’NUN KASADA BIRAKTIĞI PARAYI AÇIKLAMIYOR

İkincisi ve en önemlisi Mecliste yaptığı Göl cafe için yaptığı konuşma  ve iddiaları. Bir kere önce meclis toplantılarını canlı yayınladığı içinUmut Yılmaz’a  teşekkür etmeliyiz. Yayıncı ekip biraz daha profesyonelleşince ses dahil görüntü detayları izleyenleri memnun edecektir. Ama şu var, ben şahsen Sayın Yılmaz’ın yapacağı ilk konuşmasına, Türkiye’deki AK Parti belediyelerinin seçimi kaybettikten sonra bıraktığı borç yükünün aksine Şehitkamil’de kasada 750 milyon bırakan Rıdvan Fadıloğlu’na teşekkür ederek başlamasını beklerdim. Kim o fikri verdiyse elinde belge diye salladıklarını hemen gündeme getirmez sonraki meclis toplantılarına bırakırdım. Kaldı ki bahsedilen rakamlar 100 bin lira civarı. Ama suçlanan adam belediye kasasına 750 milyon bırakmış, o kadar paranın yanında böyle yemek vs. rakamlarının lafı mı olur? Bilemiyorum ama sevgili Umut Yılmaz bulabiliyorsa yapabiliyorsa ki, eğer varsa büyük usulsüzlüklere odaklanmalı. Yoksa önüne bakmalı. Hepimiz iyi biliyoruz ki, AK Parti gençlik yemeğindeki yemekten puan kazanma hesabı çok etkileyici değildi. Birde alkol meselesi vardı tabii. Dedikodular olabilir bana da geldi ama yazmadım bile. Çünkü belediyeye ait bir resmi kurumda bu iktidar döneminde alkol vermek elbette sıkıntı yaratır. Kaldı ki AK Partililerin içki içtiğini söylemek de hoş olmadı. Bu iddialar için AK Parti muhalefetlik yapmadığı için yeterince ikna edici açıklama yapamadı. Ama AKP’liler antrenmansızdı. Yarınlarda muhalefet etme derslerini ezberlediklerinde şehitkamil meclisinde çok farklı gelişmelere şahit olabiriz.

PROJELERDE KOPYACILIK YERİNE YENİ ÜRETKENLİKLER GEREK

Bakın Uğur Kalkan’a, adam belgeleriyle bazı iddialarda bulunuyor ve Halk tv’de kabul görerek bunları Türkiye’ye anlatıyor. Ulusal gazetelerde de gündem oluşturuyor. Umut Yılmaz ise göl cafede ak partililere verilen yemek rakamlarıyla uğraşıyor. Üstelik pat diye MSM’deki fiyatlara takılıyor. Oysa onun yerine şu anda Gaziantep’teki pahalılığa odaklansa, insanların alım gücünün kalmadığını, bir nohut dürümünü bile yiyemez hale gelmesini gündeme getirse kötü mü olur. Bir şey daha var söyleyeceklerim içerisinde. Hemen belirteyim Umut Yılmaz sakın bunları yazıyorum diye bana gönül koymasın. Örneğin bisiklet meselesi ve Umre konusu. Bunları yıllardır yapan ve büyük ilgi gören Şahinbey belediyesinin taklit edilmesine gerek yok diye düşünüyorum. Yeni şeyler yeni projeler gerek Umut Yılmaz’a. Örneğin insanların evine et girmiyor. Şehitkamil olarak ilçeye et marketler kursa kötü mü olur... Gençlere ve çocuklara yönelik destek projeleri hazırlatsa, kadınlar için her mahallede bir nevi kabul günleri gibi programlar yapsa mutlaka karşılık bulacaktır. Karşıyaka’da, Hacıbaba’da sokak aralarına el atması da puan getirir. Yani hemen aklıma gelen bunlar. Elbette yine Bisiklet dağıtacaksan dağıt ona fazla bir şey diyemem. Çünkü bir bisiklet için adres değiştiren yüzlerce aile oldu. Ama ben ne olursa olsun çocuklara bisiklet kadar etki edecek projeler üretilmesinden yanayım.

SAĞLIK’TA GAZİANTEP’İN YÜZÜ NE ZAMAN GÜLECEK?

Lütfen bana kimse çıkıp ta Gaziantep’in Sağlık konusunda olumlu şeyler söylemesin. Artık şunu yaptık şöyle yaptık şunları atadık filan da denilmesin. Bunları söyleyenler vatandaşların çektiklerinin onda birini yaşasa inanın şu anda benim söylediklerimin bin mislini söylerler. Şu bir gerçek Gaziantep şehir olarak müthiş bir sahipsizliğe itiliyor. Geçenlerde yine yazdım bu şehir eski milletvekillerine eski Valilerine eski bürokratlarına hasret kalmış durumda. Bunu söylediğim için yine kimse alınganlık göstermesin lütfen. Eğer bir şehrin, ki Gaziantep gibi her yönüylü önemli bir kentin kaderi dışardaki adamların iki dudağından çıkacak sözlere kalmışsa, o söz de Gaziantep’te özellikle sağlık konusunda başka illerden gönderilenlere havale edilmişse, kimse kusura bakmasın biz buna itiraz ederiz. Milletvekillerimiz görmelerine duymalarına karşın etmesin varsın, biz ederiz arkadaş… Şu anda Gaziantep şehri tamamen şehirli olmayan yöneticilere teslim edilmiş ise, onların da bu şehir umurunda olmuyorsa kusura bakmasınlar istifa etsin gitsinler demek zorundayız… Şu ne kadar üzücü bilirmisiniz? Şehir Hastanesinin başına getirilen müdür haftanın 4 gününü Adana’da geçiriyormuş. Kaldı ki, O Müdürün şehir hastanesine atanmazdan önce Gaziantep LİVE hastanesine gelmek için başvuru yaptığı iddiası da ayrı bir tartışma gerektiren durum. Yine iddiaya göre, Hastaneye malzemeler için yapılan ihalenin Adana’da bir şirkete verildiği söyleniyor. Yani şehrimize turist gibi gelip gittiği, hatta Adana da ameliyatlar yaptığı ileri sürülüyor. Bu kadar da olmaz dediysem üzerine basa basa iddia ediyorlar.

GAZİANTEP’TE O KADAR TECRÜBELİ YÖNETİCİ VARKEN, ONLARIN BAŞINA YÖNETİCİ ATAMAK HANGİ AKLIN ÜRÜNÜDÜR?

Sağlık Müdürü daha Şehir Hastanesinde Gaziantepteki hastanelerden kaç tane  doktor alındığını sayamıyor. Hemde Milletvekillerinin soruları karşısında… Daha önce şehir hastanesi için 74 doktor talebinde bulunmuştu. Hatta çevresine, “benim bakanlık ilişkilerim çok iyi hepsini verecekler” demişti.  Ve o iyi ilişkiye karşılık sadece 11 kişi atandı. Ama son olarak Sayın Abdülhamit Gül’ün açıklamasına göre 60 doktor atanmış şehrimize. Yeter mi? Kesinlikle yetmez… Zaten Şehir Hastanesine Gaziantep devlet hastanelerinden doktorlar atana atana o hastanelerde doktor da bırakılmadı. Sonuncusu bir doktor ameliyata aldığı hastaları dünyada eşine benzerine rastlanmamış şekilde öylece bırakıp kaçtı.  Yani o kadar başıboş o kadar kontrolsüz bir sağlık yönetimleriyle karşı karşıya bu şehir…Bakın bir örnek vereyim sizlere… Sağlam kaynaktan aldığım bilgilere göre sağlık bakanlığı koordinatörleri  şehirde Menzil ağırlıklı bir ekibi kuracaklarmış, ama tam istediklerini yapammışlar. Fakat  öyle bir şey yapmışlar ki, Gaziantep’te Hastane hizmetleriyle ilgilenmesi gereken kamu başkanı olarak, Aile hekimi uzmanı, 20 yataklı, 5 doktorlu Halfeti devlet hastanesi kadın başhekimin atanmasını sağlanmış. Şimdi bu başhekim kardeşimiz, Gaziantep’in deneyimli, branşlarında uzman olan, yıllarını devlete adamış, yöneticilik yapmış Ali Güven Fincan’ı, Mehmet Emin Türk’ü, Serdar Türkmen, Ertuğrul Kılınç ve Fatma Coşkun’a talimatlar verecek, renetleyecek ve hastaneleri yönetecek… Dahası bana aktarılan bilgiye göre bu başhekimin yoğun bakım, acil, ameliyathane, anjio, sağlık kurulu vs görmediği iddia ediliyor. Ne söyleyeyim bilmem ki…

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR