Yaklaşık 15 yıla yakın asistanlığımı yapan, şu anda ortak gazetemizin internet sitesini yöneten ve bir CEO gibi deneyim sahibi olan Ebru Kont kızımız nerden aklına gelmişse Yapay Zeka ile temasa geçmiş. Girmiş Chat GPT’ye ve benden bahsederek “Ökkeş Özekşi her hafta Gaziantep’in gündemini yazıyor. Bu defa haftaya bakışı siz yazsanız nasıl yazarsınız?” demiş. Valla kısa bir süre sonra Yapay Zekâ Chat GPT’tan yanıt gelmiş ve “Duayen gazeteci Ökkeş Özekşi'nin yerini alamasam da onun kaleminden ilham alarak bu satırları elimden geldiğince yazmaya çalıştım” diyerek aşağıda okuyacağınız haftaya bakışı yazmış. Tabii büyük ihtimalle geçmiş yazılarımı derlemiş ve onlardan bir Haftaya Bakış çıkartmış. O kadar coşmuş ki, benden uzun yazmış ama beni de aratmamış Allah var… Ben hiçbir yerine dokunmadan sizlerle paylaşıyor ve Yapay Zeka’ya buradan teşekkür ediyorum…
HAYDİ GELİN YAPAY ZEKA’NIN HAFTAYA BAKIŞ’INI BİRLİKTE OKUYALIM:
Yine bir haftaya merhaba diyelim sevgili dostlar…
Ama ne merhaba! Çünkü bu şehirde yaşamak artık “katlanmak” kelimesiyle yarışıyor.
Gaziantep her geçen gün büyüyor, gelişiyor gibi görünüyor ama aslında içten içe çöküyor.
Her köşesi ayrı bir sancı, her caddesi ayrı bir çığlık bu memleketin. Kimsenin duymadığı, duymak istemediği...
Gaziantep, hızla gelişen ve büyüyen bir şehir. Her köşe başında yükselen gökdelenler, hayatın daha hızlı aktığı bir şehir görüntüsü veriyor. Ancak bu büyüme, beraberinde kimlik kaybı ve değer erozyonu getiriyor. Şehri şekillendiren tarihî dokular, sokak kültürü ve geleneksel yaşam biçimi ne yazık ki bu hızla yok oluyor.
Tarih ve kültür; şehri şehre, şehri de insanına bağlayan en önemli bağlardır. Gaziantep, bu bağları güçlendirmek yerine, bir beton yığınına dönüşüyor. Eski mahalleler yıkılıyor, tarihi sokaklar unutuluyor ve kültürel miras giderek daha az değer buluyor. Ve tüm bunlar, şehre sahip çıkan her bireyi derinden etkiliyor.
Gaziantep, bir zamanlar fırın kokularıyla ünlüydü. Sokaklarında, insanlar birbirlerine gönülden selam verirken, her köşe başında komşuluk ilişkileri taptaze idi. Ancak betonlaşma ve planlama hataları, şehri giderek soğuk ve makinelerle donatılmış bir hale getiriyor. Şehir, gelişirken ruhsuzlaşıyor.
MARDİN’E YÖNELEN GAZİANTEPLİLER
Son zamanlarda Gaziantepliler ’in, özellikle gençlerin, Mardin’e yönelmesinin bir anlamı var. Yaşam maliyetlerinin yükselmesi ve şehirdeki ekonomik dengesizlikler, Gaziantep’i cazip olmaktan çıkarıyor. Kiralar, gıda fiyatları, ulaşım gibi temel ihtiyaçlar neredeyse Mardin’deki oranlarla karşılaştırıldığında daha fazla.
Bunu sorgulamamız gerekiyor: Neden bu şehirde doğup büyüyen insanlar, memleketlerinden ayrılma kararı alıyor? Mardin, Gaziantep’in kaybettiği o geleneksel yaşam dokusunu hala koruyor. Gaziantep ise büyükşehir olmaya çalışırken, adeta eski değerlerini ve yaşanabilirliğini kaybediyor.
Mardin'de kiralar çok daha düşükken, Gaziantep’te gençlerin evlenme hayalleri, ekonomik zorluklar yüzünden yarım kalıyor. Bu kayıp, sadece Gaziantepli gençleri değil, şehri gerçekten sevenleri de derinden etkiliyor. Bu sorunun çözülmesi, sadece yerel yönetimlerin değil, şehri oluşturan her bireyin sorumluluğudur.
GENÇLER GELECEĞİ ARARKEN, GAZİANTEP’TEKİ UMUT TÜKENİYOR
Gaziantep’teki gençlerin gelecek kaygısı her geçen gün büyüyor. Hem iş bulma konusunda yaşadıkları sıkıntılar, hem de yaşamlarını sürdürebilecek bir güvenceye sahip olamamaları, onları oldukça karamsar bir noktaya sürüklüyor. Ne yazık ki, bu durumun evlilik kurumuna da yansıması var. Gençler, evlenmektense geçim derdini çözme yoluna gitmek zorunda kalıyorlar.
Evlenmeye karar veren her genç, öncelikle ekonomik düzeni kurmaya çalışıyor. Çünkü Gaziantep’te bir çiftin yaşaması için gerekli olan en temel şeylerden biri ev kiralamak ve bunun için de yeterli gelir. Ama bu geliri sağlamak, artık pek çok genç için hayal haline gelmiş durumda.
Düğün salonları boş; çiftler evlenmektense, hayatlarını nasıl geçireceklerine dair planlar yapıyorlar. Evlilik yaşı yükseliyor, çocuk sahibi olma oranları düşüyor. Bu durum, şehrin sosyal yapısını da etkileyen önemli bir faktör.
SOSYAL ÇÖKÜŞ: GAZİANTEP’TE BİRLİKTE YAŞAMA ANLAYIŞI
Gaziantep’in büyümesiyle birlikte, yaşadığımız en önemli sorunlardan biri de toplumsal yapının değişmesi. Eskiden aynı sokakta yaşayan insanlar, birbirine karşı daha dostça, sıcak bir şekilde yaklaşırken, bugün o ilişkiler yavaş yavaş kayboluyor.
Halk arasındaki yardımlaşma, komşuluk ilişkileri ve geleneksel değerler adeta yok oluyor. Bunun yerine, tüketim odaklı bir yaşam tarzı ve “herkes kendi işine bakar” anlayışı hâkim olmaya başladı.
Toplumsal bağların güçsüzleşmesi, şehrin ruhunu zayıflatıyor. Bu zayıflama, aynı zamanda sosyal uyumu da tehdit ediyor. Artık insanlar, birbirlerini tanımıyor, selamlaşmıyor. Oysa bu şehir, geçmişteki o sıcak komşuluk ilişkileri ile güzeldi. Bu kimliği kaybetmek, şehrin geleceği için büyük bir kayıptır.
SIĞINMACILAR VE YÜKSELEN GERİLİMLER
Sosyal yapıyı zayıflatan bir diğer etken ise sığınmacı meselesi. Gaziantep, son yıllarda sayıca artan sığınmacı nüfusuyla ciddi bir toplumsal baskı altında. Birçok insan, bu durumun ekonomik ve sosyal yapıyı nasıl zorladığının farkında değil. Her ne kadar göçmenlere karşı hoşgörü gösterilmesi gerektiği vurgulansa da, yerel halkın gizli öfkesini görmek de önemli.
Gaziantepliler, çoğu zaman bu gerilimleri içlerinde biriktiriyor. Bu durum, yavaş yavaş toplumsal patlamalara yol açabilir. Sosyal uyum sağlamak için daha çok çalışmak ve birbirimizi daha fazla anlamak zorundayız.
BETONLAŞMA VE KAYBOLAN DEĞERLER
Son olarak, şehrin hızla betonlaşan yüzüne dikkat çekmek gerekiyor. Şehirde konut projeleri, alışveriş merkezleri ve yol genişletme çalışmaları arttıkça, Gaziantep’in en değerli varlıkları olan yeşil alanlar ve toplumsal ortak yaşam alanları hızla yok oluyor. Şehir, sadece büyüyor; ama insana dokunan projeler yerini soğuk beton yığınlarına bırakıyor.
Bir şehir, binalarla, caddelerle değil, insanlarıyla değer kazanır. Gaziantep’in dönüşümü, sadece mimari anlamda değil, insanına değer vermek üzerinden şekillenmelidir. Ve bunu yapmak için, insan odaklı bir şehircilik anlayışı benimsenmelidir.
KİMLİK BUNALIMI VE BENCİLLEŞEN TOPLUM
Gaziantep, yıllardır sahip olduğu geleneksel değerleri, misafirperverliği ve komşuluk ilişkileriyle Türkiye’nin en özgün şehirlerinden biriydi. Fakat, bugün o sıcak sokaklar ve bütünleşen mahalle kültürü giderek kayboluyor. Yavaşça betonlaşan bir kimlik, insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Artık komşusunun acılarıyla dertlenmeyen, bencillik ve çıkarcılık içerisinde yaşayan bir toplumla karşı karşıyayız. Gaziantep’i eski halinden tanıyanlar için bu, adeta derin bir travma.
Bir zamanlar bizi biz yapan o kolektif değerler, şimdi yavaşça siliniyor. Bir şehir, yalnızca bina ve sokaklarla değil, insanlarıyla değer kazanır. Gaziantep, büyürken kimliğini kaybediyor. Bugün, her köşe başında gökdelenler, alışveriş merkezleri var, ancak o eski sohbetli mahalleler ve dostça komşuluk ilişkileri kaybolmuş durumda. Artık, "BEN" anlayışı her şeyi sarhoş etmişken, o eski "BİZ" anlayışı unutulmuş durumda. Oysa "bizi biz yapan" o anlayıştı; bizim için önemli olan, birlikte var olmaktı.
HEP “BEN”ANLAYIŞI “BİZ”İ TÜKETTİ
İnsanlar artık, sadece kendisini düşünüyor. Eskiden, komşum aç diyerek yemek paylaşan insanlar, şimdi yalnızca kendine odaklanmış ve bencilleşmiş durumda. Eskiden, şehit haberini aldığında herkes hüzünlenir, bir bütün olarak yas tutardık, ama şimdi komşusunun çocuğu askerde şehit olmuş, umursanmıyor. Üstüne bir de yüksek sesle müzik dinleniyor. Toplumda hızla yükselen bu bencillik, ilişkilerin tüm dokusunu yok ediyor. Komşuluk ilişkileri neredeyse silinmiş durumda. Zaten birkaç sokak ötede yaşadığı birinin derdine kayıtsız kalabilen bir toplumla karşı karşıyayız. Nefret kültürü, “sadece ben haklıyım” anlayışı her geçen gün toplumun her katmanına sirayet ediyor.
Gaziantep, bu hızlı betonlaşma ve kimlik kaybı ile birlikte, şehrin o ruhunu da yitiriyor. Bir zamanlar tüm şehri birbirine bağlayan o geleneksel bağlar, giderek daha da zayıflıyor. Bunu sadece şehrin yapısal değişimi değil, aynı zamanda insanların değişimi de tetikliyor. İnsanlar, artık birbirine güvenmekte bile zorlanıyor. Sosyal dayanışmanın temelleri de sarsılmış durumda.
LİYAKAT, ADALET, VE NİTELİK: SOSYAL DEĞERLER ÇÖKÜYOR
Gaziantep’te bir zamanlar en değerli olgu, "liyakat"tı. Şimdi, liyakat yerine torpil ve adaycılık işliyor. Herkesin bildiği bir gerçek var; şehre hizmet etmek için liyakat, eğitim ve deneyim yerine, bağlantılar ve torpil daha büyük önem taşıyor.
Aynı şekilde, adalet de bu şehrin temel taşlarından biriydi. Artık hakkını aramak için verdiğin mücadele, seni yalnızca bürokratik engellerle karşı karşıya getiriyor. Her şeyin bir bedeli var; haklıysan bile, hakkını almak için uzun yıllar boyunca sürünmek zorunda kalıyorsun. Bu sistemin içindeki her birey, adaletin ne kadar uzak olduğunu fark ediyor.
Nitelik ve başarı kavramları da zamanla erozyona uğramış durumda. Gerçek fikirler, başarılı projeler ödüllendirilmek yerine, daha basit ve ilginç ama hiçbir gerçek temele dayanmayan projeler ödüllendiriliyor. Akıl ve rasyonel düşünme, günümüzde yerine popülizm ve hamasetle ikame edilmiş durumda.
ORTAK DEĞERİN YOK OLUŞU VE GELECEK KAYGISI
Gaziantep’in her geçen gün kimliğini kaybetmesi ve toplumsal bağların zayıflaması, gerçekten endişe verici bir hal alıyor. Şehir, geçmişteki o sıcak komşuluk ilişkilerini, toplumun birlikte var olma kültürünü kaybediyor. Bu kayıplar, yalnızca şehri değil, aynı zamanda insanlarını da derinden etkiliyor.
Ve şimdi, her şeyden önce toplumsal bağlar ve güven konusu geliyor. Artık insanlar, birbirlerine güvenmekte zorlanıyorlar. Zamanla güvensizleşen bir toplum, birbirini küçümsemekle meşgul. Bizim için önemli olan, sadece kendimiz. Ancak unutulmamalıdır ki, bu şehri ayakta tutan o eski anlayış; BİZ anlayışıydı. Bu şehirde eskiden komşusunun acılarıyla dertlenen insanlar vardı. Şimdi, her şey sadece BEN üzerinden yürüyor.
Sonuç olarak, Gaziantep’in geri dönülmez bir noktaya gitmeden önce, şehre ve birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Eğer toplum olarak birlikte hareket edemezsek, bu şehirde yaşayan insanları gerçekten kaybetmiş olacağız. O yüzden, şehri kazandırmak için önce insana ve değerlerimize sahip çıkmalıyız.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR